Dünden bugüne, bugünden yarına insanların en çok kalem oynatacağı konu, “arkadaşlarına “dostum,” dediklerine dair olacaktır.
Nereden esti de böyle bir konuya girdim?
Söyleyeyim efendim! Nerden esmiş olabilir ki, yaşadıklarım- dan, gözlediklerimden, tanık olduklarımdan.
İnsanın yakından uzağa, uzaktan yakına sıraladığı dostları, pardon arkadaşları vardır. Her şeyin yolunda gittiği günlerde, gündeme dair dedikodu yapıp evinli - evinsiz konuşur ederler ya dostlarılsa, pardon arkadaşlarıyla. İşte benim de evinli - evinsiz konuştuğum dostlarım, pardon arkadaşlarım OLDU. Hatta kimilerini öyle bir sevdim, öyle bir sevdim; kucak açtım, cani gönül-den kucak açtım, cani gönülden sevdim. Sevim’e, Funda’ya “bizim kız,” dedim. Aysun’u, Ahmet’i kardeş katarında gördüm. Fatma’yı can saydım, Burhan, yaramaz küçük kardeşim gibi geldi. İsmet Can, Cevat Can, Birkan Can, Rıfat Can, Ahmet Can… Say say…
Ocak 2025’den beri sosyal medyada hiç olmadığım gibi, kimseye telefon etmedim, aramayınca aranmıyormuş görmüş oldum. Demek ki benim gayretimle sürüp giden bir dostluk, pardon bir arkadaşlık varmış. Vardığım sonucu şöyle birkaç örnekle sübuta erdirmiş olayım. Hakikatli canlarla da yolum kesişmiş ne mutlu. Mesela: 1985 yılında dersine girdiğim şimdi meslektaşım olmuş Suat Delibaş:
“Hocam bir sıkıntı mı var, sizin paylaşımlarınızı göremiyorum” deyip arıyor. Yine aynı şekilde 1985 - 1987 yılları arasında dersine girdiğim, şimdilerde profesör olan öğrencim Ruhan İlknur Gazioğlu:
“Öğretmenim, inşallah bir sıkıntı yoktur” deyip mesaj atıyor. Yine 1990 lı yıllarda Türkçe dersine girdiğim sevgili öğrencim Naim Öz-sezikli telefon açıp durumumu merak edip “öğretmenim yapacağım bir şey var mı” diyor. Yine 1990’larda dersine girdiğim Alpay Beni Levi merak etmiş yurtdışından arıyor. Mehmet Akca, Erdoğan Tüzen, Hülya Soyşekerci, Nurten Altay, 1970 li yıllarda ortaokulda aynı sınıfı paylaştığım arkadaşım Mükerrem Erde-mir, o da sosyal medyada göremediği için, yazmakta msn’den…
İşte böyle bazı asaletli arkadaşlarım görünürlerde yoksun inşallah bir aksilik yoktur deyip gönül yarama merhem oldular; ömürlü olsunlar.
Demek ki neymiş, benim dost diye gönül defterime özene bezene not ettiklerim iş arkadaşımmışlar.
Eh be ya yaş 67 yazı ile altmış yedi olmuş, aklın yaşta değil başta olduğunu anca öğrenebilmişiz. Kalan ömürde hakikatli dostlar, pardon arkadaşların seçebileceğine ihtimal var mı?
Yok, yok, artık seçsek ne yazar, seçmesek ne yazar, köçekler oynayıp geçti be kızancık!
Yazık; hakikaten çok yazık! Mayıs 2025 /Salihli