Tire-İzmir, İzmir-Demirci… Sabah 07.30, Halıkent otobüsündeyiz. Demirci İlköğretmen Okulu Mezunları Derneğimizin düzenlediği 60. YIL BULUŞMASI’na gidiyoruz. 9 yıl sonra Demirci yolları… Memleketim… Doğup büyüdüğüm, okullarında okuduğum, Talas Köyünden başlayıp Abdurrahman Şeref Bey İlkokulunda 5 yıl öğretmenlik yaptığım… En yakınlarımın toprağında uyuduğu Demirci’m/iz…
Otobüs Borlu’ya gelince bende bir heyecandır başladı. Kılavuzlar tabelâsını görünce heyecan doruktaydı. Ondan sonrası… her taraf tanıdık, bellekte duruyor. Buralarda Karaman amcaların yeri olacaktı, bir de “Yalnız Cuma”. Küçücük bir yapı, yalnızca cuma namazı kılındığı için öyle söylenirdi. Şuralarda, şuralarda! Çat Çiftliği, çeşmeler, harmanlar, dereler, değirmenler derken garaja gelmişiz bile. Sevinçle hüzün sarmalı içindeyim…
Taksiyle İlköğretmen Okulumuza, düzeltiyorum Eğitim Fakültesine giderken gözlerim yine bildiğim yerleri arıyor, sabırsızlıkla; Atatürk İlkokulu’na gelmedik mi, diye soruyorum. Sürücü; onu çoktan geçtik abla, yanıtını veriyor. Teyze desen daha uygun olacak ya… diyorum içimden. Hay Allah! Öğretmen arkadaşım Sevgi Sevinçlerin evi de buralardaydı derken az daha gittik. Oh çok şükür bildiğim gibi buraları. Yaşasın! Eski Camii…
Ver elini İtfaiye Meydanı… Adı değişmiş mi bilmiyorum ama… Ana cadde… Aaa! Abazaların evi duruyor, çok seviniyorum. Çereşe Meydanı… Gelsin okulumuzun yolu. Gelsin de her yer bambaşka… Burası Demirci mi? Geldik abla! … Gelmişiz de aşağıdaki taş binayı göremedim, nasıl göreceksin ki o yok şimdi… Tam karşımda okulum. Manisa Celâl Bayar Üniversitesi Eğitim Fakültesi / Dekanlık.
Arkadaşlarımızın çoğu gelmiş, yoğun bir kalabalık bahçede. Demirci Belediyesinin ikramı yemek başlamış. Eşimle elimizde askıda giysi torbaları. Okulun kapısı kapalı, sorar, sınıfın birinde ya da lavaboda üstümüzü değiştiririz diye düşünüyoruz. Kapıda Eğitim Fakültesi öğrencisi iki genç kızımız karşıladı. Söyledik. Dekan yardımcımıza hemen sorup gelelim deyip koştular bahçeye. Bir dakika geçmedi genç bir bayan öğrencilerle birlikte geldi. Elinde anahtarlık. Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Özlem ATEŞ Hanım’mış. Öylesine saygıyla, sıcaklıkla davrandı ki çok duygulandık. Hiç sınıfta olur mu Hocam, ben odamı açacağım şimdi orada rahat rahat giyinirsiniz derken kızlarımız Rümeysa ve Fadime eşyalarımızı almış yukarı kata çıkmaya başlamışlardı bile.
Hoş geldik, hoş karşılandık, hoş gördük. Dostların arasındayız. Öğretmen olmanın onuru, dostluğun güldüren yüzleriyle… Usuma hemen Öğretmen Okulu müzik dersinde öğrendiğimiz *Eduard Zuckmayer’in şarkısı geliyor, mırıldanmaya başlıyorum: Dostluğun biz sevgisiyle / Toplandık her an burda / Bu sevgi bağı kopmaz hiç / Dağılsak birgün yurda… Demirci’nin geleneksel keşkeği ona eşlik eden ayranla helvası ağızları tatlandırdıktan sonra salon toplantısına geçildi.
Toplantı 60. yıl buluşmasının nasıl oluşturulup gerçekleştirildiğinin, nasıl hazırlanıldığının belgeseli gibiydi. Aylar aylar öncesinden DİOMEDER’in yönetimindeki arkadaşlarımızın önce düşleyip sonra hayata geçirdikleri bir tasarım. İlgili kurumlarla, yetkili yöneticilerle görüşmeler görüşmeler… Alınan kararlar, verilen izinler…Sonuç: İlköğretmen Okulu olarak açılıp sonra değişikliklere uğrasa da hiç kapatılmadan, hep eğitim alanında hizmet veren bugün de Eğitim Fakültesi olan kurumda 60. YILIN kutlanacak olmasıydı.
Konuşmalar, Raşit SELÇUK arkadaşımızın hazırladığı 60. YIL görsel sunumu, şiirler, anılar derken hep birlikte söylediğimiz Öğretmenler Marşımız keyifli anlar yaşattı.
Bu noktada teşekkürleri sıralamanın zamanıdır sanırım. İlk teşekkürüm DİOMEDER yönetimine. Başta Haldun CEZAYİRLİOĞLU, Raşit SELÇUK kardeşlerim olmak üzere tek tek hepsine. Sonra Okulumuzun kapılarını bizlere açan Manisa Celal Bayar Üniversitesi yönetimine, Eğitim Fakültesi Dekanı bu okuldan yetişmiş Prof. Dr. Fatma Şaşmaz ÖREN, Dekan Yar. Yrd. Doç. Dr. Özlem ATEŞ, Dekan Yar. Dr. Meral GÖZÜAÇIK’a; hem okulun mezunu hem öğretim görevlisi olarak onca çabanın içindeki koşuşturmalarıyla, emeğiyle, o güzel, sıcak sunumuyla Hayati CEZAYİRLİOĞLU’na… Ve iki günlük buluşmanın hemen her anında bizlerle birlikte olan Kaymakam Adem KAYA ile Belediye Başkanı Erkan KARA’ya, Demirci Akıncıları Derneği Başkanı Hüseyin KINCI’ya, dernek yönetiminden günün her anını fotoğraflayan yorulmak bilmeyen A. Şeref Bey İlkokulunun öğrencisi Ali ÖZKAHRAMAN’a…
Daha önce yazılan yazılarda, çıkan haberlerde 60 YIL buluşmasının izlence aşamaları anlatıldı. Ben yalnızca bende bıraktığı izlenimleri söyleyeyim. Öğle yemeğiyle başlayıp okulun konferans salonundaki toplantıdan; okulun orman alanına, bu ortamı emeğiyle, eğitimciliğiyle yaratan Tarım Öğretmenimiz Hüsamettin GÖNENÇ’in adının verilip, katılımcılar tarafından 200 yeni fidanın dikilmesine, yemekhanesindeki akşam yemeğinden, 19 Mayıs’ımızın görkemli kutlamasına dek dilimin ucuna gelen ilk sözler… Vefa duygusuna sahip olanlar, değerbilenler, iletişim becerisine sahip olanlar el ele verir dayanışma içinde olursa işte böyle güzellikler yaşanır, yaşatılır.
Bu buluşmanın unutulmayacak notlarından birisi Raşit SELÇUK arkadaşımızın Hüsamettin GÖNENÇ adının ormanlık alana verilmesi sırasında anlattıklarıydı. Raşit Bey, 60. YIL buluşmasına davet etmek hem de adının verileceğini duyurmak için Tarım Öğretmenimiz Hüsamettin Bey’in ailesine telefon ediyor. Oğlu konuşma sırasında size bir şey anlatayım, diyor. Öğretmenimiz hastadır, uzun süredir sağaltım görmektedir. Bir süre uyuyup uyanır. Oğlu, gözünü açınca ; rahat uyuyup uyumadığını sorar. Yok, der rüya gördüm. Rüyamda Demirci İlköğretmen Okulunda diktiğimiz fidanların ordaydım. Fidanlar sulanmamış, kuruyacaklar, onları suladım. Oradakilere söyleyin fidanlara iyi baksınlar, kurutmasınlar, demiş. Kısa bir süre sonra da yaşama veda etmiş. Gelin de duygulanmayın, keşke o da burada olsaydı diye düşünmeyin.
