Zafer DİLŞEKER - Emekli Binbaşı

Tarih: 04.09.2023 13:01

BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ’NİN SAVAŞ PRENSİPLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Facebook Twitter Linked-in

               Başkomutanlık Meydan Muharebesinin oluşum ve sonuçlarını incelemeden önce çok kısa olarak bir yıl önceki Sakarya Meydan Muharebesini hatırlamakta yarar vardır.

               10 Temmuz 1921’de başlayan büyük Yunan taarruzu ilk adımda gelişmiş, Yunanlılar, Afyon, Kütahya ve Eskişehir’i ele geçirmişlerdi. Sakarya’nın doğusuna çekilen Türk Ordusu, yirmi iki gün yirmi iki gece süren çetin savaşlardan sonra, 13 Eylül’de Yunan ordusunu tam bir yenilgiye uğratmış ve çekilmeye mecbur etmişti. Sakarya başarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin ve ordularının gücünü bütün dünyaya tanıtmıştı. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Sakarya zaferinden sonra dünya kamu oyunun da bilgisine sunulan söylevinde, Kurtuluş Savaşı’mızın amacını belirtmişti.

               “ Biz ulusal sınırlarımız içerisinde özgür ve bağımsız yaşamaktan başka bir şey istemiyoruz. Türkiye Halkı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun hükümeti, her uygar ulus ve hükümet gibi varlığının, özgürlük ve bağımsızlığının tanınması isteğinde kesinlikle ısrarlıdır ve bütün davası da bundan ibarettir.”

               Sakarya Zaferi askerlik ve politika bakımından Kurtuluş mücadelemizin önemli bir başarısı olmuş ve zaferi takip eden devrede dış ilişkilerde gelişmeler kaydedilmiş ve olumlu sonuçlar alınmıştı. Sovyet Rusya ile ilşkilerde bir dönüm noktası oluşmuş, Fransa ile 20 Ekim 1921’de Ankara Anlaşması imzalanmış, İngilizlerle de esir mübadelesi sözleşmesi imzalanmış ve bu sözleşme ile Malta’ya sürülen Türklerin Anavatana dönmeleri sağlanmıştı.

               Gazi Mustafa Kemal Paşa 4 Mart 1922’de Büyük Millet Meclisinin gizli bir toplantısında

“ Ordumuzun kararı taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen ikmale biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz hiç taarruz etmemekten daha fenadır” diyerek bir taraftan zihinlerdeki kuşkuyu bertaraf etmeye çalışıyor diğer taraftan taarruz hazırlıklarını gizli tutmaya çalışıyordu. 

               Bu hazırlıklar arasında meclisteki muhalif grubun başkomutanlık ile ilgili süre uzatımını reddettirmeleri üzerine bunlarla da mecliste mücadele vermek zorunda kalmış 6 Mayıs 1922’de mecliste muhalifleri cevaplandırmış, meclisten üç aylık başkumandanlık yetkisini üzerine aldıktan sonra 20 Temmuz 1922 tarihinde Başkumandanlık Kanunu tekrar müzakere edildiğinde meclis süresiz olarak bu yetkiyi yeniden kendisine tevdi etmişti.

               Haziran ayı ortalarında, Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa, taarruza geçmek kararını vermişti. Asıl amaç düşmanı imha, yani yok etme meydan muharebesi yapmak, düşmanın çok duyarlı olan yerine, çabuk ve kesin sonuç alacak şekilde vurmaktı. Temmuz ayının sonlarına doğru hazırlıklar ilerlemiş taarruz plânının 15 Ağustos tarihine kadar hazırlıklarının tamamlanması kararlaştırılmıştı. Bu hazırlıklar yapılırken düşman istih baratını yanıltmak için her türlü çaba da sarf edilmekteydi. Mustafa Kemal Paşa ordu birlikleri arasında tertip edilen futbol maçlarına ordu kumandanları ve bazı kolordu komutanlarını Akşehir’e davet ederek 28 Temmuz gecesini komutanlarla genel taarruz hakkında konuşarak geçirmiş ve gereken direktifleri vermişti. Bütün bu çok gizli sürdürülen hazırlıkları kamuoyundan saklamak maksadıyla 21 Ağustos’ta Çankaya’da bir ziyafet tertiplendiği haberini gazete ve ajanslarla duyurmayı da ihmal etmemişlerdi.

