“Kültürün ilk basamağı ana dilini iyi konuşmak ve iyi yazmaktır.”
Etimoloji: Bir dildeki kelimelerin köklerini, hangi lehçe veya dile ait olduklarını, ne zaman ortaya çıktıklarını ses anlam bakımından geçirdikleri değişiklikleri inceleyen bilim dalıdır.
Kök Bilimi, Köken Bilimi, İştikak Bilimi olarak da adlandırılır.
Etimolojinin bir dalı olan “Lengüistik” ise haberleşme aracı olarak kullanılan dili, bütün özelliklerini tanıtmak ve tanımak amacıyla hareket eder.
Kelimelerin tarihini ve kökenini bilmek:
* Kültür seviyemizi yükseltir ve yüceltir,
* Kelimelerin etimolojisini ve tarihini bilenler kelimelere yani sözcüklere sevgi ve saygı besler,
* Sözcükleri yanlış kullanmamaya dikkat edilmesini sağlar.
Ancak; toplumda kültürlü kişi görüntüsü vermek için özellikle yabancı kelime kullanan kişilerden de olmamak gerekir.
Çünkü; Kelimeler güzel çiçekler gibidir ve aynı zamanda renkleri de vardır,
İşte bu renk cümbüşünün içerisinde kelimelerin doğuş ve günümüze geliş öykülerini söyleşi havasında tanıyacağız.
Yer yüzünde bugüne kadar 2796 dil konuşulduğu ve bunlardan ancak 118’inin devlet dili olduğu söylenmektedir. Konuyla ilgili olarak şu bilgiyi de eklememiz gerekmektedir. Yeryüzünde imparatorluk dili olabilmiş dört dil vardır. Bunlar: Türkçe, Arapça, Latince ve İngilizce’dir. Ancak işin ilginç yönü bu dillerin hiçbiri öz dil değildir. Yani tamamen saf, kendine özgü bir değildir. (1)
Konuya biraz derinlik katarsak, beyinde düşünce yani fikir üretimini inançlar sağlar. İnançlar da bilgilerden meydana gelir. Bilgilerin kökü ise kelimeler yani sözcüklerdir. Eksik bilgiler, yanlış bilgiler inançların olumsuzlaşmasına, gerçek bilgiden uzaklaşmaya neden olur. Böylece YANLIŞ İNANÇLAR RUHU LEKELER VE AYARINI BOZAR.
Bu önsözden sonra bir mecazlar ve cinaslar sistemine sahip Türkçemize girmiş olan kelimelerden bir kısmına ait köken bilgisi ile ilgili ilk örneklerimizi verelim.
ŞARLATAN- Bu kelime İtalyanca’dan gelir. Orta çağlarda papalık, para mukabilinde, sözde Allah’tan aldığı yetkiye dayanarak günahkar kullarını affediyor ve ellerine imzalı, damgalı bir de belge tutuşturuyordu. Bazı açıkgöz ve şeytan İtalyanlar, bu “af belgeleri”ni taklit ederek, huzurlarını kaçıran, günahlarından kurtulmak isteyen İtalyanlar’a, Papalığın fiyatından çok daha ucuza satmaya başladılar. Bu kişilere de CİARLATONE deniliyordu. İşte bu kelime anlam ve ses kaymasına uğrayarak dilimize ŞARLATAN olarak girdi. (2)
TANK- Hemen hemen dünyanın her diline geçmiş bu kelimenin tarihçesi, Truvalılar’a hediye edilen tahta atın öyküsü kadar olmasa bile ona yakın derecede ilgi çekicidir. Birinci Dünya Savaşı’nın en kritik devresinde İngilizler zafer ümitlerini gizli bir silaha yani bugünkü adıyla “tank”a bağlamışlardı. Fakat bu silaha daha bir ad bulmadan, onu Fransa’ya sevketmek gerekiyordu. Gizli ve seri olarak da düşmanı gafil avlamak şarttı. Alman ajanları aldatmak gayesiyle, tahta ambalajların üzerine iri puntolarla “su haznesi” anlamına gelen “TANK” diye yazdılar ve ajanları yanıltmayı başardılar. İtilâf devletleri bu yeni silah sistemini muharebe sahasına sürerek başarının genişletilmesi ve kazanılmasında büyük katkı elde etmiş oldular. Doğal olarak, bu yeni silah sistemine yani “tank”a o günlerde yeni bir ad bulmayı kimse düşünmediği için bu yanıltma amaçlı kelime benimsendi ve anlam genişlemesine uğramış olarak literatüre girdi. (3)
(1) Nihat Sami Banarlı “Türkçenin Sırları” (2007)
(2) Nejat Muallimoğlu “ Türkçe Bilen Aranıyor” (2003)
(3) ” ” ” ” ”