Doç. Dr. Rasih ERKUL


HAFIZA, RUH ve KENT ESTETİĞİ


 Geçtiğimiz günlerde gazetemiz HALIKENT’te, Demirci Belediyesi “Kent Estetik Komisyonu Yönetmeliği” ve daha sonra da çalışma esasları, ayrıntılı bir şekilde yayımlandı.
Söz konusu yönetmelikle kent estetiği yoluyla ortak hayat kültürü kamu alanlarının estetik yoldan üretilmesi, biçimlendirilmesi, dönüştürülmesi ve estetik değer olarak geleceğe taşınması amaçlanıyor. 
Her türden gelişmeler, dünden kalanı silip süpürürken, yapılan her şey gelecek günler adına normal görülürken mimariden, inşaata, sanattan edebiyata yeni kültürler, yeni ihtiyaçlar, yeni beklentiler, “kent estetiği”ni düşündürmüş olmalı.
Kısaca; yaşanılan yer olarak şehir, herkese açık hizmet alanları, üretme, biçimlendirme dönüştürme ve geleceğe taşıyıp şehir mensuplarının güzel duygularına cevap verme…  
*   *   *
Dünden bugüne şehirler, ortak duygular ve kabullenişler, düşüncelerde, duygularda, davranışlarda ve algılarda değişiklikler ve insan hayatını kolaylaştıran alet, araç ve gereçlerin yapımıyla kurulmuş.
Şehirler; sadece insanlar, sokaklar ve binalardan oluşan mekânlar olmamıştır. Aksine şehirler,  her devirde öne çıkan yönleriyle ilim, eğitim ve kültüre ev sahipliği yapan, aynı zamanda alış verişin de kalbinin attığı yerleşim yerleri olmuştur. 
Benzerlerinden ayrılan maddi ve manevi yapılarındaki ve de sosyal ve kültürel formlardaki değişimler ve gelişimler, bir şehrin hafızasıdır. 
Her şehrin bir hafızası vardır. Şehirleri birbirinden ayıran onlara belirli karakterler yükleyen ve kimlik kazandıran da bu hafızadır. 
Şehrin hafızası, insana her türlü yaşanmışlığı da sunar. Bu yaşanmışlıklar arasında nice tutkular, mutluluklar, umutlar ve bazen de gözyaşları gizlidir. Hiç beklenmedik bir anda akla takılan bir anı parçası, insanı,  bir yaşanmışlığın gizemine sürükler.  
Şehirde yaşayan her insan, şehrin hafızasından nasiplenir. Bu hafıza ile yoğrulur ve hayatını devam ettirir. Her insan aynı zamanda şehrin hafızasının şekillenmesine de katkıda bulunur. Hafızayı bir yandan korur bir yandan da onu inşa eder. 
İnsan ve Şehir arasındaki bu karşılıklı ilişki, şehir kültürünü oluşturur. Onun için bir şehrin tarihine vâkıf olmadan sokaklarını gezmeden insanlarını tanımadan, çarşılarını kıraathanelerini bilmeden; kısacası şehri müşahede etmeden hafızasını anlamanın imkânı yoktur. 
İnsanın bir gün gelebileceği bir şehri, bir mahallesi, eşi dostu, çocukluğunu birlikte geçirdiği arkadaşları, kapısını teklifsiz çalabileceği komşuları olması ne güzel. Her şeyi, bir yana bırakıp farklı bir dünya aradığı zamanlarda, ömrünün kemale erdiği noktalarda sokaklarında bir şeyleri yeniden bulmanın hazzını duyacağı, karşılaştığı herkesten emin olacağı bir yeri; şehri, mahallesi olmalı insanın. Öyle bir yer ki; her nesne, her ses, canlı cansız her şey tanıdık, her şey bildik …

*   *   *
Şehrin oluşumu, değişimi veya gelişimi için korunması gereken parçalar ile şehrin tarihi için kolektif hafıza meydana getiren yapılar, şehrin gerçek, orijinal ve kimlik verici unsurlarıdır. Bundan dolayı hafıza, şehrin aidiyetini artırır.

