BİRİNCİ BÖLÜM
İlk tahsilini Demirci Medresesinde yaptı. Hocası Nurullah Efendi konuşma verisi yüksek olduğundan (Natık) ismini koymuş tanıyanlar onu Ali Natık diye çağırmaya başlamışlar.
Başarılı bir öğrenci olan Ali Natık İstanbul’ da tahsil görmesi için baba Hacı İsmail'e hocası aracı olur, Nurullah Efendi İstanbul’a gitmesi iyi bir tahsil görüp ilim adamı olacağını baba Hacı İsmail’e anlatır. Bu konuşmalardan memnun olan babası yol hazırlıklarını tamamlar. Hocası Nurullah Efendi Ali Natık yola çıkarken aslen Demircili olan Fatih Medresesinden Hamdi Hoca’ya verilmek üzere bir tavsiye mektubu yolladı. İbrahim Paşa Medresesinde yere serilmiş yatakları biraz daha sıkıştırarak kapı tarafında bir yer yatağı bulunur. Herkesten sonra yatıp, her-kesten önce kalkmak zorundadır. Çünkü kapı kapandığı zaman kapı açılmıyor, açıldığı zaman da yatak yapılamıyordu. Yatacak yeri bulduktan sonra medrese de derslere başladı. Çalışırdı. Okuduğunu bir daha gözden geçirmeye gerek olmazdı. Hocaların gözüne girdi. Hocalarının yanında asistan gibi oldu.
Ali Natık üstünlüğü kimseye vermiyordu. Daima birinci durumda idi. Hafızlığa merak sardı. Yaşı ileri olmasına rağmen çok çalışarak Ramazan aylarında arkadaşları ile beraber Tekirdağ’a gider orada kadınlara mukabele okurdu, böylece hıfzının kuvvetlenmesini sağladı. Öğre-niminin bitmesine az zaman kalmıştı. Birinci dünya harbi Osmanlı Devletine sıçradı. İmparatorlukta askerlik çağına gelen herkes silahaltına alınıyordu. Natık 'da arkadaşları ile beraber askere alınmış iki aylık bir eğitimden sonra teğmen (mülazım) rütbesi ile Musul cephesine gönderilmişti. Burada Ali İhsan SABİS Paşanın emrinde İngilizlere karşı savaşıyorlardı. Uç birlikte görev yapıyordu, orada esir alındılar. Her meslekten askerlerle 1 yıl esir kaldılar. Esaret zamanlarında vakitlerini boş geçirmedi, birbirle-rine bilgi aktardılar. Fransızca, musiki ve Lâtin harflerini öğrendi. Sonra esir mübadelesi ile birliklerine dönerek cepheye katıldı. Bu sefer kolundan yaralandı, İstanbul askeri hastanesinde tedavi görürken İstanbul işgal edildi. Bir yolunu bularak Demirci'ye geldi ve Milli mücadele de görev aldı. Yunanlılar sık sık Demirci'yi işgal edi-yordu. Türk çeteleri onları geri püskürtüyordu.
Ali Natık Gördes kasabasında Askerlik Şubesini idare ediyor ve askere sevk işlerini yürütüyordu. Yunan kuvvetleri şehri işgal ederse silahları toprağa gömerek ortadan kayboluyorlar, düşman kasabadan çıkarılınca da silahları ve evrakları çıkarıp göreve başlıyorlardı.
Bu şekilde sürmekte iken düşmanın kasa-bayı işgal ettiği bir zamanda Ali Natık'da Demirci'ye geldi. Fakat burada bir hain onu düşmana yakalattı. Ali Natık gibi birçok subay buralarda gizli idi. Yunanlılar hepsini yakaladılar, toplu olarak hepsini Simav’a götürdüler ve bir camiye hapsettiler. Toplam olarak 13 subaydılar. Cami de civar kasabalardan getirilen subaylar da vardı. Çetelerin Simav’ı düşmandan temizlemesine kadar 4 – 5 ay camide hapis kaldılar. Tuvalet ihtiyacı için dahi dışarı çıkamıyorlardı.
