Gezi yazılarım şimdilik bitti. Arkadaşımın birisi, gezi notları aldığını ve notlarını kitaplaştırmayı düşündüğünü söyledi. Benim de aklımdan geçmedi değil. Açıkçası olayı sıcağı sıcağına birileri ile paylaşmak daha güzel, yaşadıklarını, gördüklerini. Bazen dost meclislerinde ta geçmişten gelen bir hatırana başlarsın da araya biri girip, senin anlatımını bozar ya, yazı, çizi gibi paylaşım araçlarında böyle bir durum olmuyor. Sonuna kadar anlatabiliyorsunuz. Araya giren olamıyor.
Gezi yazılarım ile ilgili, bir okurum; "gittiğin, gördüğün yerlerin ayrıntılı bilgilerini vermiyorsun!” eleştirisinde bulundu. Ben de; yazı olarak muhataplarımı bilgiye boğmak istemediğimi söyledim. Aslında - bana göre kaydını düşerek - söyleyeyim ki; gerek yazı ile gerek görsel olarak karşımıza gelen paylaşımların, muhataplarına sadece bilgi verdiğini ve sadece görebildiğimiz şeyin bu olduğunu düşünürüm. Ben bu konuda önemli olanın paylaşımda bulunan kişinin yorumları olduğunu düşünüyorum. Böylelikle arka plân hakkında bilgi sahibi olunabileceğini düşünenlerdenim. Fark ettiyseniz paylaşımlarımda psikolojik, sosyolojik ve tarihsel yorumlarımı önemli ölçüde fazla tutmaya çalışıyorum. Benden görüneni görenin, kendisinin de aynı yerleri gezmesini, görmesini ve onun etkileşiminin farklı olmasını beklerim.
Almanya gezim ile ilgili eksik söylediğim bir anekdotu da bugün paylaşayım istiyorum. Almanya'da düzene, disipline ve kurallara o kadar fazla uyuluyor ki şaşarsınız. Çünkü kuralları denetleyiciler işlerini sıkı sıkıya bağlı olarak yapıyorlar. Alman futbol takımları için de hep disiplinli takım derlerdi hatırlarsanız. Futbol takımlarına dahi yansıtıyorlar disiplinlerini. Diyelim ki bir yerden bir yere giderken navigasyona gidilecek yerler yazdınız. Size verdiği saat yoldaki hız kurallarına göre oluyor ya (Türkiye'de de öyle zaten) hiç sapmıyor. Çünkü aynen uygulamak zorunda kalıyorsunuz. Cezalar çok ağır zağar. Radar tespitlerindeki cezaları ödemek bütçeleri oldukça zorluyor. Araba kiraladığında gurbetçilerimizin bana söylemiş olduğu en önemli şey hız limitlerine aşırı dikkat et, cezası çok ağır ve ehliyetinin elden alınmasına kadar gidiyor süreç, demişlerdi.
Türkiye'de olsa, gammazlamak, birbirine ihanet etmek olarak görülen, “kurallara uymayanı sorumlulara şikâyet etmek” işlemi, Avrupa'da vatandaşlık görevi olarak görülüyor. Bazı yerlere iki araba gitmek zorunda kaldık. Arabamıza yeğenimizi de aldık ki, bir zorluk ile karşılaştığımızda bize tercümanlık yapsın. Otobanda giderken bacağının arabasını sollamak istedim. Türkiye'de olduğu gibi korna basarak geçtim. Çocuklar da biraz muhabbet etsinler diye düşünmüştüm. Yeğen, ”enişte neden kornaya basıyorsun?” dedi. Oğlum “nasıl da geçiyorum ama demek için.” Dedim. Yeğen, “Enişte bu yaptığın yasak ve ayıp. Diğer arabalar seni şikâyet eder!” dedi. Korkumdan kornanın yerini unuttum, inanın.
Konu ile ilgili; sosyal medyada karşılaştığım bir paylaşımı aynen aktarıyorum. Duyduğum, gördüğüm ilk olay değil! Bize ibret olsun diye…
Buyurun :
Geçtiğimiz yılın ağustos ayında İsveç’teydim. Güneşli ve güzel bir İsveç sabahıydı. Erkenden kalktım, mis gibi orman havasını ciğerle rime çekerek yürüyüş yapıp, otele döndüm. Kahvaltıdan sonra arkadaşım bir arkadaşından aldığı spor bir otomobil ile beni otelden aldı.
İsveç radyosunda çalan ve kulağa hoş gelen bir müzik eşliğinde Uplands Wesby’den başkente doğru yola çıktık. Arkadaşım bana geçtiğimiz yerleri tanıtıyor, okulundan ve Stockholm’den bahsediyordu.
Yaklaşık 20 dakika sonra şehre vardık. Şehir merkezinde bir tur atıp sahil yoluna dönen caddenin başına geldik. Kırmızı ışık yandı ve durduk. Yanımıza bir araç yaklaştı ve camı açıp arkadaşıma bir şeyler söyledi. Arkadaşım gayet sakin bir şekilde adamı dinledi ve camı kapattı.
Arkadaşıma adamın ne dediğini sordum.
Adam aynen şunları söylemişti: “Yaz mevsiminde olmamıza rağmen çivili lastiklerinizi çıkarmamışsınız, hava sıcak olduğu için bu lastikler devletin yoluna zarar veriyor. Lütfen en kısa sürede lastiklerinizi değiştiriniz. Aksi takdirde plâkanızı polise bildirmek zorunda kalacağım!”
Arkadaşım, aracın kendisine ait olmadığını ve arkadaşına durumu ileteceğini söyleyerek adama teşekkür etti ve yolumuza devam ettik. Bunları görünce hiçbir şeyden şikâyetçi olmaya hakkımız olmadığını düşünüyorum.
Zira önce devletin malını kendi malımız gibi korumayı öğrenecek, kamu malına zarar verenleri uyaracak ve çocuklarımızı da bu hassasiyetle yetiştireceğiz!
Hadi kalın sağlıcakla….