Zaman içinde yaşanılanların, öğrenilenlerin insanların zihninde geçmişteki ilişkisiyle saklanır, unutulmaz. 
Hafızanın devamlılığı ise, konunun en önemli özelliğidir. 
Devamlılığı hak etme, hafızayı korumakla mümkündür. Çünkü sadece hafızasını koruyabilen şehirler, devamlılığı hak ederler.
Şehrin hafızası, şehrin tarih ve kültüründeki devamlılığı korurken, şehir sakinlerinin kimlik ve birbirleriyle yakınlığını güçlendirerek “şehrin ruhu”nu ortaya çıkarır. 
Bir şehrin hafızası, o şehrin geçmişini taze tutan semboller sistemidir. Bu semboller; bir yapı olarak, bir ürün olarak, bir uygulama olarak ben-zerlerinden ayrılarak şehri temsil eder. Paris’in Eyfel kulesi, Newyork’un Özgürlük Anıtı, Roma’nın Aşk Çeşmesi, İstanbul’un Kız Kulesi, Manisa’nın Mesir Saçım Töreni, Adana’nın Altın Koza Film Festivali gibi.
*   *   *
Mahalli tarih, önemli şahsiyetler veya figürler hakkındaki dinamik sözlü hatıratlar, her sokağı karış karış tarayan, orijinal dokuyu koruyan edebiyat ve folklor, özgün mahalli sanat ve mikro şehir mimarisi şehir hafızasındaki önemli özelliklerdir. 
Gelenekler, eskiye aitlik, farklılık ve mahallilik insanın kendi hayatı içinde çevresiyle ilgilidir. Çevre ise insanın yaşadığı, yaşamak zorunda kaldığı yer olarak; mahallesidir, şehridir.
Bunca mesele içinde bütün özellikleriyle bir mahallede, bir şehirde yaşıyoruz. 
Her alandaki değişimin ve de gelişimin ise hayatımızı kolaylaştırdığı muhakkak. Bu kadar kolaylık, hız, konfor, rahatlık içinde bir şeylerin yokluğunun çok defa farkında bile değiliz. 
Günler, aylar ve yıllar içinde mahallemiz, şehrimiz değişiyor. Birçoğumuzun dünyaya gözlerin açtığı evi, okuduğu ilk okulu, ilk pazara çıktığı sokak aralığı vs. artık yok, yok, yok. Hafızamız silinmiş gibi.
Neden? Bir şeylerin bedeli mi ödeniyor!
Bütünüyle hızla değişen çevre, insana eskiye ait olan her şeyin silindiğini ve bir devrin kapandığını düşündürür hep. Sıradan bir geçişte veya meraklı bir arayışta bunlara rastlamak mümkündür.
*  *  *
İnsanın dünyayı, evreni anlayabilmede, sosyal barışı tesis edebilmede ve kendi şartlarını geliştirebilmede yeni bir dönem yaşanıyor.
Bu dönem; daha farklı ve yeni oluşumların, yeni kültürel ürünlerin, dünya hakkında yeni teorik perspektiflerin sunulduğu (postmodernist) bir dönemdir.
Artık aklın ve ilmin öne çıktığı, etik ve ahlâk kavramlarının tüm dünya için aynı olması gerektiği, din, tarih, ahlâk, hukuk, felsefe vb. kavramların sebep sonuç ilişkisiyle çok sert eleştirildiği, evrenselliğin savunulduğu dönem (modernite) artık gerilerde kalmıştır.
Bu çağın insanı; kendi ihtiyaçlarına yönelik, kendi yolunu izleyerek yaşamak isteyen, aktif, rahat ve esnek bir insandır. Egzotik, kutsal ve nadir olana olumlu bakar.  Geleneklerle ve eskiyle barışıktır.  Genel ve evrensel olan yerine mahalli olana yöneliktir ve kendi hayatıyla ilgilidir.
 
*   *    *
Günümüzde bilhassa sosyal ve beşerî bilimler alanlarında insanın benlik hafızası ve şehir hafızaları temel ilgi alanlarından biridir. 
Şehirlerin “tarihi doku ve hafızasını olduğu gibi korumak”, dünkü bir hedef olarak artık geride kalmıştır. Zaman, bir şehri “ilham, sezgi” gibi araçlarla geliştirecek eleştirel bakışa sahip olmak ve şehri çağa uygun güncelleyerek detaylandırma zamanıdır. 
Bu düşüncelerden hareketle kimine göre “şirin”, kimine göre “gır”, bana göre de “kadim” şehrimiz Demirci, “Kent Estetik Komisyonu” marifetiyle mikro mimari işlemlerini gerçekleştirirken hafıza unsurlarını da göz ardı etmemlidir. 
Her türlü yapı ve açık yeşil alanlar, insanların sadece biyolojik ihtiyaçlarını karşılarken psikolojik ihtiyaçlarını, entelektüel ihtiyaçlarını karşılayacak estetik niteliklere de sahip olmalıdır.
Çevre ile ilgili mevki, sokak, cadde olarak her bir kelime, önemsenmelidir. 
Özellikle isimler, çevre nitelikleriyle uyum içinde verilmelidir.
Çevre kültürünün yazılı ve görsel değerleri, kayda geçirilip korunmalıdır.
Her bir resim ve her bir eser, makale için koruyucu, sergileyici mekânlar insanların hizmetine sunulmalıdır. 
Özellikle tarihsel müktesebatı içeren unsurlara, daha fazla dikkat çekilmelidir. Bu çerçevede eski Demirci resimleri, müze niteliğiyle tanıtıma girmelidir.
Tekrarlanan her türlü yenilenmeler, düzenlemeler, hafızayı silip süpürmemelidir. Camilerdeki hatıralar, ne pahasına olursa olsun kaybolmamalıdır.  
Geçmişten günümüze kadar yaşanılan şehrin her türlü hayat biçiminde bilgi sahibi olan insanlar, ayrıcalıklı şahsiyetleriyle önem kazanmalı, yaşanmışlıklarından “gönüllü” olarak istifade edilmelidir.

Her biri başlı başına birer konu olan bu hususların ilgili komisyonun gündemine girmesi en içten temennimizdir.

YAZARLAR