İlknur BURSALI


Doç. Dr. Rasih ERKUL ile “Akıncılar Şehri DEMİRCİ” Kitabı Üzerine Röportajımız :

"...Bir çırpıda okunabilecek, diline, kurgusuna, kelimelerle sunduğu görsel şölene hayran kalarak sizlerin de okurken kendi iç dünyanıza bir yolculuğa çıkaracak şehir monogrofisi olarak değerlendirilen “Akıncılar Şehri Demirci” kitabı üzerine konuştuk..."


                Hemşehrimiz Doç. Dr. Rasih ERKUL; Demirci tarihine ilgi duyanların aşina olacağı bir kitap yazdı. Edebi eserleri, içinde sakladıkları ve yitirdikleriyle keşfedilmeyi bekleyen Demirci’yi; akıcı bir Türkçe ile kaleme alan, Demirci şivesi ile yazdığı sözcükleriyle kitaba ayrı bir renk katan eşsiz bir çalışma… Bir çırpıda okunabilecek, diline, kurgusuna, kelimelerle sunduğu görsel şölene hayran kalarak sizlerin de okurken kendi iç dünyanıza bir yolculuğa çıkaracak şehir monogrofisi olarak değerlendirilen “Akıncılar Şehri Demirci” kitabı üzerine konuştuk.

                Bizlere kendinizi tanıtır mısınız?

                1952 yılının baharında İkioluklu Bayırı’ndaki dede evinde dünyaya gözlerimi açmışım. Terzi Nurullah’ın (Nurullah Erkul) oğlu, Rasık Hocanın ilk torunu. Çocukluğum daha çok Yeni Cami altındaki baba evinde geçmiş.

                İlkokuma yazmayı, Ziya Gökalp İlkokulu’nda Bekir öğretmenim öğretti. İki buçuk yıl emek veren Kasım Demir öğretmenim de, aynı okuldan mezun etti. Çereşe meydanında oynarken Aşâokulda (Abdurrahman Şeref İlkokulu) yapılan bir sınavdan sonra, akranlarım Demirci Ortaokulu’na giderken benim Ortaokul ve Lise yıllarım Balıkesir’de geçti.

                1970 yılların başında Erzurum Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencisiydim. 1975 Haziranında mezun oldum. Ekim ayının sonunda, Demirci Öğretmen Lisesi ve Eğitim Enstitüsü’nde Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak meslek hayatıma başladım. 

                İlk görev yeriniz Demirci

                Evet. Bir ay kadar sonra, Milli Eğitim Bakanlığı’nca Manisa-Saruhanlı Lisesi’ne Türk Dili ve edebiyatı olarak atanabileceğim bildirildi. O zaman böyle. Dilekçe veriyorsunuz Bakanlık da size teklif veriyor. Atamalarda gelinen nokta bakımından yeni nesil için gayet dikkat çekici olmalı. Öğretmenlik için çok değişik uygulamaların yapılacağı yıllara doğru gidiyoruz. Başlı başına bir konu…

                Öğretmenler Günü geçti ama yine de Öğretmenler günü için neler söylersiniz?

                Geçte olsa bütün öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun.

                Günümüz öğretmenleri, alışmadıkları bir “süreç”i yaşıyor. Bilgisayar başında, uzaktan öğrencilerine ulaşmaya çalışıyorlar. Çoğumuzun düşündüğü gibi bu durum, çok da kolay olmamalı.

Hakları ödenmese de “hakları ödenmez” lafına alışılmış gibi…

                İlk görev yerinizden söz ediyordunuz.

                İlk görev yeri olarak memleketimi tercih ettim. O yıllarda, Öğretmen Liselerinin seçkin öğrencileri ve imkânlarıyla en iyi şartlara sahip okullar olduğunu söylemeliyim.

                Bu yıllarda Demirci yeniden düzenlenirken dede evim de baba evim de artık yoktu.

                Mayıs–1978 ilâ Ocak–1980 arasındaki askerlik görevimden sonra, başka bir memleket yerine yine memleketimi ve ilk görev yerim “Demirci Öğretmen Lisesi ve Eğitim Enstitüsü”nü tercih ettim.