Not : Torunlarının anlatımlarından Numeno Halil Hoca (TÜZÜNER ) in de Simav’da bu camide hapis olduğunu tahmin ediyorum.
Milli mücadele zaferle sonuçlandı, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Ali Natık yarım kalmış öğrenimini devam ettiremedi. Bu durumda olanlar imkânlarına göre başlarının çaresine bakıyorlardı. Dünyada büyük bir ekonomik kriz baş göstermiş iş sahipleri iflas ediyor, kadın çoluk, çocuk erkeklerin gençleri senelerdir süren savaşlarda şehit düşmüş, geriye yaşlı ve sakat erkekler kalmış, bunlar tarlalarda zorlanarak çalışıyorlar, tarlası olmayanlar iş bulmakta zorluk çekiyorlardı.
Ali Natık bu zamanlarda uzak akrabaları tarafından Haşim Bey’in büyük kızı Naciye (1905 – 1986) ile evlendiriliyor. ( –Ali Natık İstanbul’a tahsil için gittiğinde babası Hacı İsmail RAMAZANOĞLU ile Haşim KARA-ŞAHİN bir anlaşma yapmışlar ve demişler ki “ileride hayatta olalım ya da olmayalım ileride oğlum Ali Natık’a kızınız Naciye’yi alıp verelim…” Bu bir söz olsun aramızda.--) Birkaç gün birlikte olduktan sonra geçim derdi başlıyor. Bu arada devlet kademeleri ve bankalara memur alınmaya başlanmış Ali Natık Bey Manisa’da açılan Öğretmenlik ve Banka memurluğu için sınava girmiş. Sınav sonucu alıncaya kadar İzmir’de bir şeker imalathanesine yardımcı olarak girdi. Amacı şeker yapmayı öğrenmekti. Ustası buraya pek fazla kişi sokmazmış, işi gizli tutarmış. Fakat Ali Natık bir çaresini bulup notlarını alırmış. Çeşitli şeker, reçel ve lokum yapmasını öğreniyordu. Bu sırada Haşim beyin telgraf geliyor “bir oğlu olmuş” sevinçten ne yapacağını şaşırmış, sınav sonucunu almak için Manisa’dan geçiyor, başarılı olduğunu öğreniyor. Öğretmenliği değil banka memurluğunu tercih ediyor. Ziraat Bankasında memur oluyor diğer taraftan İzmir de öğrendiği şeker imalâtı ve leblebi imalini babadan kalan dükkânda yapmaya başlar, bu işi kendisine verilen bir Rum esire yaptırıyor, kendisi de ara sıra gelip kontrol ediyordu. Şimdi artık İzmir’e gitmesiyle oldukça sıkıntılı zamanlar geçiren eşi ve çocuğunun yanında işi ve memuriyeti ile elde ettiği geliri bomboş olan evinin ihtiyaçlarını sıraya koyarak karşılamaya başlamıştı.
Demirci Ticaret ve Sanayi Odası yönetimi kurullarında görev almış. Millî Mücadelenin hatırası olarak Cumhuriyet Hükümeti tarafından kırmızı şeritli İstiklâl madalyası verilmiştir.
Ali Natık Bey kendisi gibi öğrenimini yarıda bırakmış ya da bitirmiş bir gurup arkadaşlarıyla toplanıyorlar hatta bu arkadaşlarıyla haftanın belirli günlerinde yemekli sohbetler düzenliyorlar, güzelce vakit geçiriyorlardı. Aralarında sosyal bazı kararlar alıyorlar. Örneğin; kötü bir huy olan yerlere tükürmenin cezasını gündeme getiriyorlar, böyle yapanlardan beş kuruş ceza kesmeyi kararlaştırıyorlar, böylece elde edilen gelire biraz da kendileri ekleyerek, çuval ile toptan şeker tuz gibi maddeleri satın alarak aralarında paylaşıyorlar ve ucuz erzak temin ediyorlardı. Bu ucuz mal temini onlara çalışma zevki veriyor, elde ettikleri paralara her bir üye eşit ilaveler yaparak aralarında kooperatif imsi bir uğraşı tesis ediyorlardı...
DEVAM EDECEK
.