İL MERKEZİNE
GÜNLÜK GEZİ
Göreve başladığımız 1970’ li yıllarda taşımalı eğitim yoktu. Her köyün öğrencileri genellikle kendi köylerinde okurdu. Bazı köylerde okul olmadığı için onlarda yakın köy okullarına gelirdi. Dönemin şartları düşünüldüğünde, öğrencilerin dünyası genellikle köyleriyle sınırlı kalırdı. Eğitim öğretim etkinliklerimiz öğretmen- kitap ikilemi arasında geçerdi. Bir avantajımız o yıllarda radyo programları içinde yer alan okul radyosu saatleri idi. Okul radyosu programları sabah ve öğleden sonra olmak üzere günde iki kere tekrarlanırdı. Okulda çift öğretim uygulandığı için öğrencilerimizi dönüşümlü olarak bu programları dinlemeye yönlendirirdik. Oldukça da faydalı olurdu. Mihver derslerimiz içinde “İlimizi ve Bölgemizi tanıyalım’’ ünitesini işlerken aklımda olan bir öneriyi öğrencilerle paylaştım. Sizi ilimize götürüp gezdirsem ne dersiniz diye sorduğumda sınıf bayram yerine döndü. Teorik bilgilerin, yerinde görülmesi öğrenme yolculuğun-da iyi bir pekiştirme olacaktı.
Bilgi dağarcığını genişletmenin yanında çocukların sınırlı dünyasını genişletmek için küçük bir gezi bile büyük bir keşif olacaktı. Öğretmenden, kitaptan veya radyoda duyduklarını gözleriyle görmek, öğrenmelerine somut katkılar da sağlayacaktı. Bunun yanında ilini biraz daha yakından tanımak aidiyet duygularına da katkı sağlayacaktı.
Bu öğrencilerimle eğitim öğretim yolculuğumuz birinci sınıftan itibaren başladı.
Durumu velilerle paylaştık. Gerekli veli izinlerini aldık. Resmi izinleri de alarak Kavacık nahiyesinden kalkan otobüsle iletişime geçtik. Sabah gelip bizi köyden aldı. Saat 6.00 da yola çıktık. Gözler pencereden yeni gördükleri çevreyi merakla takip ediyordu. O yıllarda Balıkesir otobüs garajı şehrin tam merkezinde, tren garı ile karşı karşıya idi. Haliyle ilk durak belli oldu. Gardan ayrılıp şehir içindeki hedef noktalara ulaşmaya çalıştık. Yaya olduğumuz için hızlı hareket ediyorduk. Ama merak, yorgunluğun önüne geçiyordu. Nihayet otobüsün kalkmasına bir saat kala Atatürk Parkına girdik. Hem dinlenelim ve hem de bir şeyler atıştırmak istedik. Bir şey dikkatimi çekti, kız öğrencilerimiz meyve suyu ve gazoz içmeyi istemiyorlardı. Nedenini sorduğumda onu alkol gibi algılamışlardı. Çünkü bazı köy düğünlerinde alkol kullanıldığı oluyordu. Çocukların bunun etkisi altında kaldığı anlaşılınca. Gazoz ve meyve suyunu anlattık. Böylece çekinceler ortadan kalktı. Gazozlar, meyve sular içildi. Yine de bazı şaşkın veya meraklı bakışlar devam ediyordu. Çünkü park onları etkilemişti. Böyle bir ortamı ilk defa görüyorlardı. Çünkü köyde elektrik yok, geceler gaz lambası altında geçiyor, radyolar pille çalışıyor. Yollar toprak, yağmurlu ve karlı havalarda yürüme zorluğu çekilen bir ortam içinden genellikle her tarafın bir düzen içinde olduğu şehir ister istemez karmaşık duyguların yaşandığı ama güzel anıların oluştuğu gün olarak geçmekteydi.
Akşam eve döndüğümüzde öğrenciler, ilk defa gördükleri il merkezlerinden döndüklerinde unutulmaz bir tecrübenin mutluluğu yaşıyorlardı.