                Yıllar yılları izlerken boyunca okulun tabelaları değişip durdu: “Demirci İlköğretmen Okulu, Demirci Öğretmen Lisesi, Demirci Öğretmen Lisesi ve Eğitim Enstitüsü, Demirci Eğitim Enstitüsü, Dokuzeylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Demirci Eğitim Yüksekokulu” ve “Manisa Celal Bayar Üniversitesi Eğitim Fakültesi”

                Akan yıllar içinde okulumun 11. yıldan başlayarak ülkemizdeki öğretmen yetiştirme politikalarının geçirdiği dönemler içinde çalışma fırsatını buldum. Ve her başlangıcın sonu gibi ben de, 43 yıla yakın çalıştıktan sonra 2019 Nisanında emekli oldum.

                2020 yılında okuruyla buluşan AKINCILAR ŞEHRİ DEMİRCİ çalışmanız hakkında konuşmak istiyoruz.

                Sizin cümlelerinizle şehir monogrofisi olarak ortaya çıkan kitabınızda Demirci’ye dair tüm çalışmalar sizin bilgilerinizle donatılarak eşsiz bir eser ortaya çıkmış.

                “Eşsiz bir eser”, çok teşekkür ederim. Bu değerlendirme, çok hoş.

                Öncelikle çalışmanızı genel olarak nasıl tanımlarsınız?

                Çalışmam için, hikâye, makale gibi düşünürse bir “monografi” diyebilirim. Sınırlı bir konuda derinlemesine inceleme yapma, özel bir bakışla değerlendirme için “monografi” deniliyor. Bu konu bir yer, bir olay veya bir yazar olabilir.

                Biz, bir şehri ele aldığımıza göre, ortaya “şehir monografisi” çıkmış oldu. Bu şehir de, memleketim yani Demirci. 

                “AKINCILAR ŞEHRİ DEMİRCİ”, bir şehir monografisi oluyor.

                Çalışmanız nasıl ortaya çıktı?

                Her çalışma, öncesinden güç alırmış. Ahmet Hamdi TANPINAR’ın “Beş Şehir” adlı eserini edebiyat meraklıları bilirler. Tanpınar’ın İstanbul, Ankara, Bursa, Konya ve Erzurum’u ele aldığı bu eseri, okuyucusunu çok etkilemiş olmalı ki daha sonra “Altıncı Şehir” (Sivas), ”Yedinci Şehir” (Amasya) gibi eserler yazıldı. Bunları, diğer şehirlerle ilgili eserler takip etti.

                Bazı yapımevlerinin “şehir monografileri” serileri varken Demirci’nin de, bir monografisi yazılmalıydı. İçimden geçerdi. Şeker var, un var vs. Helva yapmak kalmıştı.

                Esasen daha önce Demirci üstüne bir çalışma da vardı.

                O çalışma neydi? Kim yapmıştı?

                1972 yılında yayımlanan bir çalışma; “Her Yönü ve Her Şeyi İle Demirci”. Merhum A. Sedat BOYACIOĞULLARI ve Merhum Hasan ALAKESE’nin hazırladıkları bir kitap.

                BOYACIOĞULLARI’nın dediğine göre 60 yıllardan başlayarak Demirci üstüne bir kitap yazdırılmak istenmiş lakin bu istek, bir türlü gerçekleşememiş; bir kitap ortaya çıkmamış.

                BOYACIOĞULLARI ve ALAKESE, daha çok sözlü kaynaklara dayanarak Demirci’nin dününü ve bugününü ve resmi kaynaklara dayanarak da 1960 yıllar sonu Demircisinin durumunu kısa bir süre de kayda geçirip bize miras bırakmışlar.

                Bu kitap, daha sonraki birçok çalışmaya kaynaklık etmiş. Birçok çalışmaya yön vermiş. Bunları dikkate aldığımızda “hem değerli, hem de önemli bir çalışma”dır, diyorum.

                Ama gelişim ve değişim içinde görülen ve anlaşılan o ki “şehir monografileri” yazılmaya devam edecektir.

                Çalışmanızla ne yapmak istediniz? Amacınız?

                Şehirleri ele alan, onlar üzerinde değerlendirmelerde bulunan eserler, şehirlerin her türlü kültürel değerlerini ortaya koyuyor, yazarların anılarını, özlemlerini vb. ortaya koyuyor.

                Ben de, Demirci ile ilgili makalelerle ve benzeri değişik çalışmalarla karşılaştıkça bunları bir kenara atamadım. Erbâbı bilir; hepsi bir emeğin mahsulüydü. Bazı çalışmalar, hep aklıma takılan soruların cevabıydı. Mesela “gavur küfürü” nereden geliyordu? Niçin yapıyorduk? Yalnız Demirci’ye has bir olay mıydı?

                Demirci Halı Desenleri, Milli Eğitim Bakanlığı’nca bir kitabın konusuydu. Bu yayını acaba kim görüştü, kimler okumuştu.

                Özel ve güzel insanlarımı kim / kimler biliyordu? Bunlar unutulup gitsin miydi?

                Bunlar bilinmeli, insanımız varlığının değerinin farkına varmalıydı. Bu bilgiler, yaşanmışlıklar yeni neslin benliklerinin oluşmasında yer almalıydı. Kimliksiz bir nesilden ne beklenebilirdi ki.

                İçimde akıp giden zaman içinde özlemlerim benimle çoğaldı, çoğaldı, çoğaldı.

                Yazarak söylemeliydim, içimde ukde kalmamalıydı.

                Kişisel arşivler, kurum arşivleri, yazılı basın, yazılı sözlü ve görsel kaynaklar kullanılmaya çalışılmış tüm bu çalışmalar bir kitapta toplanmış.

                “Akıncılar Şehri Demirci”, ne kadar sürede ortaya çıktı?

                Asıl çalışmalarım arasında biraz önce sözünü ettiğim kendiliğinden oluşan birikim, yıllarca sürdü.

                Zaman zaman farklı ortamlarda bunları paylaştığım oluyordu. Bu sırada da bazı arkadaşlarımdan teşvikler alıyordum. Bu vesileyle fakültemizde Öğretim Görevlisi Şaban Çetin’in ismini anmalıyım. Onunla söz konusu çalışmalar üzerinde uzun uzun konuşuyorduk.  Her konuşma, bu çalışmaları değerlendirme konusunda doğrusu yazma isteğimi artırıyordu. 

                Yaş kemale erince de hatıralar, nedense daha öne çıkmaya başlamıştı.

                Zamana yayılmış hatıraların yazılıvermesi de, o kadar kolay olmuyordu.

                Tüm bu kaynaklara ulaşmak için uzun ve kapsamlı bir araştırma yapılmış durumda. Sizleri en çok zorladığı bölüm hangisi oldu?

                Daha öncede ifade ettiğim gibi makalelerin, çalışmaların çoğu akademik çalışmalardan oluşuyordu. Bunların akademik tarzın dışında metinler biçimine dönüşmesi gerekirdi.

                Okuyucu, daha rahat algısın, okuyucu olayları daha rahat kavrasın diye… Kısacası okuyucu, sıkılmasın diye…

                Malum pek okuyan bir toplum değiliz, nedense çok da sabırsız olduk. Kitap sayfaları, telefonda olduğu gibi parmak ucuyla hızla ilerlemiyor ki.

                Bu yoğun bir çaba gerektirir.

                Çalışmamda “zaman-mekân-olay-insan” kavramları, bütün “başlık”larda hâkim olan kavramlar.  Başlıklar, bu kavramlar çerçevesinde sıralanmalıydı.

                Zaman zaman başlıkları değiştirdim. Bazı arkadaşlarımla paylaştım, görüşlerini aldım. Bazı bölümleri, daha rahat kavranması amacıyla yan başlıklara ayırınca iş daha da zorlaşıyordu.

                Bu gün bile “böyle olmamış, şöyle olmalıydı” diye düşününce… Anladım ki “tamam” demek çok zor olacak.

                Bölüm olarak…

                Kurtuluş Savaşında Demirci ve Demirci’nin kurtuluşuyla ilgili çalışmalar yapılmış, makaleler yazılmış. Ancak karışık görüyordum. Olan bitenler, zamanın akışı içinde tarihe göre verilse daha iyi anlaşılırdı.

                Bu konuda yaygın başlık “Kurtuluş Savaşında Demirci”dir. Ancak ben, “İstiklâl Savaşında Yunana Karşı Demirci” başlığını koydum.

                “Demirci Akıncıları”, hakkında son zamanlarda yeterince konuşulmuş ve de yazılmıştı. Bütün bu olan bitenlerle ilgili bilgiler, sistematik bir yapıyla tarih şeridi gibi anlatılmalıydı.

