Sık sık şu soruya muhatap oluyoruz: "Kur'an'daki cennet nimetleri neden Arap coğrafyasına özgü? Neden başka yerlerdeki güzelliklerden bahsedilmiyor?"
Öncelikle bilinmelidir ki Kur’an’daki cennet nimetleri, indiği yöredeki insanlarını özendirmek içindir. Çünkü vahyin ilk muhatabı Araplardı. Zaten Rasulullah da ashap da Arap’tı. Yine hatırlanacağı üzere, Kur'an'ın Arapça olmasının nedeni, bu ilk muhataplarının da Arap olmasından dolayıdır. Yoksa Kur'an'da Arapçanın kutsal veya cennet lisanı olduğuna dair herhangi bir bilgi yer almaz (Bkz. İbrahim [14] 4; Rum [30] 22).
Her ne kadar Kur'an'da bahsedilen cennet nimetlerinin Arap coğrafyasına özgü ise de cennetteki nimetlerin dünyadaki herkese yönelik olduğuna dair iki anahtar ayet vardır. Bu iki ayete göre cennetteki nimetlerin bunlardan ibaret olmadığı kolayca görülmektedir:
‘‘Orada canlarınızın istediği her şey vardır.’’ (Zuhruf [43] 71; Fussilet [41] 31).
‘‘Muttakilere vaat edilen cennetin örneği...’’ (Rad [13] 35; Muhammed [47] 15).
Dolayısıyla Kur’an’a göre cennetteki nimetler Arap coğrafyasına özgü olmayacaktır. Cennetteki nimetlerin, orayı hak eden herkesin arzusu ve hayaline göre olacağı söylenebilir. Sadece Kur'an'da bahsedilenlere bakılarak öyle bir yanılgıya girmemek gere kir.
Son olarak şu soruyu da bir ele alalım: "Cennette canımız sıkılmaz mı?" Kur'an'a göre bu sorunun cevabı, hayır sıkılmazdır. Çünkü cennette boş durmak yoktur. Herkesin yormayacak, bıkkınlık vermeyecek, keyifli bir meşguliyeti olacak:
"Kuşkusuz Cennet ehli bugün keyifli bir uğraş içindedir." (Yasin [36] 55. Ayrıca bkz. Fatır [35] 35; Hicr [15] 48; Ğaşiye [88] 9-10).
Gördüğümüz gibi kitabımızı ne kadar çok okursak, o kadar kolayca kafamızdaki soruların cevaplarını bulabile ceğiz.
Lütfen elinize herhangi bir Kur'an meali alın, bol bol Türkçe okuyun. Kafanıza takılan ayetleri başka çevirilere bakın.
Dininizi birilerinin yorumundan veya kafasındaki fantezilerinden değil, asıl kaynağından öğrenin.
