Mustafa KAYA

Tarih: 20.05.2024 01:18

EĞİTİMCİYE SAYGIYA DAVET !

Facebook Twitter Linked-in

               Sosyal medyanın da bir ahlakı olmalıdır, demiştim geçenki yazımda. Turgut CANSEVER'in "şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal edersen, ihmal ettiğiniz nesil, imar ettiğiniz şehri tahrip eder." sözü her türlü imarda ve her türlü ürün yetiştirmede önemsenmesi gereken bir söz değil midir? Ben şimdi bu sözü, sosyal düzeni ve sosyal dokuyu oluştururken, neslin eğitimini yani gelecek neslimizi bedenen ve ruhen sağlıklı yetiştirmeyi ihmal edersek yani es geçersek, şimdiki çocuklar gelecekteki sosyal düzenimizi ve sosyal dokumuzdan etkilenen her şeyi tahriş eder. Böylelikle, millet ve devlet olarak varlığımızı ciddi olarak tehlikeye atmış oluruz.

 

               Hayattaki her şey birbiriyle ilintili. Geçmiş gelecekle, gelecek kaygısı ise şimdi ile ilintili. Hem geçenki yazımda hem de bir önceki paragrafta, aslında insanoğlunun varoluşsal bir gerçeği olan, birbirinden etkilenme ve birbirine birikimini aktarma konusu, bu günümüzün ana konusu. Biz hepimizin anlayacağı dille ve kısaca sorunun ne olduğunu soran kişiye "Eğitim ve öğretim dersimiz ve derdimiz" desek yeterli olacaktır. Hatırlarım ve hatırlatırım ki; çok çok önce yazmış olduğum bir yazıda, Sokrates'in gençler ile ilgili sitayişini, eğitime ilgi tutmuş ve uzun uzun konuyu irdelemiştim. Şu an dünyanın içinde bulunduğu durumun binlerce yıl öncesiyle aynı durumda olduğunu da örnekleri ile dikkatlerinize sunmuştum.

 

               Şu an bilinen tek akıllı varlık olan insanoğlu, nesil nesil, zaman evreleri unutmaya odaklı; kötü huyları olan, zalim, hain (kendi insanlığına ihanet eden) ve çarpık karakterli bir toplum oluşturuyor. Sonra bu yanlıştan bir lider ve liderin yoldaşları vasıtası ile dönüyor. Bu lidere de devrimci deniliyor tarihte. Ve işin güzel tarafı peygamberler ve toplum önderleri anlata anlata, örnek olarak ve büyük acılar çekerek iyi ve güzel olana ulaştırıyor toplumları.

               Konuyu dağıtmadan söyleyeyim ki, dünyanın en kadim mesleği olan eğitimci ve eğitime dair ayrıntılar binlerce yıldır konuşulmuş ve eğitim ve terbiye mevzusu bundan sonra binlerce yıl daha konuşulacak. Ama konuştuğumuzun binlerce katı da yapmalı ve devamlı değişim halinde olmalıyız. Peygamberler ve toplum önderlerinin hepsinin büyük eğitimciler olduğunu zaten biliyoruz. Ama Hitler, Musallini, Cengiz Han, Moğollar ve birçok kötü isim de toplumu etkilemeleri açısından eğitimcilerdi. Bu kişilerin oluşturduğu toplumlar da liderlerine inanmışlar ve zulümlere ortak olmuşlardır. Bununla beraber Hz. Peygamberin ashabı ve Hz. İsa’nın havarileri başta olmak üzere iyiliği yayan ve katkıda bulunan tüm insanlar da iyilik kervanının timsali olmuşlardır.

 

