Harun DOĞRUYOL

Tarih: 06.07.2021 19:14

DEMOKRASİ

Facebook Twitter Linked-in

                İnsanlar tarih boyunca önce aile, sonra kabile sonra da devlet olarak örgütlendi. İlk zamanlar vahşi hayvanlardan korunmak amacındaki bu örgütlenme, daha sonra toplumu, yağmaya, saldırılara karşı koruma amacına yöneldi. Burada bir çelişki göze çarpıyor: mensuplarını korumak için kurulan bu örgütlenme büyüdükçe daha fazla kaynağa ihtiyaç duyar. Yani tarihteki çatışmalar kaçınılmazdır.

                Ortaçağ’da devlet için en önemli sorunun iktidar devridir. Bir kral, öldüğünde kimin başa geçeceği önemli bir konudur. Her prens (ya da şehzade) ordu toplayıp diğer prenslerin üzerine yürüyerek gücü ele geçirmeye çalışırdı. Sonuç: iç savaş, boşa harcanan asker, para ve diğer kaynaklardır. Bu sistemde en önemli şey kan bağıdır. Ortaçağ’da Avrupa’da tahtı ele geçirmek isteyen bir kişi, kendisinin kralın çocuklarından biri olduğunu öne sürerdi. Eğer bu tutmazsa şarlatanlar kiralayıp kendi soyunun İncil’deki Davut peygambere dayandığını ispata çalışırdı. Kralla bir kan bağınız var ise tahta namzet oluyordunuz.

                Fatih Sultan Mehmet, kardeş katliamına izin veren fermanı ile ülke içindeki olası çatışmayı sonlandırmak istemiştir.

                Demokrasi ilk defa antik Yunan’da uygulanan bu sistemdir. Belli yaşın üstündeki özgür erkekler stadyumlarda bir araya gelip oy kullanır ve yönetimi belirlerdi. Antik Yunan demokrasisinde, oy verenler yılın belli zamanlarında devlette farklı görevlere getirilirdi. Yıl içinde belediye başkanı, vergi müfettişi, öğretmen, general olarak çalışmanız gerekiyordu. Bugün çok saçma gözüken bu sistem, şikâyeti bırak elini taşın altına koy fikrine dayanır. Ünlü feylesof Sokrates, demokrasinin beşiğinde belki de demokrasiden en çok nefret eden kişiydi. Korktuğu başına geldi. Az bir oy farkı ile idamına karar çıktı.

                Ülkede yeni beliren sınıflar, milli gelirden daha çok pay almak için sisteme baskı yapar. Bu evrensel bir gerçektir. 1970’lerden itibaren ülkemizde şehrin kenarında, gecekondularda toplanan insanlar arabesk dinlerken şehir tarafından önemsenmek ve milli gelirden daha çok pay almak istediler. Dünyanın ilk ve en büyük siyaset bilimcisi olan İbn-i Haldun bu durumu şu şekilde açıklamıştır: Dağlardaki bedeviler şehrin kenarlarına yerleşir. Şehirde ise hadariler (şehirliler) oturur. Bedeviler üç nesil sonra şehri kontrol eder. Sistem, dışardan gelenlerin merkeze yerleşmesi ile sürer gider. Eski bedeviler yeni hadarilere dönüşür. İşte demokrasinin önemi burada ortaya çıkar, dışardan gelenlerin merkeze geçişini yavaş, sağlıklı ve güvenli olmasını sağlar. Bu yüzden demokrasi kötünün iyisidir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —