Harun DOĞRUYOL


DÖRT MEVSİM - BÜYÜKLERE MASALLAR

"...Nenem bizi çevresine toplar masallar anlatırdı. Siyah beyaz TRT1 kanalının olduğu bu dönemlerde nenemin masallarını dinlemek çizgi film izlemek gibiydi. Peri kızları, keloğlan, konuşan ceylanlar hepsi gözümüzün önünden akar giderdi. Mutluyduk velhasıl..."


                Nenem bizi çevresine toplar masallar anlatırdı. Siyah beyaz TRT1 kanalının olduğu bu dönemlerde nenemin masallarını dinlemek çizgi film izlemek gibiydi. Peri kızları, keloğlan, konuşan ceylanlar hepsi gözümüzün önünden akar giderdi. Mutluyduk velhasıl.

                Nenemin anlattığı hikâyelerde bütün hayvanlar konuşuyordu. Buradaki inceliği anlamak önemli. Hayvanları, insanlardan ayırmıyor ve onlara iyi davranmamızı öğütlüyordu gizliden. Büyüyünce masalların anlamını daha iyi kavrıyor insan. Bu hikâyeler, iyilik, kötülük fikrini en güzel biçimde aktarıyor. Nasıl bir insan olmamız gerektiğini söylüyor, bizi topluma hazırlıyor.

                Evet, hikâyeler önemli. İnsanoğlu hikâyesiz yaşayamaz. İnsanlar büyüyünce başka hikâyelerle karşılaşır. Para mesela, en büyük hikâye. Küçük kâğıt parçaları onlar. Eskiler bankınot derlerdi. Bank note İngilizce de bankanın notu demek. Yani, ortada sadece bir not var, başka da bir şey yok. Kızılderili şefinin sözlerini herkes biliyordur. “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”

                Büyük imparatorluklar da masallar üzerine kuruludur. Bir devlet başka bir ülkenin kaynaklarına çökerken gerçekte iyilik yapmak istediği masalını anlatabilir. Bakınız Körfez Savaşı. İyi kurgu idi doğrusu. Saddam, ördekleri petrole buladığı için mi asıldı bilmiyorum. Ortadoğu’ya demokrasi getirme masalı sanırım eskidi artık. Nasır, 1956 yılında Süveyş kanalına el koyduğunda İngiltere, İsrail’i kullanarak kanalı geri aldı. Bugün de Amerika böyle bir role soyunmuş gözüküyor. İsrail’in varlığı Amerika için hayati. Nasıl! masal ve gerçekler tamamen farklı değil mi?

                Bütün sistemler, insanlar artık sistemi ayakta tutan hikâyelere inanmayı bıraktıklarında çöker. İnsanları bir arada tutan şeyler kurgulardan ibarettir. Zeki insanlar kurguyu anladıkları için dokuz köyden kovulur ve dışlanır, çünkü masalı görmüşlerdir. Bazen nenemin masallarını çok özlüyorum. En azından kötüler cezalarını buluyordu.

YAZARLAR