               26 Ağustos 1922 sabahı, çok başarılı topçu hazırlık ateşinin ardından piyadenin taarruzu takip etmiş ve daha ilk saatlerden itibaren düşman mevzilerine girilmiş oldu. 26 ve 27 Ağustos günlerinde düşmanın güneyinden geliştirilen taarruzlarla çok güçlü tahkim edilmiş mevzileri yarılmış, düşman mevzilerini bırakarak kuzeye kaçmaya mecbur edilmişti. Düşman ordusunun asıl büyük kısmı ise; Türk piyade birliklerinin cepheden hücumları ve Türk süvari kolordusunun düşmanın gerilerine 26 Ağustos gecesi sarkmasını takiben dört bir yandan kahraman Mehmetçik tarafından sarılmasıyla Başkomutanlık Meydan Savaşında tamamen yok edildi veya esir alındı. 

               Bu savaşı bizzat ateş hatları arasında idare eden başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa, 1 Eylül 1922 günü, Türk ordusunun kazandığı bu eşsiz başarıyı, bir tamimle Türk Milletine duyurmuş ve diğer taraftan “Ordular, İlk hedefiniz Akdenizdir. İleri” diyerek, Türk Ordusuna düşmanı takip edip Anadolu’dan atması hususunda yeni görevini bildirmişti. 

               Türk Ordusu kısa zamanda 9 Eylül 1922’de İzmir ve 11 Eylül 1922’de ise Bursa’yı düşman işgalinden kurtarmış ve Başkumandanlık Meydan Mıharebesi memleket içinde olduğu kadar yurt dışında da geniş yankı uyandırmıştır.

               Bu meydan muharebesinde görev yapan general Fahri Belen, AfyonDumlupınar meydan muharebesi, kumandanlık sanatı ve sevk ve idare kudretinin parlak bir başarısıdır ve tarihte az görülen imha meydan muharebelerinden biridir demiştir. Uzun yıllar Harp Akademileri Komutanlığı yapan general Ali Fuat Erden; Mustafa Kemal’in “ Yunan Ordusu Anadolu’nun harim-i ismetinde boğulacaktır.” sözü, bu harekat planının ve nihai imha fikrinin veciz ve beliğ bir ifadesidir ve ne kehanettir, ne keramettir, sevkülceyşi (stratejik) mantıktır diyerek akademik görüş bildirmiştir.

               Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni günümüz “Savaş Prensipleri” açısından  incelemek gerekirse bu muharebede savaş prensiplerinin neredeyse tamamının başarıyla uygulan dığını görürüz. Bu prensipler dokuz ana başlığa ayrılır: 1. Hedef Prensibi 2. Taarruz Prensibi 3. Siklet Merkezi Prensibi 4. Kuvvet Tasarrufu Prensibi 5. Manevra Prensibi 6. Emir Komuta Birliği Prensibi 7. Emniyet Prensibi 8. Baskın Prensibi 9. Sadelik Prensibi

               Bu prensipler ışığında “Başkomutanlık Meydan Muharebesi”ni incelersek:

               1. Hedef Prensibi : Her askeri harekatta ana kural, nihai hedef ele geçirilinceye kadar bir dizi faaliyeti yılmadan başarıyla uygulamak ve sonucun elde edilmesine yardım edecek bu çabalar dizisini sürdürebilmek ve sonuçta düşman silahlı kuvvetlerini ve onun savaşma azmini yok etmektir. Bu nedenle her askeri harekat, açıkça belirtilmiş, erişilebilir ve elde edildiği takdirde kesin sonucun alınmasını sağlayan bir hedefe yöneltilir. Her komutan hedefini açık olarak belirtir ve her hareketi bunun ışığı altında yürütür. Bir askeri birliğin hedefi o birliğin oluşturulmasını gerektiren amacı başarmaktır. Bu prensip her komutan tarafından herhangi bir harekat için daima uygulanır. Bir birliğin hedefi amacın özelliğine bağlı olarak açık ve kesin olarak belirtilir. İşte bu bilgiler ışığında Afyon-Dumlupınar savaşı da diyebileceğimiz bu savaşta hedef düşmanı kesin sonuçlu bir muharebeyle imha ederek vatan topraklarının tamamen işgalden kurtarılmasını sağlamak yani denize dökmektir.

