NİYAZİ UYAR


Bugün On yedi Haziran…


 

Bugün on yedi haziran… Yarın iki kıymetlimin doğum günü: Paşam ile Kekliğim. İkisi de dünyaya geldiği gün, beni bir mutluluktan alıp öteki mutluluğa götürmüşlerdi ya… İşte yine öyle olacak; yeni, yeniden hayatıma güzellik katıp yaşama aşkımı çoğaltacaklar.

Bahtları açık olsun, ayaklarına taş değmesin!

Dışarıda yaman bir yağmur var. Damlalar ardı ardına, toprakla buluşmak için yarışıyor; derler ya, bardaktan boşanırcasına… Yollar beller sele kesmiş, su içinde. Çatılardaki oluklar yağmuru taşıyamıyor; neresinden yol bulursa oradan fışkırıyor. Protokol Müdürünün üç katlı evi, sağdan soldan çarpan yağmur damlalarını, yavrusunu sarmalayan bir anne gibi kucaklıyor. Dünyayı seyreden röfleli, sarı saçlı kızının sigarasından çıkan duman, esintiye kapılıp savruluyor.

Ben de çocukluğumdan beri o yağmurun büyüsüne kapılıp kendimden geçerim. Ama bu yağmur başka. Bu yağmur, şimdiye dek şahit olmadığım duygular yaşatıyor bana.

Devlet ortaokulunda yardımcı hizmetlerde çalışan İbrahim’in her daim gülen, şen şakrak evi bile susmuş; korku esir almış onları da. Ta ötelerde, Demirköprü Barajı taraflarında göğün yerle birleştiği noktada dallı budaklı, çataklı çutaklı, kırmızılı mavili şimşekler göğün gözesinden kopup toprağa dökülüyor. 180 Sokak sakinleri, korkunun korkuncunu iliklerine kadar hissediyor. Art arda çakan şimşekler, evlerin camlarını zangırdatıyor, kötü sıvalı binaların sıvaları dökülüyor.
 

YAZARLAR