Ekonomik dalgalanmalar, işletmelerin karar alma süreçlerini doğrudan etkileyen unsurların başında gelir. Bu unsurlardan biri de faiz oranlarıdır. Faiz oranları, bir ekonomide paranın maliyetini ifade eder. Oranlardaki değişim, yalnızca finansal kurumları değil, üretimden hizmete kadar tüm işletmeleri etkiler. Ancak bu etki, her işletme için aynı yönde veya aynı ölçüde gerçekleşmez.
1. Faiz Oranları ve Finansman
Maliyeti
İşletmelerin büyümesi ve faaliyetlerini sürdürebilmesi için finansmana ihtiyacı vardır. Bu finansman, özkaynaklardan sağlanabileceği gibi dış kaynaklardan da (kredi, leasing, finansal kiralama vb.) karşılanabilir.
Faiz oranlarının yükselmesi, işlet-meler için sermaye maliyetinin artması anlamına gelir.
Bu durum özellikle krediyle çalışan işletmelerde faaliyet giderlerini artırırken, kârlılık oranlarını aşağı çeker.
Finansal tablolar açısından bu etki:
Finansman giderlerinde artış,
Faaliyet kârı (EBIT) ve net kâr marjı üzerinde baskı,
Borç / özsermaye oranı (Debt to Equity Ratio)’nda dengesizlik,
şeklinde kendini gösterir.
Bu nedenle işletmeler, faiz oranlarının seyrini yalnızca makro ekonomik bir veri olarak değil, bilanço sağlığını doğrudan etkileyen bir unsur olarak değerlendirmelidir.
2. Nakit Akışı ve Likidite
Yönetimi
Faiz oranlarındaki artış, işletmelerin nakit akış projeksiyonlarını yeniden gözden geçirmesini gerektirir.
Yüksek finansman maliyeti, kısa vadeli borçların çevrilmesini zorlaştırabilir. Bu da işletmeleri nakit yönetimi, vade uyumu ve alacak -tahsilat politikalarında daha dikkatli davranmaya iter.
Mali müşavirler açısından bakıldığında, bu dönemde nakit akış tablosu analizi büyük önem taşır. Çünkü işletmenin kârlı olması, her zaman likit olduğu anlamına gelmez.
Kârlılığını sürdüren ama nakit sıkışıklığı yaşayan işletmelerin sayısı az değildir.
Bu nedenle, faiz dalgalanmalarının yoğun olduğu dönemlerde;
Nakit bütçesi,
Vade dengesi,
Alacak devir hızı,
Stok devir süresi
gibi göstergelerin düzenli izlenmesi gerekir.
3. Yatırım ve Sermaye Kararları Üzerindeki Etki
Faiz oranları, yatırım projelerinin fizibilitesini de doğrudan etkiler.
Yüksek oranlar, yatırımın finansman maliyetini artırdığı için net bugünkü değer (NPV) ve iç verim oranı (IRR) hesaplarında önemli farklar yaratır.
Bu durum, özellikle uzun vadeli yatırımların ertelenmesine veya daha düşük riskli alternatiflere yönelinmesine neden olabilir.
Ancak burada önemli olan, faiz oranlarına bakarak yatırımı tamamen durdurmak değil; yatırımın geri dönüş süresi (ROI), nakit akışı ve sektörel dinamiklerle birlikte bütüncül bir analiz yapmaktır.
Mali müşavirler, bu analizlerde sadece maliyet değil, vergi etkisi, amortisman süresi ve teşvik uygulamalarını da dikkate almalıdır.
4. Faiz Değişimlerinin Muhasebe ve Vergi Yansımaları
Faiz oranlarının değişimi, muhasebe kayıtlarında da farklı etkilere yol açar.
Örneğin:
Kredi faiz giderleri, dönemsel olarak gelir tablosuna yansıtılır.
Finansman giderlerinin aktifleştirilmesi, yatırımın niteliğine göre yapılmalıdır.
Uzun vadeli kredilerde faiz tahakkukları ve kur farkı hesapları, bilançoda gerçeğe uygun değerle gösterilmelidir.
Vergisel açıdan ise faiz giderlerinin kanunen kabul edilmeyen gider (KKEG) niteliği taşıyıp taşımadığı da dikkatle incelenmelidir. Bu noktada mali müşavirlerin teknik bilgi ve analiz becerileri, işletme yönetimlerinin en büyük destekçisi olur.
5. Stratejik Finansal
Yönetim
Faiz oranları, sadece bir finansman parametresi değil, aynı zamanda stratejik planlama göstergesidir.
Oranlardaki her değişim; işlet-menin borçlanma stratejisini, yatırım kararlarını, fiyatlama politikasını ve hatta stok yönetimini etkiler.
Bu nedenle işletmelerin finansal stratejilerini oluştururken;
Faaliyet gelirlerinin sürdürülebilirliği,
Borç ödeme kapasitesi,
Nakit rezerv politikası,
Alternatif finansman modelleri (katılım finansı, leasing, ortaklık vb.) gibi unsurları bütüncül şekilde değerlendirmesi gerekir.
Sonuç
Faiz oranları, işletmelerin kaderini tek başına belirlemez; ancak her finansal kararın zeminini etkileyen güçlü bir parametredir.
Değişken oranlar karşısında ayakta kalabilmenin yolu, finansal okuryazarlığı yüksek, veriye dayalı ve esnek bir yönetim anlayışından geçer.
Unutmayalım:
Sağlam bir işletme yapısı, sadece kazanç dönemlerinde değil; maliyetlerin yükseldiği dönemlerde de planlı hareket edebilen işletmedir.
Mali Müşavir
Büşra Karagöz
