Haldun CEZAYİRLİOĞLU


BİTMEYEN DERDİMİZ HALIMIZ (3)

Meğerse Demirci halıcılığının başına gelen en kötü işlerden biri, halının tezgâhtan çıktıktan sonra yaşananlarmış. Bu duruma Cengizhan Erdem, “Bu anda halının başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmez” diyor.


                Halı sırılsıklam ıslatılır, betona yatırılır, dişli bağ çapaları ( tırmık mı?) ile çapalanırmış. Güya halının tezgâhtaki kat yerleri açılacakmış, rahat kırkılacakmış!

                Hayret ki hayret! Analarımız, kız kardeşlerimiz, kızlarımızı alın terlerini, göz nurlarının verdikleri, narin elleriyle dokuyup, ilmikledikleri, gözleri gibi korudukları o güzel halılar, sonra, betona yatırılıp, ıslatılıp bir güzel dövülüyor öyle mi? Dayaktan beter ediliyor öyle mi?

                Vah ki vah! Halının canı alınıyor, ömründen 10-15 yıl sökülüp atılıyor. Dayanmıyor. Sonraki yıllarda tel tel atıyor, sökülüyor. Öyle ya, “Benden atlasın da, kimde patlarsa, patlasın”. Nitekim patladı; hem de elde patladı.

                Demirci el halıcılığının, sonuna yaklaşmanın, bitimine giden yollardı bunlar. Bitime götüren yollar. Üretim sahasındaki bitim örnekleriydi. Bir de satış esnasında yaşanan bitime götüren örnekler vardı ki, evlere şenlik..

                Satış safhasındaki bu örneklerin ilki, Demirci’de halı satış şeraitinin kökten bozuk olması, yani hiçbir iktisadi kaideye uyulmamasıdır.

Dünyanın hiçbir yerinde ticari kazanç müesseseleri, 14 – 16 ay gibi uzun süreli vadeli satışlar yapmazlar. Bu işi ancak devlet sektörü veya yardım dernekleri, hizmet gayesiyle yaparlar. Oysa Niğdeli, Adanalı, Tarsuslu, Rizeli açıkgöz esnaf takımı, buraya gelip 14- 16 ay vadeli mal alıyor, aldığı bu malın parasını, ödeme süresi içinde üç defa çoğu kez dört defa devir edip- çevirip, parasızken sermaye sahibi oluyorlar. Yani Demircili imalâtçının bin bir güçlükle meydana getirdiği işin kaymağını yiyorlar. Zaman zaman da paranın üstüne yatıp, protesto olarak ortadan kayboluyorlar.

                Tam bir dramdır bu: hem Demirci’nin halısıyla, para yapıp kazanacak, mal mülk sahibi olacak, hem de ödeme vakti geldi mi, ortadan kaybolup gidecek. Dolandırıp gidecek. Alay edercesine kaybolup gidecek.

                Bu düzenin içine girmeden yaşamış, işini sürdürmüş pek az halı imalâtçımız, satıcımız mevcut idi, 1970’li yılların Demircisinde. O yıllarda geri dönüşü olmayan, kaybolan, Demirci’ye dönmeyen halı paralarının yekûnunu bulmak, bilmek mümkün değildir, ama tahminlerde de pekala yanılınmaz.

                Eğer bu gün Demirci, bir Demirci daha olamadıysa, eğer bugün Demircili bir Demircili olmadıysa, geri dönüşü olmayan, ilçemize geri dönmeyen o halı paralarıdır. Analarımızın emekleridir. Kızlarımızın göz nurlarıdır.

                Bu sistemin içine, tüm imalâtçılarımız, satıcılarımız dâhil olarak, birbirlerini de bu sisteme ne yazık ki dâhil etmişler, ettirmişlerdir. Yabancı tüccarlar da, insanlarımızın bu hallerini, acımasızca kullanmışlar, istismar etmişlerdir.

                Şöyle geriye dönüp bakınca, yerden pıtrak gibi çıkan zengin halı tüccarlarımızla, yine ansızın sönüp- gitmiş, batmış, batırmış insanlarımızı bir hatırlayın lütfen! Kamyonlar dolusu halıyı yükletip sattığı söylenen o zenginlerimizin, çok geçmeden yarım kamyon eşya ile evlerini taşıttıklarını da hatırlayın. Ne zenginler yarattığımızı, ne insanlar batırdığımızı bir hatırlayın.

                Aslında o zenginliğin bir kısmı, bir parçası da Demirci’nin sokaklarının, evlerinin, bakkalları-nın, insanlarının, öğrencilerinindi.  Yeni bir yol, yeni bir okul, yeni bir ışık, yeni bir hastaneydi.

                Olmadı.

                Oysa yol çok basitti, çok kolaydı.

                Ayaküstü para kazanmayı denemektense, işin rasyonel verileri dâhilinde, ticari kurallara uyulabilseydi sorun yaşanmayacaktı.

                Elindeki halıyı, 14 - 16 ay vadeli senetlerle vereceğine, iyi bir halı ürettirip, 2 - 3 ay mağazada tutulabilseydi, bu satıştan kazanılacak kâr daha iyi değil miydi? Daha hayırlı değil miydi?

                Olmadı.

                Halıyı ıslatıp ıslatıp çapalarla döven o el, bu gün Demirci El Halıcılığını döven eldir.

                Halıyı ıslatıp, çapayla dövdüren el de, aynı eldir.

                Kaliteli üretimi desteklemeyip, kaba el halılarını bile bile uzun vadeli senetlerle dönüşüme sokan o el, aynı eldir.

                Senetini zamanında tahsil edemeyip, üreticiye parasını ödeyemeyen o el, aynı eldir.

                Battığı ile çıktığı pek belli olmayan, batışı da çıkışı da sessiz olan o el, aynı eldir. O el ki, Demirci El Halıcılığını yok eden, öldüren eldir. Bu gün Demirci halısı denildiğinde, rağbet görmeyen eldir. İlgi görmeyen eldir. Alınmayan eldir. Satılmayan eldir.    

                Demirciyi halısız bırakan eldir.   

YAZARLAR