               2. Taarruz Prensibi: Hareket serbestisini sürdürmek ve kesin sonucu almak için taarruzi harekat gereklidir. Taarruzi harekat, komutanın insiyatifi elde bulundurmasını ve kendi isteğini düşmana zorla kabul ettirmesini, muharebenin cereyanına yön vermesini, düşmanın zayıf taraflarından ve süratle değişen durumlardan yararlanmasını ve beklenmedik gelişmeleri karşıla masını olanaklı kılar. İşte bu muharebede düşmanı işgal ettiği ve altı ayda geçilemez dediği mevzilerinden söküp atmak için yapılan ustaca düzenlenmiş stratejik taarruz prensibi başarıyla uygulanmıştır. Savunmada bile, her fırsattan yararlanarak, kesin sonucu sağlayacak taarruzi harekat olanakları aranır. Buna en güzel örnek Sakarya Meydan Savaşı’nda önce savunma için Sakarya Nehrinin doğusunda savunma tertibi alan Türk Ordusunun daha sonra kendi lehine gelişen muharebe şartlarından yararlanarak düşmana yaptığı taarruzi harekatla onu Sakarya Nehri’nin batısına çekilmeye mecbur etmesidir. Burada komutanlık taarruzla isteklerini düşmana zorla kabul ettirmiş, muharebenin hızını ve gidiş tarzını düzenleyebilmiş, düşmanın zayıf taraflarından yararlanarak beklenmedik olasılıkları önle yebilmiştir. Bu yüzden savunma muharebesinde de komutan, taarruzi karşı hareketlerle insiyatifi tekrar ele geçirmek için uyanık bulunmalıdır. Taarruz prensibinin tam olarak uygulanması; mantıki bir düşünce, çabuk ve yerinde karar verme yeteneği ile saldırgan bir şekilde hareketi gerektirir.

 

               3. Siklet Merkezi Prensibi: Kesin sonucun alınması için, kesin sonuç yerinde ve zamanında üstün muharebe gücünün toplanması zorunludur. Başkomutanlık Meydan Muharebesinde bu prensip başarıyla uygulanmış ve başın dan itibaren muharebenin seyri bu esasa göre planlanmış ve icra edilmiş yani uygulanmıştır. Bu çerçevede düşmanın imha edilebilmesi maksadıyla güneydeki düşman savunma mevzileri  karşısına eldeki kuvvetlerin yeteri kadarı  gece inti kalleriyle düşman istihbaratına sezdirilmeden gizlice intikal ettirilmiştir. Bu meyanda asıl taarruzun yapılacağı düşman mevzileri karşısına topçuların gizlilik içerisinde mevzi almaları da dikkatle plan lanıp icra edilen önemli bir husustur. Dost kuvvetlerin düşmanı yanıltmak için uygulanacak siklet merkezini gizlemek ve bu konuda düşmanı yanıltmak maksadıyla daha az kuvvetle tali görevlere ayrılan kuvvetlerin miktarında ayrı bir tasar rufu gerektirir. Bu konuda  düşmanı yanıltmak için bu tali görev alan birliklere sahte taarruzlar yaptırılması gerekebilir. İşte bu konuda da kuzeydeki ordu komutanlığı birliklerince en az iki yüz kilometrelik cephe hattı boyunca asıl taarruzun yapılacağı yer gizlenmesi maksadıyla 61 nci tümenin başarılı taarruzî harekatı sayesinde düşmanın asli taarruzun yeri hakkında yanıltılması sağlanmış ve güneydeki asli taarruzu yapan yani sıklet merkezini uygulayan birliklerin yükünü azaltmış ve görevlerini başarıyla yerine getirmelerini sağlamıştır.     

               Siklet merkezi prensibinin, diğer savaş prensipleri ile birlikte  doğru bir şekilde uygulanması, sayıca küçük olan kuvvetlere kesin muharebe gücü üstünlüğü sağlayabilir. Siklet mer kezi kesin sonuçlu bir amaç için kritik zamanda ve yerde, muharebe gücünde üstünlük kazanılmasını gerektirir. Bu üstünlük hem nitelik hem nicelik bakımındandır. Muharebe gücü kesin sonuçlu bir amaç için, uygun yer ve zamanda uygulanan başlıca harp silah araçları gücü ve manevranın birleştirilmesidir. Siklet merkezi kuvvet lerin sürekli olarak bir arada tutulmasını zorunlu kılmaz, ancak birliklerin muharebe güçlerini, kesin sonuç zamanında ve yerinde toplayabilecekleri şekilde tertiplenmelerini gerektirir. Siklet merkezinde yerden ziyade zamana daha çok önem verilir. Bu prensibe uyulmaması, birliklerin komutanını zayıf bir düşman karşısında bile parça parça mağlup edilme tehlikesiyle karşı karşıya bırakır.

 

               4. Kuvvet Tasarrufu Prensibi : Kesin sonuç yerinde daha fazla kuvvet toplayabilmek için tali (ikincil) görevlere en az miktarda kuvvet ayrılmasını öngörür. Siklet merkezi bölgesinde bulunan muharebe gücünün ustalıkla kullanılması da kuvvet tasarrufunun başka bir yönüdür. Komutana gereğinden fazla kuvvet kullanmadan görevini yapma olanağı verir. Bu prensip siklet merkezinin karar verilen noktada kullanılmasına olanak vermek için, başka yerde de yeterli bir kuvvetin bulunmasını gerektirir. Siklet merkezi ve kuvvet tasarrufu prensipleri birbirleriyle o kadar yakından ilişkililerdir ki birbirlerinden ayrı düşünülemezler. Bu prensibin uygulanması, kesin sonuç zaman ve yerinde tam bir üstünlüğün kazanılmasına olanak vermek ve amacın gerçekleşmesi için diğer yerlerde ne kadar kuvvetin yeterli olduğu hakkında doğru bir tahminde bulunulmasını gerektirir. Başkomutanlık Meydan Muharebesinde bu prensibin dikkatle ve başarıyla uygulandığına da şahit oluyoruz.

 

               5. Manevra prensibi : Manevranın amacı düşmanı uygun olmayan bir duruma sokarak onun daha fazla insan ve malzeme kaybetmesini sağlamaktır. Başarılı bir manevra, teşkilat, muharebe hizmet desteği ve sevk idarede esnekliğe gereksinme gösterir. Bu prensibin gerek siklet merkezinde piyade birlikleri ve gerekse süvari kolordusu birliklerince başarıyla uygulandığını görüyoruz. Manevra prensibi bir yerde kalma yerine, sürekli olarak yer değiştirmeyi, kalıplaşmış harekattan sakınmayı öngörür. Manevra, hedefin elde edilmesi için tüm askeri kaynakların bir araya getirilmesini gerektirir. Manevra prensibinin doğru olarak uygulanması, yalnız muharebe gücünün kesin sonuç zaman ve yerinde tam olarak kullanılmasını zorunlu  kılmakla kalmaz, bundan başka muharebe gücü elemanlarının (muharebe hizmet desteği dahil) harekat alanına hareket ve intikallerini de kapsamına alır. Bu görev en üst düzeyde; personelin, araçların ve ikmal maddelerinin harekat alanına intikal ettirilmesi, en alt düzeyde ise, kara birliklerininn ve bu birliklerin sahip oldukları silahların düşmanı yok edecek şekilde tertiplenmeleri anlamına gelir. Düşmanı denize dökünceye kadar gerek İzmir istikameti ve gerekse Bursa istikametinde takip harekatı görevi yapan Türk Ordusu birlikleri bu prensibi başarıyla uygulamışlardır. (Bkz.Harita) 

               6. Emir Komuta Birliği Prensibi: Emir komuta birliği bütün kuvvetleri hedefe koordineli bir şekilde yöneltmek ve güç birliğini sağlamak suretiyle kesin sonucun alınmasını sağlar. Bu prensip Türk Ordusunca taarruzun ve ileri harekatın her safhasında dikkatle ve titizlikle uygulanmış ve başarıyı getirmiştir. Bunun için emir ve komuta ilişkileri çok iyi saptanmalı ve harekatın yetkili komutanı belirlenmelidir. Emir komuta birliği tek bir yetkili makamın bulunuşunu belirtir. Bu özellik güç ve gayretlerin birleştirilmesini sağlamak için en iyi bir çaredir ve komutanlığın bütün elemanları ile ortak bir çalışma birliği sağlar.

               7. Emniyet Prensibi : Emniyetin amacı baskını önleyecek, hareket serbestisini koruyacak ve düşmanın dost kuvvetler hakkında bilgi edinmesine engel olacak önlemleri almak suretiyle muharebe gücünü her zaman zinde bir halde bulundurmaktır. Bu prensip savaşın doğal gereği risklerden kaçınmayı ve hareketsiz kalmayı gerektirmez. İnsiyatifi ele geçiren ve bunu koruyan taraf, düşman müdahelesine olanak bırakmayacağından, kendi emniyetini de sağlamış olur. Aynı zamanda emniyet düşmanın taarruz veya karşı taarruzlarına karşı hazır bulunmayı sağlar. Emniyetin sağlanması baskına veya önemli bir şekilde baskına uğramaktan kaçınmak için tüm önlemleri kapsamına alır. Savaşta başarı için cesur hareket esastır. Bu nedenle emniyet, gereksiz önlemler almak ve bütün tehlikelerden sakınmak anlamına gelmez. Emniyet sağlandığı zaman beklenmedik gelişmeler harekatın sürdürülmesine önemli ölçüde zarar vermez.  Bütün bu ön bilgilerin ışığında bu prensibin gerektirdiği şartların dikkate değer bir şekilde uygulandığını Başkomutanlık Meydan Savaşının geçtiği muharebe sahasında gelişen ve başarıyı getiren durumlardan çok iyi anlaşılmaktadır.

 

               8. Baskın Prensibi: Baskın, düşmana ummadığı bir zamanda, ummadığı bir şekilde zarar vermektir. Bunda en önemli husus, düşmanın tüm habersiz yakalanmasından çok, etkili bir şekilde harekete geçmesinin geciktirilmesini sağlamaktır. Bu bakımdan Başkomutanlık Meydan Muharebesi değerlendirildiğinde bu prensibin layikiyle uygulandığı görülmektedir. Özellikle sıklet merkezi uygulanan cephede gerek topçunun ateş desteğinin düşman üzerinde ani baskısı ve piyadenin taarruzi harekatı ve gerekse Süvari Kolordusunun 26 Ağustos gecesi sarp dağlık bölgeden geçerek düşmanın batısına geçmesiyle düşmanın ummadığı yerden gerisine sarkmayı başarması bu prensibin hakkıyla uygulanmasına olanak vermiştir. Sürat, gizlilik, şaşırtma umulmayan muharebe gücünün kullanılması, etkili bir istihbarat ve istihbarata karşı koyma, taktik harekat yöntemlerinde zaman zaman yapılacak değişiklikler, baskına yardım eden faktörlerdendir. Taarruz eden taraf; kullanılan kuvvetin zamanı, yeri, yönü büyüklüğü, kuvvetlerin oluşturulması veya kullanılan taktiklerle baskın elde edebilir.

 

               9. Sadelik Prensibi: Sadelik, harekatın başarısında en önemli etkendir. Bunun için plânlar sade ve basit, emirler kesin, kısa ve anlaşılması kolay olarak hazırlanmalı ve yayınlan malıdır. Eğer öteki faktörler eşit ise, en sade plân tercih edilmelidir. Sadelik her askeri harekat için uygulanabilen ve karışık olmayan plânları zorunlu kılar. Sadelik eldeki araçların tam olarak kullanılmasının sıkı bir kontrol ve koordinasyonunu gerektir ve planların durumun müsaadesi oranında sade olmasını zorunlu kılar. Ayrıntılı ancak sade planlar görevin  koordineli olarak zamanında başarılmasını sağlar. Başkomutanlık Meydan Muharebesinin kazanılmasında bu prensibe uygun olarak hazırlanan planın sadeliği sayesinde birlikler üzerine düşen görevleri tereddüte düşmeden ve karışıklığa meydan vermeden uygulayabilmişlerdir.

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

Prof. Dr. Hamza EROĞLU “ Türk İnkılap Tarihi

K.K.K. ST 100-5 Harekat Sevk ve Muharebe 1979:12

K.K.K. ST 17-1 1977:7

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —