Vaiz Muharrem DEMİR


CİNAYET: Bir İnsana Kıymak Bütün İnsanlığı kıymak gibidir -1-


               Hz. Âdem'in iki oğlundan Kâbil ziraatla, Hâbil ise hayvancılıkla uğraşmaktaydı. Babalarının Allah'a kurban sunmalarını istemesi üzerine Hâbil, malının en değerli olanını, Kâbil ise mahsulünün kalitesiz kısmını adamıştı.1 Hâbil'in kurbanı Allah tarafından kabul edilmiş, Kâbil'inki ise kabul edilmemişti. Bunun üzerine kıskançlığına yenik düşen Kâbil, kardeşine, “Seni mutlaka öldüreceğim.” demişti. Hâbil ise onu uyararak, “Unutma ki Allah, sadece kendisine karşı sorumluluk bilinci içerisinde olanların kurbanlarını kabul eder.” demiş ve eklemişti: “Beni öldürmek için bana elini uzatsan bile, ben seni öldürmek için elimi uzatmayacağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu, zalimlerin cezasıdır.” (Mâide, 5/27-29)

               Kardeşinin bu uyarılarına aldırış etmeyen Kâbil, nefsine mağlup olmuş ve kardeşini öldürmüştü. Fakat kardeşinin cesedini ne yapacağını bilememişti. Bunun üzerine Yüce Allah, kardeşinin cesedini nasıl defnedeceğini ona göstermesi için iki karga göndermişti. Birbirine hücum eden iki kargadan biri diğerini öldürmüş ve toprağı eşeleyerek oraya gömmüştü. Kargayı gören Kâbil, “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar bile olup da kardeşimin cesedini gömemedim!” demiş ve pişmanlık duyarak vicdan azabı çekmeye başlamıştı.

               Yeryüzünde işlenmiş olan ilk cinayet olayını bildiren Yüce Allah, onun ne kadar büyük bir insanlık suçu olduğunu da devamındaki âyet-i kerimede şöyle belirtmektedir: “Bu yüzdendir ki İsrâiloğulları'na şöyle yazdık: Kim bir cana kıymamış ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir insanı öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir insanı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur.” (Mâide, 5/32) Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle, “Allah katında dünyanın yok olması, bir Müslüman'ın öldürülmesinden daha hafiftir.” (Tirmizî, Diyât, 7)

               Hâbil ile Kâbil arasında yaşanan bu hadiseye atıfta bulunan Peygamberimiz, yeryüzünde dökülen ilk kanın sorumlusu olarak Kâbil'i görmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Haksız yere öldürülen her insandan dolayı Âdem'in ilk oğluna bir pay (günah) ayrılır. Çünkü o, öldürme işini ilk defa başlatan kişidir.” (Buhârî, Enbiyâ, 1) Dinimize göre ilk defa bir iyiliği yapıp insanlara öncülük yapan ve o iyiliğin halk arasında yerleşmesine sebep olan kişi için nasıl o iyilik her işlendiğinde sevap yazılıyorsa kötülükte de durum böyledir. Bu sebeple ne zaman bir insan öldürülse Kâbil'in günah defterine de bir not düşülmektedir.

               Yüce Allah'ın mükemmel biçimde yarattığı ve kendi ruhundan üflediği insan, yaratılmışların en üstünüdür. İçinde taşıdığı ilâhî öz ile yeryüzüne halife olarak gönderilmesi, onu her türlü saygıya ve hürmete lâyık kılar. Böylesine değer taşıyan insana yapılabilecek en büyük haksızlık ise, hiç şüphesiz onun canına kıymaktır.

