NİYAZİ UYAR


BENİM KURGUSAL KAHRAMANLARIM


 

Ne zor şeymiş yazmak!
Kahramanlar yaratıyorsun, mekânlar çiziyorsun cihana dek! Bir seviyorsun onları bir seviyorsun, baş tacı ediyorsun. Yarattığın kahramanın aşkı yalnızca o öyküye dair olduğundan, kıskanç kahraman, kazan kaldırıp savaş açıyor sana.

O, Nasrettin Hoca’nın eşeği misali hep merkezde olmak istiyor.
Kahramanlar yaratıyorsun görülmeye değer, öyle bir yaratıyorsun, öyle bir yaratıyorsun, kendini kendinden kıskanıyor. Öyle bir kurgusal kahraman çıkıyor ortaya narsis; hem de ne narsis.  Öyle bir yaratıyorsun, yedi düveli dolaşsalar bu kadar güzel, bu kadar eşsiz biri-ne denk gelemezler! Sonra benim kurgusal kahraman fasulye gibi kendini nimetten saymaya başlıyor.

Ne zor şeymiş yazmak! 
Yazılarımdaki kurgusal kahramanları yakınımdakilere bile anlatamadım. Bir yerde kurgusal da olsa yazanın başının belasıdır onlar. Bir kere yarattığın kadın tiplemesi öyle çok güzel olmamalı, onu çok yüceltmemeli; fazla alımlı çalımlı olma-malılar.

Ne zor şeymiş yazmak ! 
Gördüm ki son öykülerde, anlatımım, konu seçimim oldukça etkileyici; yazdıklarımdan keyif alıyor, beğeniyorum.

Geçenlerde yeni, yepyeni bir öykü dünyaya getirdim: Karakterler, anlatım tekniği ve kurgu olarak yazdıklarım, takdirimi kazandı. Öyküyü okuyan bir arkadaşım, kendini o kadar kaptırmış ki arayıp “sahi bunlar olmuş mu, nerede geçiyor bu olay” diye sorunca, tutulup kalmıştım.

Ne zor şeymiş yazmak!
Okurun, öykülerde, yazarı araması onun özgürlüğünü elinden alır ki bu doğru bir okuma değildir. Okur, öyküyü yeni dünyalar keşfetmek için okumalıdır…

Yazmak ne zor şeymiş!
Yine bir çalışmamda kurgusal kahramanı öyle bir yüceltmişim, öyle bir yüceltmişim; bizim kahraman arşı âleme çıkmış, el sallıyor dünyaya. Öyle bir betimlemişim, öyle bir betimlemişim ben bile kıskandım. Benim kurgusal kahraman kendini aşmış, omuzlarıma basmış, yüksel-dikçe yükseliyor, tanrıya itaat etmeyen İblis gibi, “yüksekleri ben yarattım alçakları kim yaratmış,” diyor adeta! O kurgusal kahramanı dünyaya getirdiğimde tanrıya tapınır gibi memnuniyetini ifade etmede sözcükleri kifayetsiz kalmış gözyaş-larında vücut bulmuştu minneti. Sonra birden benim kurgusal kahraman Frankenstein gibi bir canavar oluvermişti. Bu Anadolu nelere kadir nelere? Demezler mi, fakiri padişah yapmışlar, önce anasından, baba-sından başlamış, bizim kahraman da yaratıcısından!

Ne zor şeymiş yazmak!
Bir kez daha anladım ve öğrendim ki kurgusal kahramanın bile olsa adam olmayanı, adam katarına çıkarmayacak, adam olmayana adam demeyeceksin. Kurgusal kahramanın bile olsa, yerde sürüneni tepene çıkarmayacaksın. Köy çocuğu olduğum için, hayvan davranışlarını iyi bilirim. Hiçbir hayvan nankör değildir, kedi olsa bile. Kuyruğuna basmayınca, yılanın birini ısırdığına tanık olunmamıştır. 
Ne zor şeymiş yazmak!
Sözün özü, insan soyu, öykülerine, romanlarına kurgusal kahraman bile olsa her daim içinde bir ihanet saklı durur. Camsap’a iyilik eden Şahraman’ın başına gelen efsanelerde anlatılır durur.  
Sen, sen ol, hak etmeyene, hak etmediği unvanı verme!

YAZARLAR