Yaşar ATLI


Baba!

"...Çocuğun gözünde baba, dünyadaki en güçlü, en baba kişidir. Ve çocuk büyüyünce baba olacaktır, babası gibi olacaktır. Çoğu zaman da bu hayaller gerçek olur. Çocuklar babaları gibi olur. İçindeki baba figürünü yıkabilen, daha doğrusu aşabilen çocuk sayısı azdır..."


Meşhur Baba filminde Don Vito Corleone’nin babalara yakışır o meşhur çenesiyle “Dostum!” diye başladığı konuşmaları hala gözümün önünde. “Dostum! Neden bana gelmedin. Neden önce polise gittin?”


Baba figürü hep otoriteyi, gücü temsil etmiştir. Bunun en bariz örneğini Hristiyanlıkta buluyoruz. Baba, oğul, kutsal ruh üçlemesindeki Baba. Kutsal Baba. Bizde ise tasavvuf geleneğinde baba sıfatı kullanılmıştır. Geyikli Baba, Barak Baba, Somuncu Baba, Otman Baba. Baba aynı zamanda ata manasında da kullanıldığı için Hz. Âdem’e çoğunlukla Âdem babamız denilmektedir. Bir de halk nazarında devlet, gücü temsil ettiğinden devlet baba deyimi kullanılmıştır. Gerçi devlet ana deyimi de vardır. Herhalde devlet hem otorite olmalı ama şefkatli de olmalı şeklinde düşünüldüğünden olacak ki hem ana hem baba denmiş.


Çocuğun gözünde baba, dünyadaki en güçlü, en baba kişidir. Ve çocuk büyüyünce baba olacaktır, babası gibi olacaktır. Çoğu zaman da bu hayaller gerçek olur. Çocuklar babaları gibi olur. İçindeki baba figürünü yıkabilen, daha doğrusu aşabilen çocuk sayısı azdır. Çevrenize bakın; ölmüş birçok kişinin, çocuğunda yaşadığını göreceksiniz. Çoğu zaman şu sözü duymuşsunuzdur. İçimdeki çocuk, içimdeki çocuk ağlıyor falan gibi sözler. Doğrudur, her insanın içinde bir çocukluk, çocukluğu vardır. Ama aynı zamanda her insanın içinde bir baba da vardır; babası, baba figürü.
 İçimizdeki baba figürü bize güç verir, bizi özgüven sahibi kılar. Bu açıdan önemlidir baba. Babasız büyüyen çocuklar bunun eksikliğini büyük oranda yaşarlar. Fakat aynı zamanda aşılması gereken bir figürdür baba. Çoğu zaman kuşak çatışmasından söz ederiz. Babalar ve Oğulları; Babam, Oğlum ve Ben; anneler ve kızları, dedeler ve torunları, Z kuşağı, zamane gençleri, eskiden böyle miydi?


Kim haklı. Babalar mı çocuklar mı? Galiba böyle bakarsak çözemeyiz sorunu. Çünkü siyah beyaz şeklinde baktığımız her konuda sorunu çözmek kadar sorunu büyütürüz de. Her şeyi ancak seyr-i tabiisinde, mutedil, akl-ı selimle, kalb-i selimle, demokratik bir havada konuşursak bir yere varabiliriz. O yer benim veya senin dediğin yer değil, zamanın ve şartların getirdiği ortak akılla varılan bir yer olacaktır.


Yukarıda birçok insanın babası kılığında olduğunu yazdık. Meğer Necip Fazıl’ın bu minvalde bir şiiri varmış.


Babadan Oğula
Eve dönmez bir akşam;
Ve gün yüzlü çocuğu,
Sorar: Nerede babam?
Bakarlar, oldu, bitti;
Gelir, derler çocuğa,
Baban attâya gitti.
Uzar, gider bu attâ;
Ve neler neler olmaz!
Ve kimbilir ne hattâ:
Bir mahşer gerisinde;
Babası döner birgün,
Oğlunun derisinde...


Babalar ağlamaz, sevgisini göster(e)mez, hatta çoğu zaman süper baba olmaya çalışır. Hayır hayır hiçbiri tamamen doğru değil. Turgenyev kitabının bir yerinde der ki babalar da ilgiye muhtaçtır. Babalar çocuklarını büyüttükleri kadar çocuklar da babalarını büyütür. Binaenaleyh babalar da sevgi ister.
Hocam biraz da iskele babalarından, şam babalarından, hayırsız babalardan bahsetseniz diyebilirsiniz. Bir baba olarak sizi temin ederim ki kusursuz baba yoktur. Sadece şunu söyleyebilirim. İyi olmaya çalışan bir baba iyi babadır.


Bir arkadaşımın atölyesine gitmiştim. Baktım baba oğul çalışıyorlar. Biraz oturdum. Arkadaşımla muhabbete daldık, çay içiyoruz. Oğlan da çalışmaya devam ediyor. Muhabbetin bir yerinde dedim ki maşallah babasının oğlu. Boynuz kulağı geçer derler. Bak oğlan da sizi geçmiş deyince arkadaşım dedi ki evet boynuz kulağı geçer ama boynuz düşer kulak kalır. Breh breh breh… Tam babalara yakışır bir söz. Bu söz bana bir şey hatırlattı. Urfalı bir arkadaşım vardı. Biraz hırpani ve derbeder bir tipti. Birisine kızdığı zaman lafını esirgemezdi. Söylenir söylenir en sonunda da ‘hay senin babayin şarap çanağına tüküreyim’ derdi.


Ne diyordu Marlon Brando. Ona reddemeyeceği bir teklifte bulunacağım. Şimdi ben de bu yazıyı bitirirken reddedemeyeceğiniz bir şekilde bitirmek istiyorum.
Babalardan bahsedilen bir yazıda analardan da bir bahis açılmalı öyle değil mi. Öyle değil işte. Babaları yazabilirsin ama anne hakkında, analar hakkında yazı yazacak bir kalem henüz yaratılmadı şu fani dünyada.


Önce yazıyı böyle bitireyim dedim. Sonra da tereddüt ettim. Acaba daha farklı bir şey yazabilir miyim diye. Pek de bir şey aklıma gelmedi. Ne diyeyim. Babam sağ olsun.

YAZARLAR