
İntihar, geniş kapsamlı sosyal, duygusal ve ekonomik sonuçları olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü verilerine her 3 saniyede bir intihar girişimi, her 45 saniyede bir intihar olayı gerçekleşmekte, her yıl yaklaşık 727.000 kişi yaşamına son vermektedir. Her intihar, sadece bireyi değil; aileleri, toplulukları ve ülkeleri etkileyen derin bir trajediye dönüşmektedir.
İntiharların önlenebilir olduğu gerçeğine dikkat çekmek amacıyla Dünya İntiharı Önleme Günü, 2003 yılında Uluslararası İntiharı Önleme Derneği ve Dünya Sağlık Örgütü iş birliğiyle ilan edilmiştir. Her yıl 10 Eylül’de kutlanan bu özel gün; farkındalık oluşturmayı, damgalamayı azaltmayı ve bireyler ile kurumlar arasında dayanışmayı güçlendirmeyi hedeflemektedir.
Uluslararası dernekler, klinisyenler, araştırmacılar, gönüllülerle iş birliği içinde intiharın önlenmesi hakkında farkındalığı artırmak amaçlanmaktadır.
İntihar hakkında konuşma biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor. Sessizlik yerine açıklık, yargılama yerine empati, kayıtsızlık yerine destek sunmalıyız. İntiharı konuşmak bir tabu değil; hayat kurtaran bir adım-dır. Açıkça konuşarak farkındalığı artırabilir, engelleri kaldırabilir ve güçlü bir destek ağı oluşturabiliriz.
Kapsamlı intihar önleme çalışmalarında medyanın rolü son derece önemlidir. İntihar haberlerinin ayrıntılı şekilde verilmesi, dramatize edilmesi, dikkat çekici görsellerle sunulması veya tek bir nedene bağlanarak aktarılması, intihar riski taşıyan bireyler üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.
Bu nedenle, intihar haberleri medyada mümkün olduğunca yer almamalıdır. Haber yapılması zorunlu olduğunda ise Basın Kanunu’nun 20. maddesine uygun olarak, özendirme etkisi yaratmayacak ve en yalın biçimde aktarılmalıdır. Haberin sonunda, intihar düşüncesi olan kişilerin uygun sağlık hizmetlerine yönlendirilmesi hedeflenmelidir.
Medyanın bu konuda sorumlu davranması büyük önem taşır; haberlerin özendirici olmaması, aynı zamanda umut veren ve yol gösterici mesajlar içermesi gerekir.
Toplumun her bir üyesi – bir ebeveyn, çocuk, arkadaş, meslektaş ya da deneyime sahip bir birey – intihar krizi yaşayanlara veya yakınını kaybedenlere destek olma gücüne sahiptir. İşaretleri tanımak, doğru bilgiye sahip olmak ve çevremize duyarlılıkla yaklaşmak, risk altındaki kişilere erken dönemde ulaşmamızı sağlayabilir.
Unutmayalım: İntihar önlene-bilir. Birlikte konuşarak, anlayışla ve destekle hayat kurtarabiliriz.
İntiharın işaretleri olabilecek bazı davranışlar vardır, eğer bunları görüyorsak daha dikkatli olmalıyız:
- Ölmek istediğinden ya da acılarından kurtulma arzularından bahsediyorsa,
- Değerli eşyalarını dağıtıyor, vasiyet hazırlıyor veya çevresindekilerle vedalaşıyorsa,
- Başkalarına ya da hayata yük olmaya başladığından bahsediyorsa,
- Sonuçlarını hesap etmeden canını tehlikeye atıyorsa,
- Kendi içine çekiliyor veya kendini tecrit ediyorsa,
- Alkol ya da madde kullanımında artış varsa,
- İnternetten veya çevresinden silah, ilaç vs. gibi intihar araçlarını araştırıyorsa,
- Öfkeli davranışlar sergiliyor veya intikam duygularından bahsediyorsa,
- Umutsuzluk veya yaşamak için sebep olmadığından bahsediyorsa,
İntihar riski taşıyabilir.
Eğer bir kişinin intihar düşüncesi olabileceğini hissediyorsanız, onunla konuşmaktan çekinmeyin. Yargılamadan, sakin ve şefkatli bir şekilde kendine zarar verme düşüncesi olup olmadığını sorun.
İntihar girişiminde bulunan kişiler çoğu zaman aslında ölmek istemediklerini, sadece yaşadıkları umutsuzluğa bir son vermek istediklerini söyler. Çoğu, birinin “İyi mi sin?” diye sormasını ve onları yargılamadan dinlemesini ister.
Ruhsal hastalıklar, intihar için en önemli risk faktörlerinden biridir. Bu nedenle ruhsal hastalıkların erken dönemde tanınması ve tedavi edilmesi, intiharın önlenmesinde kritik bir rol oynar. Ancak, ruhsal hastalıklar ve intihar konusundaki önyargılar, yardım arayan bireylerin uygun ruh sağlığı hizmetlerine ulaşmasını zorlaştırmaktadır.
Toplumun her bireyine bu konuda sorumluluk düşmektedir. Öncelikle kendi önyargılarımızın farkına varmak, çevremizdekileri ve kendimizi bu konuda bilinçlendirmek ve intihar riskinin arttığı durumları öğrenmek büyük önem taşır. Yakınlarımızda risk gördüğümüzde onları doğru hizmetlere yönlendirmek ise hem insani hem de toplumsal bir görevimizdir.
Bazen nazik bir söz, anlayışlı bir bakış ya da sadece dinlemek bile fark yaratabilir.Bu yılın teması olan “İntiharla ilgili anlatıyı değiştirmek; konuşmayı başlat”, sessizlik yerine açık, empatik ve destekleyici bir iletişimi teşvik etmektedir. Çünkü konuşmak, çoğu zaman ilk ve en önemli adımdır.