               İnsan hayatına son vermek, Yüce Yaratıcı'nın verdiği canı almak, her şeyden evvel O'na karşı işlenmiş en büyük günahlardan biri olduğu gibi, aynı zamanda bir insanlık suçudur. Zira birini öldüren kişi, Allah'ın kutsal saydığı hayat hakkını yok etmekte ve bu davranışıyla başkalarına da kötü örnek olarak bu fiilin yaygınlaşmasına sebep olmaktadır. Böylece toplumda korku ve güvensizliğin hâkim olmasına yol açmakta ve insanların huzur içinde yaşamlarını sürdürme imkânlarını ellerinden almaktadır. İnanan bir insanın haksız yere canına kıymak öyle büyük bir suçtur ki Peygamberimiz, “Gökte ve yerde olanların tümü bir mümini öldürmek için işbirliği yapsalar, Allah onların hepsini yüzüstü cehenneme yuvarlar.” buyurmuştur. (Tirmizî, Diyât, 8)

               Allah Resûlü, kişiyi cehenneme götüren büyük günahlar arasında, Allah'a ortak koşmayı ve adam öldürmeyi zikretmiştir. İkinci Akabe Biati'nden itibaren Resûl-i Ekrem'in yanından ayrılmayan Medineli meşhur sahâbî Ubâde b. Sâmit, Resûlullah'ın, “Allah, zulmen (haksız yere) bir mümini öldüren kimsenin, ne tevbesini ne de fidyesini kabul eder.” buyurduğunu naklederken; kendini Kur'an öğretmeye adamış sahâbî Ebu'd-Derdâ ise, “Mümin, haram bir kanı dökmedikçe salih amellerde koşmaya devam eder. Ama haram bir kan dökerse (hayır yolundaki ilerlemesi) kesilip sona erer.” buyurduğunu rivayet etmiştir. Zira Allah'ın verdiği canı almak sadece O'nun yetkisindedir. Dolayısıyla cana kıymak, Allah'ın yetkisine doğrudan müdahale anlamına gelmektedir. Bu sebeple cinayet, Allah'ı inkârla birlikte zikredilmiş; savaş, meşru müdafaa yahut hukukî bir hükmün gereği dışındaki bütün hayata son vermeler cinayet olarak kabul edilmiş ve haram kılınmıştır.

               İslâm insan hayatını kutsal saymış ve onu korunması gereken beş temel esastan biri olarak kabul etmiştir. Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle, “Müslüman'ın Müslüman'a malı, ırzı (şeref ve namusu) ve kanı haramdır (dokunulmazdır)...” (Ebû Dâvûd, Edeb, 35) Veda Haccı esnasında ashâbına birkaç defa hitap eden Allah Resûlü, bu hutbelerden birinde onlara, içinde bulundukları saygın gün, ay ve bölgeyi hatırlattıktan sonra şöyle seslenmiştir: “Kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız tıpkı bu beldenizin, içinde bulunduğunuz bu ay ve bugününüzün haramlığı gibi birbirinize haramdır (dokunulmazdır).” (Buhârî, İlim, 9)

               Allah katında cana saygı bu kadar önemli olduğu içindir ki, cinayet işlemenin karşılığı, “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisâ, 4/93.) âyetinde belirtildiği üzere cehennemdir. Ancak hemen belirtilmelidir ki adam öldürmenin cezasının ebedî cehennem olması, Müslüman bilginlerin çoğunluğu tarafından “uzun süre cehennemde kalmak” şeklinde yorumlanmış, kimileri de “ebedî cehennemin, haksız yere insan öldürmeyi helâl sayan kimseler için geçerli olacağını” ileri sürmüşlerdir. Öte yandan, “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasının dışında kalan (günah)ları dilediği kimseler için bağışlar.” mealindeki âyetleri göz önünde bulunduran Ehl-i sünnet âlimleri, suçluların, şayet iman sahibi iseler cezalarını çektikten sonra cehennemden çıkacakları ve cennete girecekleri düşüncesini taşımaktadırlar.

               Peygamber Efendimiz, insanları cinayet işlemek bir yana, bu suçu akıllarından bile geçirmemeleri konusunda ciddi bir şekilde uyarmış; birbirlerini öldürmeye çalışan tarafların ikisinin de gidecekleri yerin cehennem olacağını ifade etmiştir: “İki Müslüman kılıçlarıyla karşı karşıya gelir ve biri diğerini öldürürse, öldüren de öldürülen de cehennemdedir.” Bu söz üzerine, “Ey Allah'ın Elçisi, öldüren böyledir ama öldürülene ne oluyor?” denildiğinde, Hz. Peygamber, “O da arkadaşını öldürmeye istekliydi.” şeklinde cevap vermiştir. (Nesâî, Muhârebe, 29)

KAYNAK: HADİSLERLE İSLAM

 

YAZARLAR