Bir başka not belleğime yazılan Demirci’mizin öteden beri bilinen değişmeyen insan sıcaklığına, dürüstlüğüne ilişkin. 18 Mayıs gecesi Hisar Kaplıcaları’nda kaldık. 19 Mayıs sabahı bayram yerine gideceğiz Belediyenin gönderdiği otobüsle. Otobüse bindik. Bir daha otele dönmeyeceğiz. Valizler, çantalar da yanımızda. Onları ne yapacağız, konuşmaları sürüyor aramızda. Bu konuşmaları duyan otobüs sürücüsü başını uzatıp; önce garaja uğrarız, çantalarınızı oraya bırakır, sonra geçeriz, dedi. Birkaç kişi telaşlanıp; ne zaman geleceğimiz belli değil, ya içini açarlarsa ya da alıp giden olursa diye kaygılanınca sürücü genç ayağa kalktı: ‘Hocam, siz nerde olduğunuzu bilmiyorsunuz galiba. Burası Demirci. Demirci’de hırsızlık, çalma çırpma olmaz,’ dedi. Bunu, dönüşte taksi sürücüsüne anlattığımızda güldü, doğru söylemiş arkadaş, dedi. Sonra öyle bir dükkân önünde unutulan battaniye öyküsü anlattı ki o da aynı cümleyle sonuçlandı:
Burası Demirci.
Üçüncü notum da yaşadığım sürece hiç unutmayacağım, çok heyecanlandığım bir andı. İlkokuldayken önünde şiir okuduğum, fotoğraflarım olan Atatürk Anıtı’na 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımızda DİOMEDER adına Demircili kardeşlerim; evimizin üst sokağıyla, alt sokağının çocukları Haldun’la Birgül’le birlikte çelenk koymaktı. Ardından da kaç yıl sonra sıraya geçip yürüyerek Kaymakam İbrahim Ethem Akıncı Sahası’na kadar gitmek…
Değerli Haldun CEZAYİRLİOĞLU kardeşim sosyal ağda, Demirci İlköğretmen Okulu Mezunları sayfamızda sormuştu; Demirci’ye geldiği nizde nereyi, neleri görmek istersiniz diye. Düşündüm düşündüm… Öyle çoktu ki… Ama yazamadım, sevinçli bir buluşmaya hüzün katmamak için. Yokluğun nesini göreceksiniz? Olsun, o güzel bayram izlencesinden, kutlamasından sonra öğretmenlerimizle, gençlerimizle gurur duyup eski adıyla “Top Sahası”ndan önce Abdurrahman Şeref Bey İlkokulumuza uğrayıp… çarşıya dek yürüyüp gelmek, değişen değişmeyen yerlerin fotoğraflarını çekmek iyi geldi. Çarşıda Zinnur BARIŞIK abim olsaydı bir çay içerdik, Hasan Akdemir amcam olsa kırtasiye dükkânında; gel Düriye yeni kartpostallar var, biriktiriverdim sana, al, derdi. Tam da öğle ezanı zamanı… Hacı Hasan Camiinden Carların Müezzin Osman amcanın o unutulmaz sesi duyulur mu bir de.
Neyseki o sırada telefon çaldı: Komşu kızı kardeşim Huriye; “Bak bir daha gelişinde Kaplıca maplıca anlamam, bize gelceksiniz , ona göre.” Tamam kardeşim, tamam, çocukluğum benim… Şimdi doğru, memleket toprağında uyuyan büyüklerimizi ziyarete. Kesin bekliyorlardır ne zaman gelecekler diye…
Artık dönüş zamanı… Çok mutluyum memleketimi, okulumu, eski yeni tanıdığım arkadaşlarımı gördüğüm için. Asıl mutluluğumsa bir arada olabilmemize… ve bunun için emek verenlerin var olmasına. Yazımı DOSTLUK şarkımızın sözleriyle bitireyim:
Bu güzel günü andıkça / Çarpacak kalbim benim / Bu sevgiyle ebediyen / Uzanır sana elim
* Prof. Eduard Zuckmayer: (1938)Gazi Eğitim Enst. Müzik Bölümünü kuran Alman besteci, müzik eğitmeni