               Şimdi söyleyeceklerim kendi tespitlerimdir. Öyle ki, yanılan da yanıltan da ben olmalıyım. Belki daha önceki zaman diliminde yaşayamadığım için 80 öncesini derinliğine irdeleyememiş olabilirim. Ama gözümün önünde gerçekleşen baş döndürücü değişime de başlangıç tarihi atmamda sakınca yoktur umarım. Sadede geliyorum: Bizim toplumumuzdaki olumsuz manadaki sosyal sıkıntıların başlaması ve toplumumuzun derinliklerine nüfuz etmesinin tohumlarının 1980' ler olduğuna inanıyorum. Çünkü 1980' lerde başlayan serbest, liberal ekonomi toplumun böğrüne bir bıçak gibi saplanmış ve 1990'larda olumsuz sonuçları görülmeye başlanmıştır. Bu ekonomik bakış açısındaki sıkıntılı bakış eğitime, tarıma ve tüm hayat tarzımıza etki etmiştir. 1990'lardan sonra Avrupa birliğine daha fazla uyum için başlatılan hamleler de 2000'li yıllarda sonuçlarını göstermeye başlamıştır. Kapitalizmin nereden ve nasıl olur ise olsun kazanmalısın şeklinde anlaşılması ve Avrupa Birliğinin toplumumuza ters olan sınırsız bireysel özgürlükler konusundaki tezleri bana göre bu günkü durumu ortaya çıkarmıştır. Toplumumuzdaki dezenformasyon (kültürel aşınma) ve sosyal nizamdaki bozulma yine bana göre engellenmesi zor bir duruma soktu bizleri.

 

               Konumuz ile ilgi kurarak, bu günkü 30-50 yaş aralığındaki ebeveynler 1980, 1990’ların çocukları ve gençleridir. Aynı kişiler, teoride bahsettiğim eğitimi alırken anne- babalarından ve çev relerinden tam tersi istikamette etkilendiler. Şimdiki çocukların ve gençlerin ebeveynleri olan bu çocuklar iki arada bir derede olmanın kararsızlığı ile çocuklarına ; "biz görmedik onlar görsün, biz yaşayamadık onlar yaşasın, biz sıkıldık, onlar sıkılmasın, bizi özgür bırakmadılar onlar özgür olsun" anlayışı ile "çocuğuma dokunanı yakarım, benim çocuğum özeldir ve özel olmalıdır, benim çocuğum bana karşı haksız olsa bile herkese karşı haklıdır" anlayışını kendilerine rehber edindiler. Televizyonlardaki aşırı özgürlükçü programlar da işin tuzu biberi oldu. Hala televizyonlarda şiddet içerikli, çirkefliği özendiren ve toplumu psikolojik buhrana iten - aşırı özgürlükten torpilli -programlar devam etmiyor mu? Ve bunlar toplumdaki şiddet sarmalının daha önce ekilen tohumlarının ete kemiğe bürünmüş hali değilmiş gibi sonraki 10 yılları ve 20 yılları etkilemesine izin verilen formlar olarak kalmaya devam ediyor ne yazık ki…

 

               Konu uzun ve netameli. Öğretmeni öldüren, öğretmeni döven öğrenci haberinden sonraki gün, müdür ve müdür yardımcısına saldıran öğrenci velisinin görüntülerinin size, biraz önce söylediklerimin haklılığı konusunda kanıt olabilecek nitelikte bir örnek değil mi? Kendi çocuğunun kendisine yalan söylediğini kabul etse bile;  çocuğunun başkası için söylediği yalanına istinaden okula, diğer velilere veya çocuğunun arkadaşına saldırması bencillikten ve kendini her zaman ve her şekilde kazanmaya adamasından başka türlü izah edilebilir mi? Böyle yaparak çocuğunu şımartan veliler; çocuklarına ve nihayetinde topluma zarar mı veriyor yoksa fayda mı sağlıyor?

 

               Hepimizi, hepimiz ile ilgili sonuçlar doğuracak bu vb. konularda düşünmeye davet ediyorum. Unutmayın! Aslında hepimiz birbirimizin etkileyicisi ve eğitimcisiyiz. Özellikle her birerimiz yeni nesil için, statümüz itibari ile annebaba olmaktan komşu olmaya, öğretmen olmaktan sanatçı olmaya varıncaya kadar eğitimciyiz. Dolayısıyla birbirimize saygımız, birbirimize sevgimiz aynı zamanda kendimize, çoluk çocuğumuza ve geleceğimize saygı ve sevgimizdir. Bu anlayışla çocuklarımıza örnek olmamız iyi bir gelecek oluşturmamızda mihenk taşı olacaktır. Böylece öğretmenini döven değil elini öpen nesil yetiştirmiş olmaz mıyız? Sizi tekrar düşünmeye davet ediyorum.

İşiniz, gücünüz rast gelsin. 

Hadi kolay gelsin!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —