Bir devlet; mekân olarak, bir toprak parçası üzerinde kurulur. Bu toprak parçasına vatan da denir. Vatan, ancak üzerinde yaşayan ve onu korumaya ve değerlendirmeye çalışan insanlar ile vardır. Bir bakıma devletsiz ya da vatansız bir insan düşünmek mümkündür, amma insansız bir devlet veya vatan düşünmek mümkün değildir.
Yeryüzünde yaşayan tüm insanlar, siyasi bakımdan teşkilâtlanmış bir devlet kuramamıştır. Kutup bölgelerinde buzdan yapılmış evlerde yaşayan Eskimolar veya Ekvatoral Afrika’da balta girmemiş ormanlarda yaşayan Pigmeler buna örnek olarak verilebilir. Bazı insanlar ya da milletler, siyasi bakımdan teşkilâtlanmışlar ve devlet kurmuşlardır. Türkler, İngilizler, Almanlar, Fransızlar, Araplar, Çinliler, İranlılar devlet olabilen insanlara örnek teşkil ederler.
İnsanların devlet kurmasında bulundukları konumlarının coğrafî özelliklerinin etkisi çok büyüktür. Bugün her ne kadar teknolojik gelişmeler ön planda tutulsa da, coğrafyanın etkisi hiçbir zaman inkâr edilemez. Çünkü teknolojik yönden gelişen devletlerin tamamı, geçmişte olduğu gibi bugün de, yeryüzünde insan yaşamı için en uygun coğrafî şartlar gösteren Orta Kuşak denilen ılıman iklim bölgelerinde yer almışlardır.
Coğrafî şartlar doğal ve beşerî etkenler olarak tanımlanabilir. Doğal etkenler değişken olmayan ve etkisi daha uzun süren fizikî etkenlerdir. Bunlar etkenler; konum, alan, biçim, sınırlar, yer şekilleri, iklim, sular, topraklar ve doğal bitki örtüsü özellikleri olarak sıralanabilir.
Zaman ve mekâna göre daha değişken olan beşerî etkenler ise, daha çok bilimin ve teknolojinin etkisi ile hızla gelişirler. Bu etkenlerden nüfus ve yerleşme ana etken olarak; tarım, hayvancılık, madencilik, ormancılık, balıkçılık, sanayi, turizm, ulaşım ve ticaret… gibi etkenlerin oluşumuna zemin hazırlar.
Yukarıda değindiğimiz coğrafi etkenler şehirlerin de kuruluşunda, gelişiminde ve ortadan kalmasında son derece önemlidir. Nitekim geçmiş dönemde çok büyük ve şaşaalı olan bazı şehirlerden günümüzde tarihi yerleşmeler olarak bahsediyoruz (Efes, Milet ve Sart… gibi.). Bazı eski yerleşmeler ise mevcudiyeti korumuş ve geliştirmiştir (İstanbul, İzmir, Konya ve Manisa… gibi). Dolaysıyla yerleşmelerin kaderleri bir bulundukları coğrafyanın etkisine bağlıdır. İbn-ı Haldun ifadesinde olduğu gibi “Coğrafya insanların kaderidir.” Eğer şehrin bulunduğu coğrafi konum zorlukları içeriyorsa burada yaşayan insanların ve doğru seçil-miş yöneticilerin gayretleriyle daha gelişmiş ve uzun yaşamış şehirler görebiliriz.
Demirci şehri coğrafi şartların çokta kolay olmadığı bir yerde konumlanmış yerleşmelerden biridir. Yüksek bir plato üzerine kurulan şehirde doğal kaynaklar son derece sınırlıdır. Bu sınırlı kaynaklar bölgeye yaşayan insanların ekonomisini iki olay etrafında toplamış ve şehrin ekonomik mevcudiyeti bunun üzerinde gelişmiştir. Coğrafi şartların insanları zorladığı bu durum şehirde söylenilen özdeyişi ortaya çıkarmış ve halk “Ya okuyacaksın, ya dokuyacaksın.” ifadesiyle tüm hayatı özetlemiştir. Bugün şehrimiz ve köylerinde çok sayıda insanın okuyup devlet memuru olması tesa-düf değildir. Şehrin her hanesinde en az bir öğretmen olması da bunun göstergesidir.
Aynı şekilde geçmişte ilçede dokunan el dokuması halılarının ünlü olması yine plato sahasındaki bozkırın (step) sahasının eserdir. Çünkü bozkır sahasında küçükbaş hayvancılık yapılır ve dokumacılık gelişir. Bugün el dokuması halıları sanayi ve teknolojinin gelişimiyle evrilip, büyük çoğunlukla fabrikas-yon halı üretimine dönüşmüştür. Bu halıdaki gelişim ise tüm dünyada, başta cami halıları bağlamında hatırı sayılır yerde yer almasını sağlamıştır.
Demirci şehrinde zor coğrafya şartlarının aşılması için, geçmişte olduğu yapılan çalışmalarda gibi, bugünde zorunlu olarak işbirliğine dayalı olarak çalışmak mecburiyeti vardır. Geçmişin hatası, eksiğini aramak ve kötülemek bugünkü problemi çözemeyen kişilerin şahsiyetidir. Dolaysıyla şehrimizin gösterişten uzak, içi hizmet aşkıyla yanan ve gelecekte halkın “Allah razı olsun.” diyecekleri dürüst liderlere ihtiyaç vardır. Bunda seçilmiş veya atanmış yöneticilere çok iş düşmektedir. Yoksa şehrin yönetiminde kısa süreli yaşanacak zafiyetler, şehrin tarih sayfasında hızlıca yerini almasına neden olacaktır.