Meriç CAN. 1937 Demirci doğumlu. Abdurrahman Şeref Bey İlk Okulunda okumuş. Öğretmeni Mediha ÖZBEK. Mediha Öğretmen annemin de öğretmeni. Annemlerle fotoğrafı var. "Demirci’nin 'o an' ları" sayfa :106 Kiracı olarak durduğu ev; Mithatpaşa Mahallesi’nde sit alanı sayılıp belediye tarafından satın alınan, o zamanlar Köstebeklerin Nuri ERSİN Bey’e ait nalbasusten evinin karşısındaki köşedeki demir kapılı taş ev. Bir gün öğretmeni okula gelmeyince annem evine gitmiş bir de bakmış öğretmeni yerde yatıyor evin ortasında da mangal… Hemen pencere kapıları açmış. Mediha öğretmen annem için çok özeldi. Annemleri 1942 mezun edince 1943 de Meriç teyzelerle 1. Sınıfta tekrar başlamış.
Kızlık soyadı : İZMİRLİ. Abisi Sümerbank personeli merhum Mazhar İZMİRLİ’dir
İZMİRLİ, İZMİROĞLU, İZMİRLİOĞLU, ÖZİZMİR, EGELİ kökleri aynı olan bir büyük familyadır; Cumhuriyetin ilk yıllarında Demirci'ye damga vurmuşlardır.
Hani Şükriye Öğretmen vardı. 22 Kasım-2023 tarihinde Halıkent müstakil Bölge Gazetesinde anlatmıştım. Ekrem İZMİROĞLU Beylerin evinde kiracı… Meriç Teyze doğunca öğretmen arkadaşlarıyla bebek bakmaya gitmişler. Söylemiş Camii’nin arkasındaki kısıkta evleri… Aynı zamanda yakın komşuları "Ben Edirneliyim, özledim bizim oraları… Bu çocuğun adı ‘Meriç’ olsun demiş. "Tamam" demiş annesi, babası, yoksa "Hüsniye" olacakmış Meriç teyzenin adı.
1949 da İlkokulu bitirmiş 1953 de Yakup CAN ile evlenmiş. O sıralarda Yakup Bey Ziraat Bankası inşaatını yapıyormuş. İnşaat bitince demişler ki; "Kal burada Belediye kalfası ol" “Hayır ben İzmir'e gideceğim” demiş ve gitmiş. Oğulları Mustafa 1955’de; Levent ise1957’de dünyaya gelmiş.
Meriç teyze ile konuştuğumda " –İzmir'de evimiz dar bir sokakta idi. Yakup bey bir sabah işe giderken yoldan geçen at arabası ürkmüş, caddeye çıkarsa kaza olur diye sakinleştirmeye çalışmış. kapının önünde bizimkinin omuzunu ısırdı ben de balkondan bakıyordum. Gonum, gomşu toplandı. “hastane ye gidelim kuduz, şu, bu olabilir dediler ...” Hastane de 14 tane aşı olması gerek dediler.14 tane aşı bittiği gün belinden aşağısı felç oldu. 6 ay İzmir Hastanesi, 6 ay İstanbul Hastanesi'nde tedavi den sonra kendini idare edebilecek kadar biraz düzelince Demirci'ye döndük. O zamanlar Belediye Başkanı Memduh ÇAKMAKOĞLU idi. Rica ile Belediyeye garaj bekçisi olarak işe başladı. 50 sene böyle geçti. Helâli hoş olsun. Halı doku, dantel ör, aile bütçesine katkı… bizim ömürlerde böyle geçti, amma vurdu geçti
Çocuklarımız Levent ve Mustafa; Abdurrahman Şeref Bey İlkokulunda okudu. Mustafa Öğretmen Okulunu bitirip, Öğretmen oldu. Levent Demirci Lisesini bitirdi. Erzurum Matematik Öğretmenliğine gitmişti. Ben öğretmen olmayacağım diyerek tekrar sınavlara başvurmuş. Yaz tatiline geldiğinde postadan bir zarf geldi. Birde baktık İTÜ İnşaat Mühendisliğini kazanmış...”
Meriç Teyze’nin dört torunu var: Yakup, Barış, Meriç, Ege. Hepsi eline ekmeğini almış. Allah bütün ekmek versin. Meriç teyze 1992 yılında Eğitim Yüksek Okulu tarafından taş bina konferans salonunda düzenlenen Anneler günü izlencesinde YILIN ANNESİ seçilmiş. Yrd. Doçent Doktor Mehmet ÇİFTÇİ imzalı plâketi evinde saklıyor.