                “Özel ve Güzel İnsanlar” bölümü ise, daha özen göstermeğe çalıştığım bölüm oldu. İnşaAllah amacına ulaşmıştır.

                Tasarım bölümünde sizi etkileyen bölüm var mı merak ettik paylaşırsanız seviniriz.

                Gelişim ve değişim içinde memleketimde kaybolan mekânlardan, kültürel değerlerden söz ederken içimi döktüm.

                Bu bir dağın sessizliği ve çölün ıssızlığı gibi bir şeydi. Ama kendimi rahatlamış hissettim. Önerilerimle de daha rahatladım. Dilsiz şeytan olmamaya çalışma çabası diyelim isterseniz.

                Çok merak edenler, kaynakçadan asıl metinlere ulaşabilirlerdi. Bu durumda bazı konular, hikâye edilebilinirdi.

                “Deneme” tarzını yakalamaya çalışırken, hikâyemsi denemeler diyebileceğim bir anlatım çıktı ortaya.

                Hatıralar, kendince birer hikâye aslında…

                “Özel ve Güzel İnsanlar”, bölümündeki her insan biyografisi, başlı başına birer hikâye.

                İneboluluların “Oğuz ATAY” ile ilgili yarışma projelerini okuyunca…

                Bizde de iki/üç yılda bir “Bahaaddin ÖZKİŞİ Kısa Hikâye Yarışması” yapılamaz mı?

                Akıncılar Şehri Demirci kitabınıza isim verirken zorlandınız mı? Kitabınızın isim seçimini nasıl yaptınız?

                Bir kitabın ismi, önemlidir. İnsanı düşündürüyor.  Ben de çok düşündüm. Karar verdiğim isim, okuyucu üzerinde etkili olurken anlamlı da olmalıydı.

                İlk düşündüğüm isim, şimdiki isim değildi. Bu isim, uzun süre devam etti. Son yıllarda bir olay değiştirmeme sebep oldu; “Demirci Akıncıları Çalıştayı”.

                Zamanın Demirci Kaymakamı Atila KANTAY’ın girişimiyle başlayan çalışmalar, bir ruhu uyandırmıştır. Demirci’nin, kültürel kodlarından biri olan “Demirci Akıncıları”, bilimsel bir ortamda konu edilmişti.

                Meyvenin, sebzenin, yemeğin coğrafi işaret aldığı gününüzde “kültürel kodlar”, nasıl unutulur? Demirci’nin tarihî ve kültürel kodları, ortaya çıkarılmayı beklemektedir. Demirci,  tarihî ve kültürel kodlarıyla hak ettiği yerde neden olmasın?

                Demirci Akıncıları Derneği kuruldu mutlaka bilginiz vardır. Demirci Akıncıları Derneği hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

                “Demirci Akıncıları Çalıştayı” ile başlayan çalışmalarda yapılanları, bir dernek kuruluşunun izlemesi çok isabetli olmuştur.

                “Demirci Akıncıları Derneği”nin plânladıkları projeler, çalışmalar öğrenebildiğim kadarıyla Demirci’nin tanıtımında önemli rol oynayacağı muhakkak. Gerçekleştirilecek her çalışmayla hayatları pahasına bize bu günleri sağlayan büyüklerimize, şehitlerimize sahip çıkılmış olunacak, vefa borcu bir nebze olsun ödenmiş olacaktır.

                Bu vesileyle her şeyi ile görev üstlenen Demirci tutkunu, kültür insanlarımızdan ilk öğrencilerimden Hüseyin KINCI’ya ve ekibine içten başarılar diliyorum. Emeklerim boşa gitmemiş.

                Görev arkadaşı hemşehrilerime, Demirci gönüllülerine de bir o kadar başarılar diliyorum.

                Babam İbrahim Akşahin sizin ilkokul arkadaşınız kitabınızı ilk o okudu; adeta başucu kitabı oldu. Okurken öylesine keyif aldı ki pandemi döneminin yalnızlığında geçmişin güzel anılarını anımsayarak mutlu olduğunu gözlemledik. Yazarken sizlerin okuyucuya vermek istediğiniz o mesajı okurlarınız, o yılları yaşayanlar yürekten alıyorlar. Hatta İzmir’de oturan Demircili arkadaşı İsmail ŞENER ve diğer arkadaşlarıyla kitap üzerine uzun uzun telefon sohbetleri oluyor.

                Özellikle hatıraların dillendirildiği başlıkların bizim nesli, yürekten kavrayacağını ben de bekliyordum. Arkadaşlarımın hepsine selamlarımı iletiyorum.

                Kitabınız Kardeşler Matbaası-Gazetecilik tarafından Demirci Belediyesi’nin kültür hizmeti olarak basılmış. Demirci’yi anlatan bir kitabın tasarımında yer almaları ayrı bir değer katmış. Emek veren herkesi kutluyoruz.

                Ben de kutluyorum. Hepsine teşekkür ediyorum.

                Demirci Belediye Başkanımız Selami SELÇUK Demirci Belediyesi olarak size nasıl destek sağladı? Bu fikrinizi ilk paylaştığınızda neler yaşandı?

                2019 yılı başlarında, tamamladığını saydığım çalışmamı öncelikle Kardeşler Matbaası’nda bastırmayı düşündüm. Fakültemizdeki bir arkadaşın şiirleri, gayet güzel basılmıştı. Niyetimi Cengizhan ERDEM arkadaşıma açtım, yapabileceklerini söyledi.

                Salgın hastalığın ilk günlerinde Demirci Belediyesi Kültür Hizmeti olarak bir yüksek lisans bir de doktora çalışmasının basımı yapılıyordu.

                Cengizhan dostum, Belediye Başkanı ile görüşebileceğini ve olumlu sonuç alabileceğini söyledi. Bu arada çalışmamın metnini Namık Kemal ERDEM’e göndermiştim.

 

                Peki kitabınızın basımı için nasıl karar verildi? Siz mi gidip öneride bulundunuz? Merak ettik.

                Ben, o sıralarda Manisa’daydım. Belediye Başkanı’yla Namık Kemal ERDEM’in görüştüğünü, daha sonraları Belediyenin kültür hizmetleriyle ilgilenen Ali Rıza YILMAZ Bey tarafından tavsiye edildiğini öğrendiğim çalışmamın basımımın belediyenin katkılarıyla yapılmasının uygun görüldüğünü öğrendim. En son basımı üstlenilen iki akademik çalışmaya göre farklı görülmüş olmalı.

                Salgın sebebiyle Manisa’dan ayrılamayınca bütün görüşmelerim Namık Kemal ERDEM ile oldu. Karşılıklı yazıştık, konuştuk. Yapılması gereken resmi işlemler, Namık Kemal ERDEM tarafından yürütüldü. Namık Kemal, işleri gayet iyi götürüyordu.

                Haziran 2020’de çalışmam, kitap olarak ortaya çıktı. O sırada Demirci’de olduğunu öğrendiğim öncelikle Demirci ve edebiyat tutkunu ve de kitap tutkunu akrabam Haldun CEZAYİRLİOĞLU’nun kitabımın ilk okuyucusu olmasını sağladım. Onun değerlendirmesini önemsiyordum.

                “Akıncılar Şehri Demirci”de yer alan “Zaman Değiştirir ve Yeniler” bölümünde “Biz Çocukken, Gâvur Küfürü, Kutlama Tadında Eğlenceler, Bağ Eğlenceleri, Havaryoo, Ateşbedeli, Macun ve Bursalı”  o yıllarda Demirci’nin sosyal hayatta da çok renkli olduğunu görüyoruz.

                O zamanlar sizin de belirttiğiniz gibi oldukça renkli sosyal hayatın içindeymişiz. Bir takım bekleyişler, hayatımız renklendiriyormuş. Sevinçlerimizi birlikte yaşıyormuşuz. Geleneklerimiz varmış ve de onları doyasıya yaşıyormuşuz.

Hayata dokunan uygulamalar… Yeni yılla beraber yakacak tedariki veya eldekilerin muhafazası ve martın sonuna doğru “gâvur küfürü”, mayıs başından itibaren hazirana doğru üç defa hıdrellez heyecanı, hazirandan eylüle bağ sahraları, havaryolar, yıl boyu biriktirilen harçlıklarla iple çekilen ağustos sıcağındaki İzmir fuarı. Bahardan yaza sokak tatlımız Bursalının macunu. Garibim “Ahh param olsa ben de alsam” derdi. Ve her şeyimiz Ateşbedeli.

2. Bölüm gelecek sayımızda

 GAZETEMiZDE devam edecek

YAZARLAR