Necmi ÜNLÜ


AF VE TÖVBE

"...Cenab-ı Hak ne kadar günahkâr olursa olsun,  işledikleri suçlardan dolayı pişmanlık duyarak tövbe edenleri affetmekte, “samimi tövbe” edenlere rahmet kapılarının daima açık olduğunu Resulullah Efendimiz de haber vermektedirler..."


               İnsan beşer olması dolayısıyla hata ve kusur içinde olabilir. Zaman zaman küçük günah işler. Bazıları da nefsine uyup   “Günah-ı Kebair” denen büyük günahları işleyebilmektedirler. Kü-çük günahlarımızı, başkalarına iyilik yapmakla, çeşitli sadaka vermekle, ibadetlerimizi yerine getirmekle affettirebiliriz. Ama büyük günahlar öyle değildir. Bunların içinde en büyük olanı da Allah’ı inkâr ve O’na şirk koşmaktır. Bunu hiçbir surette af ettiremeyiz. Adam öldürmek, hırsızlık yapmak gibi diğer büyük günahları hak sahibi ile helalleşip tövbe etmek suretiyle, bir daha işlememeye karar vermekle belki affettirebiliriz.

               Bazı insanlar sadece kendini aldatmak yahut zevahiri kurtarmak için sık-sık tövbe eder, fakat aynı şeyi tekrar yaparlar. Buna tefsirlerde “yalancı tövbesi” denir. Sahibinin günahını azaltmak değil, aksine çoğaltmaktadır.

               Cenab-ı Hak ne kadar günahkâr olursa olsun,  işledikleri suçlardan dolayı pişmanlık duyarak tövbe edenleri affetmekte, “samimi tövbe” edenlere rahmet kapılarının daima açık olduğunu Resulullah Efendimiz de haber vermektedirler. Nitekim bir hadis-i şerifte belirtildiği üzere:

               Bizden evvelki ümmetlerden bir adam o kadar günah ve cinayet işlemiş ki öldürdüğü insanların sayısı 99’a çıkmış. Nihayet aklı başına gelen, günahlarının çokluğundan dolayı: “tövbem kabul olmaz” diye ümitsizliğe düşen adama, demişler ki:

               “- Falan yerde bir âlim var. Bunu ancak o bilebilir, ona sor.”

               O da kalkıp ona gitmiş, durumunu o âlime anlattıktan sonra: “- Şimdi bütün bunlara tövbe etmek istiyorum. Acaba tövbem kabul olur mu?” Diye sormuş. Âlim ona:

               “ – Hayır, senin öldürdüğün insanların sayısı 99’a çıkmış tövben kabul olmaz.” Deyince, “Al öyleyse seninle yüz olsun!” Diyerek âlimi de öldürmüş. Daha sonra yeryüzünün en bilgili âlimini söylemişler. Adam ona giderek, durumunu anlatmış:

               “- Öldürdüğüm adamların sayısı “yüz”e çıktı, şimdi tövbem kabul olur mu?” Demiş. Âlim ona

               “- Hay hay, senin tövbenin kabulüne kim mani olabilir? Allah’ı razı ettikten sonra…” Demiş. Ve ilave etmiş: “Yalnız bu kadar günah işleten muhitini terk edeceksin, falan yerdeki insanlar hem kendileri günah işlemez, hem de başkalarına bu imkânı vermezler, tövbende samimi isen oraya git.” Diye nasihatte bulunmuş. Adam yeni bir hayata başlamak azmi ile yola çıkmış. Fakat yolda vefat etmiş. Rahmet ve Azap Melekleri arasında ne tarafa yazılacağı ihtilâflı olunca, Cenab-ı hak insan ve yolcu suretinde bir melek gönderip hakemlik etmesini sağlamış. O da,  “Terk ettiği yer ile varacağı yeri ölçünüz, hangisi yakın ise oranın insanlarından sayınız.” Der. Ölçerler ve hayata yeniden başlamak istediği iyi insanlara yakın olduğu için, “Rahmet Melekleri” teslim alırlar. Adam da “samimi tövbesi” nin mükâfatını görür.

 

YAZARLAR