NİYAZİ UYAR

Tarih: 05.02.2025 10:33

HALK DENİLEN BÜYÜK USTA

Facebook Twitter Linked-in

“Doğanın en üstün yaratığı insandır,” diye öteden beri söylenir gelir. Eğitimcilik yaptığım günlerde tasavvuf edebiyatı ile ilgili genel bilgileri anlatırken derdim ki, altını çizerek:
“Tanrı kendi güzelliğini görmek için insanı yaratmıştır. Tanrı, insanın cemalinde kendini görür. Ona sebep derdim ki, ağza, yüze küfretmek Tanrı’ya küfretmektir!”
Bugün insana dair bir şeyler yazmak geldi içimden. İnsan, çok bilinmeyenli denklem gibidir. Hatta o kadar, çok bilinmeyenli denklemdir ki, denklemlerin en çözümsüzüdür. Bu çözümsüzlüğün çözümü yolunda, dişe dokunan şeyler yazabilirsem, ne mutlu bana. Hakikaten insanı çözmek zordur. “Ben, insan sarrafıyım,” diyenlerin gördüklerine dair bir şey diyebilirler lakin, görebildikleri kadardır. Ya bahse konu yurt-taşın içindekiler, aklından geçenler ya hayalini kurdukları ya söylemekten çekindikleri ya da söylemekten korktukları… 
İnsan üç boyutlu resim gibi üç boyutlu bir varlıktır: Geçmiş, içinde yaşadığı zaman ve gelecek!
İnsan geçmişini bilir, bilmelidir za-ten, çünkü yaşamıştır, başından geçmiştir, tanık olmuştur. Peki insan geçmişi ne kadar bilir, ancak tanık oldukları kadar veya duyup görebildikleri kadar. Ya hatırlayamadıkları, gör(e)medikleri, duymadıkları… İçinden çıkılamaz, cevabı verilemez sorular…
Şimdiki zaman, insanın yaşadığı günlerler, haftalar, aylar, haftalar… yani yaşadığı andır. Algı problemi olmayanın insan içinden geçtiği günlerde nelerin olduğunu bilmesi az çok beyin fonksiyonlarında bir sıkıntı olmayan insanın fark etmesi gerekir değil mi? Peki öyle mi? Bu soruyu yanıtlamadan dünden bugüne ne idi ne oldu, nasıl oldu… sorularına nasıl bir yanıt veririz düşü-nelim biraz.

Gelecek zaman, işte asıl mesele bu değil mi? Çünkü dün yaşandı iyi kötü geride kaldı. Şimdiki zamanda olanları fark etmek, beyin fonksiyonlarının doğru işlevine bağlı. Peki gelecekte bizi ne beklemekte ne yaşayacağız, ulus olarak ne yaşayacağız… Hatta sorulmasından bile ürküntü duyaca-ğımız sorular, sorunlar… İşte bunları insanın bilmesi imkansızdır. Gelecekte neler yaşayacağını bilen bir insan olur mu? Olur da olmaz da. Olur çünkü, çalışmayıp yan gelip yatan bir insanı iyi bir gelecek beklemez. Bu bilinir. Bilinmeyen ise, kişinin vazifelerini yerine getirdikten sonra karşılaşacağı olumsuzluklar. Bu durum şahsi olduğu kadar top- lumsaldır da. Mesela Sümerlerin yıkılışı hazin bir hikayedir. 
Sümer devletini yıkılışının sebebi ülkesine göçmen olarak kabul ettiği Akatlardır! 
İnsan doğada yaşar ve yaşadığı ortamın bir parçasıdır. Peki insanın yaşadığı doğayı tahrip etmesini, yakıp yıkmasını nasıl açıklarsınız? İnsan yaşadığı çevreyi büyüklerinden emanet almadı mı? Bu emaneti çocukları için almadı mı, torunları için almadı mı?
Peki emanete ihanet edene ne demeli? İnsan yaşadığı çevreyi, doğayı neden katleder, ağaçları neden keser, ormanları neden yakar? Peki insandan başka hangi canlı geleceğine insan kadar ihanet içindedir? 
İnsana bu ilkel cahil davranışları yaptıran, onun kişisel hırsıdır, maddi çıkarıdır, doymak bilmez para hırsıdır! 
Ben derim ki, bir insanın öncelikle insan gibi insan olması lazımdır. Sonra onun sonradan edindiği değerler gelir. Ya birey olmak veya yurttaş olabilmek. Yurttaş olabilmek, öyle sanıldığı kadar kolay değildir... Mesela insanları, dil, din, mezhep bakımından tasnif etmeden ayrımsız sevebilmek. Ben biliyorum ki, şu an ortaya attığım bu düşünce çoğu insanı hop oturtup hop kaldırır. Ben derim ki ahlaklı bir gayrı müslim, ahlaksız bir Müslümandan evladır. İnsan hangi ülkede doğmuşsa o ülkenin milliyetinden, annenin babanın dininden olmaktadır. 
Yani bütün mesele insan olabilmektedir önce.
İnsan üreten bir varlıktır. Onun doğuştan getirdiği üstünlükleri sayesinde hayata çevreye şekil verebilir. Dedim ya işte asıl mesele bu, onu diğer varlıklar-dan üstün olan özelliklerinin in-sanlık lehine gerçekleştirmesidir. Az da olsa geçmişte güzellikler vardır… 
Ya katliamlar ya savaşlar... 
Emperyalist ülkelerin yöneticileri, oyuncuları, Anadolu’yu işgal ettiklerinde ne katliamlar ne talanlar yapmışlardı biliriz değil mi, okuduk, duyduk! Yakın zamanda aynı amaçla, fakat farklı yöntemlerle hem de gözümüzün içine baka baka, işgal ettiği ülkelerden yerli işbirlikçilerinin desteğini alarak  yeni oyunlarla ya- lan yanlış algı operasyon larıyla Irak’a, Suriye’ye, Libya’ya, demokrasi götürüyoruz diyerek, bölüp parçaladılar.

Bu oyuncular dün Hiro-şima’ya, Nagazaki’ye atom bom-bası atan zihniyetin torunlarıdır!

Halk denilen büyük usta, dünyada daha çok kan, daha çok gözyaşı dökülmemesi için uyanmalısın. Halk denilen büyük usta, tez elden aklını başına almazsan, vay ki vay! Daha çok kanlar akar, analar daha çok gözyaşı döker!

       Ocak 2025 / Salihli
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —