Mustafa KAYA


ELEŞTİRİYE DE ELEŞTİRENE DE TARAFTARIZ


               Çarşamba günü çıkan yazım ile ilgili aldığım dönütler, beni çok sevindirdi. Okuyor olmak çok kişisel bir davranış olsa da, okunuyor olmak biraz daha toplumsal bakmamızı gerektiriyor. Kendi yağımızda kavrulacak kadar ve kendi konumumuzun el verdiği kadar değişik konulara değiniyoruz. Yazılarım okunması esnasında bunu da göz önünde bulundurun lütfen. Bununla beraber okuma işini, öğrenme işini; insanın yemesine, içmesine benzetiyorum. Yazma işini de yedirme içirme kısacası ikram etmeye benzetiyorum. 

               Önce pazartesi yazdığım yazının içeriği ile ilgili – muhabbet temalı olan ve muhabbet temalı olmayan eleştirilerine toptan kulak verelim. 

               Önce şunu ifade edeyim yazımdaki veriler benim tespitlerim değil. Bu seneki mutluluk ile ilgili anketin TÜİK tarafından yapılan verileridir. Benimde hayrete düştüğüm maddeler var. Hatta, yarı şaka yarı ciddi ufak dokunuşlarda bulundum. Değişik insanlardan gelen farklı eleştirilere maddeler halinde tekrar değinelim: 

               1- “ Evlilerin daha mutlu olduğu meselesinde” insanların yalan söylediğini söylüyorsunuz. Hiç aklınıza gelmedi herhalde. Kadınlar evlendiklerinde mutlu oluyorlar, erkekler evlendiklerinde mutsuzlaşıyorlar. Birde anketi yapan kişi yada kişiler çoğunlukla evli çiftlere, aynı anda “ mutlu musunuz?” diye sordularsa sizce erkeğin mutsuzum deme şansı var mı ? Şaka, şaka… Ama her şakanın altında bir gerçek payı var, derler. Derler de derler…

 

               2- En çok o kurumun olduğu kesimden, şiddetli eleştiri aldığım konuya gelince: “65 yaş üstüler daha mutlu” maddesine… Türkiye’nin ekonomik durumunun pandemi öncesine göre daha kötü olduğunu, enflasyonun alım gücünü zorladığını, herkes biliyor. İktidar, enflasyonun düşüşü konusunda halka umut dolu açıklamalar yaparak enflasyonun varlığını kabul ederken hayat pahalılığın dayanılmaz boyutlarda olduğunu, biraz da abartarak, ifade eden muhalefette konudan haberdar. Özal’ın orta direğinin önemli bir kısmının dar gelirli toplum tabakasına katıldığını yine son TÜİK verilerinden anlamak mümkün ama ben objektif olarak şunu ifade edeyim ki emeklilerin ve özellikle BAĞ-KUR - SSK emeklilerimizin durumu gerçekten şu sıralar ekonomik olarak çok kötü. Memur emeklileri hadi bu duruma göre biraz daha iyi peki buraya kadar söylediklerim hoşunuza gitti değil mi ? Gerekli eleştirileri yeri geldiğinde yine yaparız. Peki çuvaldızı ele batırdım, iğneyi de kendimize batıralım mı? Ama acıyor demeyeceğiz! EYT diyerek, erken yaşta emeklilik diyerek virgül, iktidarı sıkıştıran, muhalefeti ayağa kaldıran biz değil miyiz? 40 yaşında, üretkenliğinin en iyi aşamasında, genç sayılacak yaşta emeklilik isteyen milyonlarca insan şimdi hem kayıtsız çalışıyor hem de emekli maaşı alıyor. Reva mı? Bunun zararı EYT’siz emekli olan, çalışma şansı olmayan özellikle yaşlılarımıza olmadı mı? Ne yaparsak, kendimize yapıyoruz. Kaynak aktarımında yapılan yanlışlıklar var ise bunu da göz önüne alması gerekenler göz önüne alsınlar biz her zaman biz her zaman adaletten ve haktan yanayız. 

               Gene d; 65 yaş üstü insanlarımız bugünlerinde geçici olduğunu bildiklerinden mutludurlar. Hem 65 yaş üstü emeklilerimiz torunları ve çocukları ile mutlu olmasını bilen alicenap insanlardır. 

 

               3- Bizim üniversitedeki felsefe hocamı, “Gençler, insanlar ne kadar az bilirler ise o kadar fazla mutlu olurlar.” demişti. Bilgi üretkenliğe ve verimliliğe dönüşmediği ve tam zıddına kötü kullanıma açık olduğu sürece insana ve insanlığa zarar veriyor. Peygamber mesleği olan çobanlığı küçümseyecek değilim. Hatta şu an, imrenerek ve imrendirerek ifade edeyim ki; çobanın mutluluğu ve huzuru ile ünlü bir ekonomistin mutluluğu ve huzuru kıyaslansa, kesinlikle çoban daha mutlu ve huzurludur, sonucuna ulaşılır. Ama dediğim gibi bilgi, ilim, her ne derseniz adına şükür, huzur, yardım ve insanlığın iyiliğine kullanılır ise huzursuzluk barındırmaz. Allah aşkına! Tarihimiz bunun örnekleri ile dolu değil mi? Cahiliye den asrısaadete geçiş ilmi insanlığın faydasına kullanmak ile mümkün olmadı mı? Osmanlı, Selçuklu, Abbasi gibi ihtişamlı İslam devletleri bu konulara en güzel örnekler değil mi?

 

               4- Asayiş mensuplarının mutlu olması da okurlarıma ve bana garip geldi. Elbette ki onların mutluluğu bizi 2 kat mutlu eder. Polisimi, askerimiz: güvenle hareket edebilen işini gücünü devam ettirebilen insanları gördüğünde mutlu oluyorlardır. Yoksa meslek olarak zor ve stresli meslek. Buradaki en güzel husus: toplumumuzun en az % 99’u onlara dua ediyor. İşin özeti bu olsa gerek. Allah yar ve yardımcıları olsun. 

 

               5- Gelecekten umutlu olma konusunu ve mutluluk konusunu yazıma konu etmem noktasında ki eleştirileri gelecek yazıya bırakıyorum. 

               

               Hadi kalın  sağlıcakla…

YAZARLAR