İlknur BURSALI


CUMHURİYETİMİZİN 100.YILINA ÖZEL İLYAS KALAY ÖĞRETMENİMİZ İLE “KÖY ENSTİTÜLERİ VE EĞİTİMİN GÜCÜ” SÖYLEŞİ -2-

İLYAS KALAY BÖLÜM 5


               Demirci’nin o dönemdeki pozisyonu nasıldı?

               Demirci o yıllarda 3 - 4 bin nüfuslu 850 rakamlı fakir yerdi. Ziraat faaliyetleri zayıftı. Kadınlar halı dokuyarak aile geçimlerine katkı sağlardı. Demirci’deki halı dokuma geleneği Gördes üzerinden bize gelmişti. En yakın yerleşim yeri 50 km ötedeki Simav’dı.

               Demirci’de Halkevleri ve Halkodaları var mıydı o yıllarda?

               Demirci’de eski ve yeni yazı ile yazılmış kitapları olan aktif bir Halkevi vardı. Halka yönelik kurslar açılırdı. Genellikle gençler katılırdı. Organizasyonda öğretmenler aktif olurdu. Halkevleri halk üniversitesi idi. Harf devriminin bir devamıydı. Büyük ses ve saz sanatçıları oralardan yetişti. Ağabeyim de Demirci Halkevi’nde darbuka çalardı. Demirci o yıllarda daha aydın, gelişmeye daha açıktı. Göreve başladığım 1944 yılında ilk öğretmenliğe atandığım yerde halk odasını ben açtım. Çöğürler Köyünde bir oda bulduk. Halk odasının başkanı oldum. Akşamları gençleri toplayıp tarih, davranış, tarım konularında konuşmalar yapardım. Önceleri 10 kişi gelirdi. Sonra bu söyleşilere 40 kişinin katıldığı günler oldu. Demirci Halk Evi Başkanı bana Halkodası kütüphanesini oluşturmam için kitaplar verdi. Bir kitaplık oluşturdum. Akşamları köylülerle toplantılar yapıyorduk. Arada bir köylülerin hoşlanacağı Milli Mücadeleyi anlatan kitaplar okur, anlatırdım.

               22 Aralık 1945 Cumartesi günü düğünümüz oldu. Refiye Hanım ile evlendik. 1947 yılında Salih,1948 yılında Hatice doğdu.1952 yılında da kızım Nuran aramıza katıldı. 2 Ağustos 1950’de Demirci’de büyük yangın oldu. 110 dükkân ve 600 ev eşyalarıyla birlikte 14 saatte kül oldu. Bizim ev sınırda kaldı yanmadı ama etraftaki evler yandığı için zarar gördü.

 

               3 Mayıs 1953’te Ankara Yedek Subay Okulu’na askerliğimi yapmak üzere sevk edildim. 28 Ekim 1954 yılında terhis oldum.14 Aralık 1957 yılında babam Salih KALAY vefat etti. 20 Ocak 1969 yılında analığım vefat etti. 

 

               İLK GÖREVE 

               HIRKALI KÖYÜNDE BAŞLADIM

               1 Kasım 1944 tarihinde Manisa - Demirci ilçesinin Hırkalı köyünde göreve başladım. O köyü, bir yıl önce son sınıftayken ben istemiştim. Tayinlerimiz, bakanlıkça bir yıl önceden yapılırdı. Vali, kaymakam ve köy muhtarı bu olaydan bilgilendirilirdi.

               Ben “Demirci Zanaatı” ile mezun oldum. Tayinimden bir yıl önce, köy muhtarı demircilik atölyesini yapacak, beş nüfusu geçindirecek miktarda arazi tahsis edecekti. Ben göreve başlayınca bunlar hazır olacaktı. Onun için tayin bir yıl önceden yapılıyordu.

