Harun DOĞRUYOL


CANI SIKILMIŞ DÜNYA

"... Doğayı kendi haline bırakırsanız o kendisini tamir eder. Ama biz sahip olduklarımızdan vazgeçmeye hazır mıyız? Daha mütevazi bir hayat yaşamak ister miyiz bilmiyorum. Bir insanın kaç tane gömleği, ayakkabısı olmalı örneğin ya da kaç yılda bir telefon değiştirmeli. Arabası asfaltta kaç basmalı..."


                İkinci Dünya Savaşından bu yana ilerleme, gelişme, büyüme hikâyeleri ile yaşıyoruz. Çok şey icat ettik, evlerimiz daha konforlu. Gençler için köy veya kasaba meydanından bidonlar ile su taşınan görüntüler masal gibi geliyordur. Böyle şeyler ancak Afrika’da belgesellerde olur diyeceklerdir.

                Ama bir bedeli olduğunu anladık bu konforun: Daha iyi araba, daha iyi cep telefonu, daha konforlu koltuk tabiatın daha fazla hırpalanması demek. Dünyanın bize verebileceklerinin sınırına dayandık. Bundan sonrası karanlık. Bu kadar hızla dünyadan almaya devam edersek alınanlar yerine konamayabilir. İçtiğimiz su, içimiz çektiğimiz hava, yediğimiz besinler artık bize zarar verir hale geldi. Yan gözle başka gezegenlere bakmaya bile başladık. Mars’ta veya Jüpiter’in uydularında yaşam mümkün mü diye araştırıyor bilim insanları.

                Doğayı kendi haline bırakırsanız o kendisini tamir eder. Ama biz sahip olduklarımızdan vazgeçmeye hazır mıyız? Daha mütevazi bir hayat yaşamak ister miyiz bilmiyorum. Bir insanın kaç tane gömleği, ayakkabısı olmalı örneğin ya da kaç yılda bir telefon değiştirmeli. Arabası asfaltta kaç basmalı.

                İkinci Dünya Savaşının belirlediği paylaşım haritasına itirazlar yükseliyor. Rusya 1990 öncesi sınırlarına dönmek istiyor. Çin dünyadan daha çok şey talep ediyor. Hindistan nüfus patlaması yaşıyor. Nükleer savaş tehlikesi, bölgesel sıcak çatışma ihtimalleri dünyayı korkutuyor. İlerleme, gelişme sözcüklerinin nereye dayandığını gördü tüm dünya.

                1950’lerde 1.000.000 vahşi aslan Afrika savanalarında gezinirken bu sayı günümüzde 50.000 civarına inmiş. Dünyadaki kaplan, goril, gergedan, panda sayısı 1000’li sayılarla ifade ediliyor artık. Yerine konamayacak bir kayıp. Bu dünyanın efendisi gibi davranmayı bırakmamız gerek en kısa sürede.

                Dünyanın canı bundan sıkkın gibi geliyor bana. Yeni dünya düzeni ve globalleşme süreçlerinin bizi getirip bıraktığı yer, umut ettiğimiz yer değil. Kırılgan bir dünyada yaşayan kırılgan canlılarız. Bir mikrop ne hale getirdi dünyamızı.

YAZARLAR