Anımsatma: Şükriye MENDERES Öğretmenin ömür yoldaşı kızı Lale’nin de çocuklarının adları: Meriç ve Menderes idi.
Ziraat Bankası 3 kat yapılmış: 1 katı alınmış, Abdurrahman Şeref Bey 3 kat yapılmış: 1 Kat alınmış, Kasap halinin yerine yapılan Halıkent oteli üst katları alınmış. Mesaj açık: çok katlı yapı yapmayın!. Ama mesaj alınmamış. Toki Evleri neden 8 katlı acep? Yanında dere yatağı var.. Yüz yılda bir olan sel felaketinin (40 yılı geçti) 72 evlerin arkasından İlk uğrak yeri : Taş binaları yıkıp ta aynı yere yaptığımız Hükümet Konağı!.. Tenis kortlarını önüne katıp, Orman işletmesinin arkasından, Halıkent Parkın dan, Kereşe'ye, Hamam Sokak’tan, Şimdiki Ticaret Kültür Merkezinden pazar yerinden geçerek önüne ne gelirse bağarasına, Kılavuzlar’a götürür. Selden afattan sürüklenen arabaları, eşyaları bağarasına, Kılavuzlar’a toplamaya gideriz. Ama bir çare daha var! Bol bol ağaç kesersek yağmurda yağmaz!.. Hem de yaz aylarında yağmur dualarıyla, hayırlarla avuturuz kendimizi..!
Meriç Teyzenin babası Terzi Mehmet İZMİRLİ. Evi Söylemiş Camisi arkalarında Ziya GÖKALP emekli müdürü Yüksel GÜL öğretmenimizin evinin olduğu yerlerdeymiş. Tam karşısında dik bir yokuş var, Aşağıkıran Kahveha nesine kadar (Şehit Kadir Bey Sokağı). Devam edersek; Ahmet ÜNLÜER anlatımı ile "Hatice yenge vardı. Ailecek görüşürdük. Biz onun evine giderdik. Badem şekeri ikram ederdi. 1945 -1946 yıllarında… Kibar ve düzgün konuşurdu. Kadir Bey'in eşi imiş. Kadir bey milli mücadelenin son dönemi Mudanya Mütarekesi imzasından sonra atlı müfrezesiyle birlikte Mudanya bölgesini teslim almaya gidiyor. İngiliz komutan : Resmi yazı olmazsa teslim etmem bu köprüden de geçirmem, diyor. Siz izin vermezseniz ben başka yoldan geçerim deyip dereden geçmeye çalışıyor. Ancak İngiliz askerleri tarafından vurulup şehit düşüyor. Belki de millî mücadelenin son şehitlerinden. Bir daha bu bölgelerde çatışma silahla vurulma duyulmamış, olmamış.
Adını Demirci’de bu sokağa vermişler. Sokakta ayrıca Hatice Yengenin üst katında Koreli Ali, emekli binbaşı çenesiz Nuri Bey " Demirci'nin 'o an' ları" sayfa: 121, Alanyalı Hacı Osman (BARIŞIK)- " bu arada 1 mecid 25 kuruş hikâyesi de anlatıldı" -,Tahirin Ahmet Çavuş, Tabaknasufo Ahmet, Altındiş’in Lütfü'nün evleri de vardı."
Mezarı Demirci Hükümet Konağının kuzeydoğusunda boş alanda yer alan Milli Mücadele döneminin ilk şehitlerinden Adalalı Mehmet Ali Çavuş’tur. Bu tesbit şahitler huzurunda imzalı olarak yazılmış ve belgelenmiştir. Mezarının yeri bilinmeyen Şehit Kadir Bey ise son şehitlerimizden biridir. (MSB. Seferberlik şehitler listesin de Manisa Demirci kayıtlı 1310 = 1894 -1923 Mehmet oğlu Kadir var. Büyük olasılık bizim Şehit Kadir Bey)
Milli Mücadele döneminde Demirci ve Gördes topyekün bir şekilde dik duruş sergileyen ender kasabalardandır. Kaymakam İbrahim Ethem AKINCI önderliğinde Yunan'a karşı bölgede Türk varlığı hep canlı tutulmuştur.
İşte böyle... Konu döndü dolaştı Demirci Akıncılarına geldi. Vatanı için canını verenler hep anılmalı, hep yaşatılmalı. Hepsi nur içinde yatsınlar. Türkiye’nin Şairi Mehmet Akif ERSOY ne güzel söylemiş:
Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı,
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.