Demirci, son yıllarında gerek nüfus gerekse ekonomik anlamda hep küçülme rakamları ile ön plâna çıktı. Artık herkesin tek tek rakamları bile sayabildiği bu detaylara girmeyeceğim. Sebeplerini de üst üste 3 çalıştay bile yapsak konuşacak mevzu buluruz.
Yani bugün büyüklerimizin değimi ile bardağın boş tarafından değil dolu tarafından bakmaya aklımın yettiğince sizlerle paylaşacağım. Gerçi bu düşüncelerimi yakın çevrem ile paylaşsam da sizlerin bu husus da katkılarınızı bekliyorum. Çok uzun yazmadan dile getireceğim iki konu var. Diğerlerini de başka zaman paylaşırız.
86 yıl boyunca müze olarak hizmet veren Ayasofya, Ayasofya-i Kebir Camii Şerif olarak 24 Temmuz 2022 tarihinde resmen ibadete açıldı. Tüm dünyanın özellikle de Müslüman âleminin gözü Ayasofya’ya çevrilmişti.
Ayasofya – Demirci bağlantısı nerden geldi diyenleri duyar gibiyim. Bu Caminin halıları; ne mutlu ki bu prestijli kupon işin tüm işçiliği ve imalâtı boyasından, dokumasına kadar ilçemizde yapıldı. Bu işi almak için başta Gaziantepli halıcıların yöneticileri ile Ankarada yaptıkları kulis bilgileri tabi ki dillendirilmesine rağmen, bu güzel iş ilçemize nasip oldu. Halının Demirci’deki imalâtçılara verilmesinden sonra en büyük hayalim bu halının belgeselinin baştan sona çekilmesiydi. Fakat bunu ne kadar dillendirsek de maalesef başarılı olamadım. Bu belgeselin yaratacağı sinerji ve çarpan etkisi çok fazla olabilirdi. İşin büyüklüğü, bu sektör dışındakiler veya meraklıları dışındakiler tahmin bile edemezlerdi. Demirci günlerce yazılı ve görsel medyada yer alırken, sosyal medya Z kuşağının tabiri ile TT “Trend Topic” olurdu. Hatta kendi geliştirdiğim sloganla bile yeterince anlatamazdım. “YÜN OLDUĞU İÇİN Mİ SAĞLIKLI, SAĞLIKLI OLDUĞU İÇİN Mİ YÜN.’’ sloganını bile bu duygularla yazmıştım.
Biz hâlâ fiyatta rekabet ederek, birbirimizin ayağına sıkarak inanın hiçbir yere varamayız. Artık kaliteli kupon işler yaparak geleceğe yön vermeliyiz.
Demirci de yün halı imalâtı yapan tüm firmalar bu esinti ile birlikte yüklü siparişler alırken iş temini aylar buldu. Bu esintiyi fırtınaya çeviremediğimize yanıyorum. Korkarım bu etkiyi erken kaybederek özellikle maliyet artışları ile birlikte zor bir süreç bizi bekliyor. Buda benim öngörüm.
Gelelim ikinci mevzuya;
Halı nasıl bir sanatsa, Çancılık da öyle ustalık isteyen bir meslek. Şu anda Dubai havalimanından sonra Dünya da en çok hava trafiğinin olduğu havalimanı İSTANBUL HAVALİMANI.
İstanbul Havalimanı metro çıkışındaki viyadüğün alt yüzeyi için tasarlanan eser seçimini sanatçı Betül KOTİL kazandı. Eserinin adı da “SAYA’NIN SESİ’’ el yapımı çanlar için sanatçı Demirci ye geldi. Üretimi inceledi ve sözleşmeyi yaptı. Şimdi çanları yetiştirebilmek için tüm aile 12 saatlik çalışmalar ile üretimi hızlandırdı. Tek amaç istenilen kalitede ve sürede işi bitirmek. İmalâthaneyi ziyaret ettim. İnanılmaz bir heyecan ve gurur var. Bundan etkilenmedim desem yalan olur. Hatta benim heyecanım konuştukça onlarınkini geçti. Bu kadar kısa surede Demirci’den 2 adet uluslararası bir başarı hikâyesi çıkarmak her yere nasip olmaz. İnsanlar olmayan varlıkları ile tanıtımlarına hız vermek istiyorlar. Uzatmadan söyleyeyim hayali “Van Gölü Canavarı’’ günlerce gündemden düşmeyerek kısa süreliğine de olsa başarılı oldu.
Bu çanın belgeseli fikrimi aile ile bugün de paylaştım aslında. Ayasofya da yapamadığımız belgeseli burada yapalım diye. Gelin bu iki güzel iş ilçemiz için Milad olsun. Nasıl Ayasofya Camiine gelen misafirleri “DEMİRCİ YÜN HALISI” karşılayacaksa, İstanbul Havalimanına gelen milyonlarca yolcuyu da “DEMİRCİ’NİN ÇANLARI’’ karşılayacak. Dünya da ve Ülkemiz de esen ekonomik zorlukta ve krizleri fırsata çevirmek elimizde.
Sayın yöneticiler, sayın sivil toplum kuruluş temsilcileri lütfen bu projeye inanıyorsanız artık elinizi taşın altına sokun. Gelecek nesillere, bu fırsatları değerlendiremediğimiz için kötü bir miras bırakmayın. Kaçan balık büyük olur derler, ama bu balık bizim elimizde fakat hâlâ bunun farkında değiliz.
Kalın Sağlıcakla. Gelişiniz Güle Güle, Gidişiniz Güle güle olsun.