ALİ ÖZKAHRAMAN Demirci Akıncıları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ( Foto Özkahraman)

Tarih: 26.03.2025 10:37

Demirci Cumhuriyeti’nde Bir Çalıkuşu

Facebook Twitter Linked-in

 

“ Boyu Sülâhi 
Eymiş  Külâhi
Hoştur Her Hali
Melek Misali’ ’            
Bu dörtlüğü Öğretmen Şükriye Hanım için Demirci’de söylemişler. Doğru söylemişler. Kendi el yazısı ile. Söz uçmuş, yazı kalmış.
1914 yılında, Meriç kıyısında bir köşkte doğmuş. Babası İbrahim Ethem Bey; Edirne Defterdarı Ahmet Rasim Efendi’nin oğlu, Annesi Seher hanım, bir Çerkez  kızı.  Annesinin Babası, Beylerbeyi Sarayı’nda Sultan Abdülhamit’in çiftçi başıymış. Annesi Seher Hanım,13 yaşında Edirne’ye gelin gitmiş. 
Seher Hanım’ın ikiz kardeşleri; Hasan ve Hüseyin Beyler, Çanakkale’de şehit olmuş.
Şükriye Hanım’ın kendisinden  üç yaş büyük ablası, aniden ölmüş. Diğer Ağabeyi Ali, evlenip Edirne’de kalmış.
Şükriye Hanım,1926 yılında Edirne Kız Muallim Mektebi’ne  kayıt oluyor. Öğretmen olmasında Türkiye’nin ilk öğretmenlerinden halası, Sabiha Diker’in büyük etkisi olmuştur.
Şükriye Hanım, 1931 yılında, Edirne Kız Muallim Mektebi’nden mezun olur. Genç  Cumhuriyet’in idealist bir bayan öğretmenidir artık…   Ancak babasının başka bir kadına gönül vermesine öfkelenip annesini  yanına alıp Edirne’ deki dünya kadar serveti bırakıp Anadolu’da hiç bilmediği  Demirci’ye gelir. Demirci ilçesi,  Şükriye Hanım için yaşamanın şansı; Demirci için de Şükriye Hanım’ın varlığı ve Demirci’ye katacağı değerler, bir şanstır. Şükriye Hanım’ın en güzel, en mutlu günleri Demirci’de geçmiştir.
Demirci’deki manevi aileleri İzmiroğlu ve Akın aileleri oluyor. Ekrem İzmiroğlu’nun şimdiki Ziraat Bankasının olduğu yerdeki evinde kirada oturmaktadır. Muazzez  İzmiroğlu (Akın), Münevver İzmiroğlu (Er), Atıf Akın, Yaşar Saatçi (Ünlü), Saime Kabak (Kırdar), Esma Kuru (Özkahraman), Dr. Mehmet Leylek, Fuat Akpınar, Babam Osman Özkahraman’ın Öğretmenidir.
Muazzez Akın’ın dayısı sonra da kayınpederi, Demirci’de önemli işlere imza atan Edip Akın, hem Öğretmen arkadaşı hem kardeşi  gibidir. Sonuna kadar Edip Bey’in çocukları Şükriye Hanım’a  “Hala’’ diye hitap etmişlerdir.
31 Ekim 2020 tarihinde rahmetli Naciye Akpınar teyze ile yaptığım söyleşide diyor ki:
-Çocuklar güzel konuşun bakayım
-Birbirinize “arkadaşım’’ diye hitap edin
-Kızlar, sokakta çoraplarınızı çekmeyin
-Söz isterken parmak kaldırın –dermiş.   Sonra da bizim Meriç’in Yakup Bey (Can)  eşi Meriç’in ismini koyan Şükriye Hanım’dır. 1936’da ahbabı olduğu ailesine “Bu kızın adı, Meriç olsun’’ diye önermiş. Meriç… Belki de doğduğu toprakların yaşanmışlıklarının anısına bir özlemdi… Meriç teyze adını koyanın anılarıyla hâlâ yaşıyor.
2023 Eylül ayında kızı Lale Mertoğlu ile telefonla iletişim kurduğumuzda bunu anlattım. Biliyor musunuz? Benim çocuklarımın adları da: Meriç ve Menderes.   
1914’de Meriç Nehri kıyısında doğan birinin 1934’de soyadı kanunu ile Ege’nin Nehri “Menderes’’  soyadını alması çok anlamlıdır.
Yaşanılan savaş ve yoksunluk günlerinin sonrası, Demirci’ye ışık olmuş; giyiminden kişiliğine örnek bir aydınlanma öncüsü, bir rol model, bir Cumhuriyet kadını, bir Cumhuriyet aydını, bir Cumhuriyet öğretmenidir,  Şükriye öğretmen...
Cumhuriyet çınarının Meriç Nehri’ndeki kökleriyle Menderes Nehri’ne uzanan Demirci’nin çocuklarını sarıp sarmalayan; yüreklere ve bilinçlere dokunup iz bırakan çağdaş bir kadın kahramandır Şükriye öğretmen…
Küçük bir Ege ilçesinde Cumhuriyet’in I0. yılı kutlamalarında kürsüde gördüğünüz o güzel, şık, aydınlık duruşlu kadın, bir Halide Edip Adıvar’ı çağrıştırır; Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu’sunun  ete  kemiğe bürünmüş  halidir halk kürsüsünde gördüğünüz…
Ülkenin çaresizliğine çare olmaya çalış-mış, Millî Mücadele zamanlarında doğan çocuklara el vermiş, aydınlıkla buluşmalarını sağlayan bir kuşağın temsilcisi olmuştur. 
1939’da Turgutlu’ya tayin olmuş. Orada da ölünceye kadar süren arkadaşlık ve kardeşlikler  kurmuş, Demirci’den tanıdığı Ekrem Bey’in kızı Münevver’in Turgutlu’daki dostları Ahmet Er’in oğlu Sami ile evlenmesine vesile olmuş.
Şükriye Hanım; 1940 yılında maliyeci Hayri Acuntaş ile evlenmiş, 5 yıl süren evliliği eşinin veremden ölmesiyle son buluyor ve bir daha hiç evlenmiyor. 
1949’da Beykoz Ahmet Mithat Efendi Okuluna tayin oluyor. Beykoz da çok güzel bir yalıda oturmuş. O yalı halen daha durmaktadır. 1954 yılında Çengelköy  Havuzbaşı  İlkokulunda  tayin oluyor. 1958 yılında Beylerbeyi’ndeki evini yaptırı-yor. 1967 yılında emekli oluyor.
1964 yılında annesi  Seher Hanım vefat ediyor. Kendini ülkesinin aydınlanmasına adamış bir idealist öğretmen, Manisa’nın o yıllarda ulaşımı en zor, en uzak Demirci ilçesine konmuş bir Çalıkuşu’dur…
Ama her şeyden önce duyguları olan bir insan: Eş olmak, anne olmak onun da hakkı, özlemidir…
Demirci’deki anne-kız yoldaşlığında yalnız değilse de beş yıl süren kısa evliliğinde, bir evlat sahibi olamaz…
Meslek yaşamının ilk gözağrısı Demirci ve orada geliştirdiği sıcak dostluklar, ona yüreğinde büyütüp emek vererek yaşama armağan edeceği bir kız evladı verir ona: Lale’yi….
Anne-babasını yitirmiş bir yetimdir Lale…
Yazgısı, Şükriye öğretmenle değişen daha açmadan solmuş  boynu bükük bir çiçek… 
Doktor olmuş öğrencisi Demirci’li Mehmet Leylek’in aracılığıyla evlat edinilen Lale bebek, Şükriye öğretmenin yalnızlığına yoldaş olacaktır artık…
Demirci’nin çocuklarının Şükriye öğret-meni, bir yetime “anne” olacak ve yaşama yüreğinde büyüttüğü, okuttuğu bir kız çocuğu armağan edecektir. Lale, artık Kardelen’i dir, ömür yoldaşıdır, yüreğinde büyüttüğüdür Şükriye öğretmenin… Bir  o kadar da merhametli, vicdanlı, sevgisiyle sarıp sarmalayan güzel bir  insan olduğunun da kanıtı…
1972 ve 1974’de tüm Avrupa’yı iki kez dolaştı 1976’da hac ziyaretini yaptı. 19 Kasım 1981‘de Lâle evleniyor.
1982’de Şükriye Hanım’a kanser  teşhisi konuyor. Torunu  Menderes’i çok sevmiş.
14 Kasım 1983 yılında vefat ediyor. Işıklar içinde uyusun. Kadirşinas ve vefalı  Demircililer O’nu hiç unutmadı ve unutmayacak.
Bazı insanlar “rütbe” gibidir; duruşlarıyla, yaptıklarıyla, bıraktıkları izlerle… Durup durup selam veresiniz gelir. Selam  olsun yüreklerde, belleklerde ömürlerinin ayak izlerini bırakan, yolumuzu ışıtan tüm yitirdiğimiz ve yaşayan öğretmenlerimize selam olsun…
Şükran ve minnet duygularımla…
Nice 24 Kasım’lara...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —