İdari yönüyle, aynı vilayete bağlı olmalarının yanı sıra, hayat biçimleriyle de benzer ve ortaktırlar. Muhtemeldir ki, içinde bulundukları coğrafya, bu yazgılarını ortaklaştırmıştır. Düz ovalarının yetersizliği, ekim- biçimde yaşadıkları zorluklar ve şartlar, onları başka yollara itmiş, dokumacılığı önlerine dayatmıştır.
Aslında bir şansmıştır da bu. Ege’nin bilinen, hafızalara kazınmış, başak dolu tarlalarının, üzüm dolu bağlarının arasından uzanmış bir şans gülüdür adeta. Bir zenginliktir. Bir çeşnidir. Renklerini, desenlerini, örgülerini yörenin meyvelerine, ağaçlarına, yetiştirdiklerine dayandıran bir gon-cadır: El Dokuma Halıcılık.
Bu üç komşu İlçenin, el dokumacılığı halıcılık üzerine bir tarihlerde yaptıkları, anlatılamayacak kadar çok ve görkemlidir. Analarımızın, bacılarımızın dokuduğu bu halılar, yalnızca kendi ülkelerinin evlerini, saraylarını süslemekle kal-mamış, bütün dünyada farklı evleri ve sarayları da süslemişlerdir. Aranan, tercih edilen, reklamı edilen, reklamı da yabancı ülkeler de dahi yapılan, halılar olarak bilinmişler ve lanse edilmişlerdir.
Geçmişi pek uzun tarihlere dayanmasa da, asıl ününü ve kazançlı yıllarını, Cumhuriyet sonrası dönemlerine dayandıran Demirci, Kula ve Gördes Halıcılığının, başlangıç kaderleri aynı olsa da, ne yazık ki, devam eden kaderleri benzer olmamış, olamamıştır.
Zincirin bir halkası olan Demirci Halıcılığı, 1980’li yılların sonuna doğru, Demircilinin farklı ref-lekslerinin etkisiyle, yoldan ayrılmış, kader arka-daşlarını yalnız bırakmıştır. Muhakkak ki bu ayrılış da, kader ortaklarının ekmeğine yağ sürmüş, terkedilen bu sahayı da memnuniyetle ve afiyetle doldurmuşlardır. Bu memnuniyetin, Demirci ekonomisine, Demirci kültürüne, Demirci sosyal hayatına, Demirci tarihine açtığı, açacağı yarayı yazıp değerlendirecek değilim. Demircilinin o ref-lekslerini de detaylı olarak yazacak değilim. Elbet ki bunun sebepleri vardır ve bu sebepler zamanında değerlendirilmiş ve umarım tarihe not düşülmüştür. Ders alınmıştır.
Benim yazmak istediğim, Demirci el dokuma halıcılığının, arandığı, sorulduğu, tercih edildiği günlere ait bir belge üzerindedir.
Yıl 1927. İzmir’de “Ticari ve İktisadi İzmir Rehberi” adıyla bir tanıtım kitabı yayımlanır. Her sene mutat olarak İzmir’de imalât yapan, iş yapan firmaları hem yurt içinde, hem de yurt dışında tanıtmak amacıyla yayımlanan rehberlerden biridir. Fransızca ve doğal olarak Osmanlıca (Eski Türkçe) olarak basılmaktadır ki, bu yayının da son Osmanlıca baskısı olacaktır. Çünkü bir sonraki baskısı tamamıyla Latin Harfli Türkçe (Günümüz Türkçesi) olarak yayımlanacaktır. İşte bunun ilk işareti de, Fransızca grameriyle yazılmış, Latin Harfli Türkçe bir ilanda görülmektedir. Dil bilimcileri içinde ilginç bir örnek olacak bu ilan metninin içinde “Demirci Halısı” ifadesini görmek, doğrusu beni çok heyecanlandırmış ve şaşırtmıştır. Çünkü o, rehberin içindeki, Latin Harfli ilk ve tek metindir. Sanıyorum, dil araştırmacıları için de tek örneklerden biri olabilir.
İlan, Şark Halı Kampanyası’na aittir ve bünyesinde barındırdığı halıların çeşitlerinden ve kalitelerinden bahsetmektedir. Şark Halı Kampanyası’nın döneminin en büyük ihracatçı halı imalâtçısı ve halı satıcısı olduğunu belirtmek gerekir mi bilmiyorum. Aynı zamanda ülkenin en güçlü sermayelerinden birine sahiptir ki, sermayesini 1.250.000 İngiliz Lirası, İhtiyat akçesini de 580.000 İngiliz Lirası olarak açıklamıştır. Şirketin merkezi İzmir olup, başta İstanbul olmak üzere İstanbul, Londra, Paris, New York, Piladelfiya, Toronto, Sydney’de de müesseseleri bulunmaktadır. Şirket aynı ilanda, kendisini, “ elde dokunmakla imal edilen dünyanın en mühim halı şirketi” olarak lanse ve ilan etmektedir.
İşte bu şirketin o ilanında yer alan şu cümle, bizleri şimdi hangi hislere gark eder kes-tiremiyorum: “Türkiye’nin her tarafında bilhassa Uşak, Isparta, Burdur, Gördes, Kula, Demirci ( Demirdji), Kütahya, Akşehir ve İran ve Hindistan şube ve acenteleri vasıtasıyla münhasıran elde dokumalı imal edilen halılar…..”
Gördüğünüz gibi Demirci’nin, dünyanın konusunda en iyisi olan bir şirketin şubesi, acentesi olarak el dokuma halıcılığında sayılır ve aranır günleri var.
Velhasıl, Demirci çok değil Cumhuriyetin ilk yılları da dâhil olmak üzere, dünyanın en ünlüleri arasında sayılabilecek el dokumacılığı halı üretirken, onunla anılır ve bu şekilde bilinirken, yüzyılını doldurmadan dahi ne olmuştur da bu listeden çıkmış veya çıkartılmıştır?
Bu sorunun muhatabı kimdir?
Cevap var mıdır?