               Demirci Atölyesinde lazım olan bütün aletler verildi. Yanımda götürdüm. Fakat köyde en ufak bir hazırlık yapılmamıştı. Hatta duracak bir oda dahi yoktu. Köyde iki tane kiremitli bina vardı. Biri cami diğeri diğeri Rumlardan kalma bir bina idi. Geri kalan binaların çatıları topraktı. Çabalarımla burayı atölye haline getirerek aldığım aletleri oraya yerleştirdim. Kasabadan bir usta getire rek köylünün hizmetine sundum. Köylüler çok sevinmişti. 30 km uzaklıktaki kasabaya gitmekten kurtulmuşlardı. Beş nüfuslu aileyi geçindirecek arazi vermişlerdi. Burası aynı zamanda uygulama alanı idi. Çeşitli zirai çalışmaları öğrencilerle burada yapıyorduk. Yaz tatilinde çalışmalarımıza devam ediyorduk. Köylüler ilk defa “Leghorn, rodayland” tavuk cinslerini benim kümeste gördüler. İlk defa fenni arı kovanları verilmişti. Onu da yeni görüyorlardı. İki tane at, bir inek, bir pulluk ve lazım olan zirai araçlar verilmişti. Bizim arazi tam anlamıyla küçük bir işletme haline geldi. Bütün yıl mevsiminde yaz kış sebzeler yetişiyordu. O zamana kadar köylülerin tanımadığı sebzelerin fideleri başka yerlerden getirilerek köylüye örnek okulu oldu. Zaman içerisinde köylüler de yetiştirmeye başladılar.

               803 sayılı kanuna göre, 20 yıl aynı köyde kalma mecburiyeti vardı. Maaşımız yoktu. Aylık 20 lira, daimi ücretti. Harp dolayısıyla memurlara yapılan 15 lira zam bize de yapıldı. Bir de okul müdürü olduğum için 9,9 lira veriliyordu. Toplam 114,9 lirayı üç ayda bir alıyordum.

               İlk tayin yerimde köyün okulu yoktu fakat camiye bitişik, misafirler için kullanılan bir büyük, bir küçük oda vardı. Benden önce bir bayan arkadaş göreve başlamış kayıtları yapmış. Ben Kasım ayında göreve başladım. O birinci, ikinci, üçüncü sınıfları bende dördüncü ve beşinci sınıfları aldım. Öğrenci mevcudu 80 kadardı.

               1945 - 1955 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı, okul ve öğretmen durumunu 10 yıllık programlamıştı. Yani 1955 yılına kadar 40 bin köye, okul ve öğretmen sağlanacaktı. Enstitüler hızla açılıyordu. Öğretmen ihtiyacını karşılamak için askerlikte onbaşı veya çavuş olan uyanık olan köy gençleri, enstitülerde 6 ay kursa tabi tutulup köylere gönderiliyordu. Bunlara “Eğitmen” deniyordu. Demirci’de 50 tane eğitmen, köy çocuklarını üçüncü sınıfa kadar okutuyorlardı. Fevkalade başarı elde ediyorlardı.

 

               10 yıllık program icabı, okul yapım işini, dört köyü birleştirerek yapmaları sağlanıyordu. Başlangıçta birinci köyün yeri hazırlanır, planı çizilir, üç köyün katılımı ile okula kavuşulurdu. İkinci yıl diğer köyün okulu, üçüncü yıl diğer köyün okulu, dördüncü yıl son köyün okulu yapılırdı.10 yıllık “Köy okulu yapma programı” böylece tamamlanacaktı. Ne yazık ki 1946’da çok partili döneme girdik. Köye gelen politikacı köylüye, “Sakın ha! Okul çalışmanızı yapmayın, şehirlinin okulunu devlet yapıyor, sizinkini de devlet yapsın,  bırakın bu okul yapma işini, kendi işinize bakın, okul yapmaya mecbur değilsiniz.” Diye propaganda yapıyorlardı. Bu propaganda hızla yayıldı. Artık köylülere okul yapılması durduruldu. Zavallı köylü, devlet okul yapacak diye yıllarca beklemek zorunda kaldı.

               Enstitülerde aldığım eğitim, en başta üretim ve yaratıcılıktı. Ben köyün öğretmeni idim. Okuldaki görevim dışında köylüyü her yönden kalkın dırmak benim görevimdi. Önceleri akşam kursları açtım. Bir gün okumayazmayı öğretmen günü, diğer gün ise okuryazarlığı bilgilendirmek ile ilgili program uyguluyordum. Atatürk’ü onların anlayacağı dille tanıtıyordum. Türk kahramanlarının savaşlardaki başarılarını ve destanlarını konu ediyordum çok beğeni kazanıyordum. 

               Öğretmen, köye bir canlılık getirmişti. Hatta komşu köylerden gelenler vardı. Askerliğim 1955 yılına kadar tescil edilmişti. Öğretmenin çalışmaları, askerlik dolayısıyla sekteye uğramayacaktı.

               İLYAS KALAY’IN KİTAPLARI

               İlyas Öğretmenimiz ile gerçekleştirdiğimiz söyleşimizin son bölümünde kendisi tarafından 80’li yaşlarda kaleme alınan kitaplarından bahsetmek istiyorum. Basımı gerçekleşen üç kitabı bulunuyor. Eğitimin Gücü, Tarihi Gerçekler, Köy Enstitüsüne Ait Gerçekler.

               Türk ulusunun güvenliği, huzuru ve refahı için canlarını feda eden şehitlerimizin yakınlarına yardımda bulunmak için 9 Nisan 2018 tarihinde kampanya başlatan İlyas Öğretmen ilk olarak “Tarihi Gerçekler” devamında da daha önceden yazmış olduğu “Köy Enstitülerine Ait Gerçekler” kitabını tekrar bastırıp gelirini Mehmetçik Vakfı’na bağışlıyor.

               Kitabında okurlarına şu şekilde sesleniyor; “Sayın okurum kendi imkân ve olanaklarımla bu kitabın basım ve diğer tüm giderleri karşılanmıştır. Okuyucularıma karşılıksız hediyemdir. Tek isteğim, yakınlarına ve özellikle gençlere okumaları için vermeleridir. Yaşım bir hayli ilerlemiş olmasına rağmen, düşünce ve dünya görüşü bakımından çok gencim. Türkiye’nin çağdaş, laik, demokrat ve Atatürk ilkelerinden sapmayan bir yapıya ulaşması için yapılan bütün çalışmalara bütün gücümle destek oluyorum. Kitaplarımı bu duygular içersinde yazıyorum” diye belirtiyor.

               İlyas öğretmen; emekli olduktan sonra topluma yararlı olacak çeşitli sosyal faaliyetlerde bulunmaya ve üretmeye devam ediyor. Çevresine örnek oluyor ülkemize faydalı, üretken, bilim ve fen yapan, “Atatürk’ün izinden giden gençler yetiştirmek benim vefa borcumdur” diyor ve her beş yılda bir öğrencileriyle Salihli’de bir araya geliyor doğum gününü kutluyor.

               İlyas KALAY öğretmenimiz bilgi ve tecrübelerini paylaşmayı ilke edinerek günümüze geçmişin ışığını yansıtmayı amaç edinmiş ve başarmış da. Eğitim, kültür sanat başta olmak üzere her alanda toplumsal fayda sağlamış İlyas Öğretmenimize sağlıklı ömürler diliyoruz. Eğitimin ışığında başladığımız bu söyleşide bizleri aydınlatan, engin bilgi ve tecrübelerini aktaran İlyas öğretmenimiz başta olmak üzere tüm Köy Enstitüsü mezunu olan öğretmenlerimize sevgilerimizi gönderiyoruz.

 

                                            İLKNUR BURSALI 

                                            SEVGİ KÖPRÜSÜ

YAZARLAR