Dr. Nurullah ABALI


Hattat Mehmed Es’ad Yesârî'nin Müthiş Azmi


               Hat sanatı, Osmanlı hattatlarının elinde çok ileri seviyeye ulaşmıştır. Osmanlı Devleti’nde yetişen çok sayıda hattat, görenleri hayran bırakan muazzam eserler vermişlerdir. Osmanlı hattatları meydana getirdikleri yeniliklerle bu sanatı ileri bir noktaya taşımış ve İslâm Alemi’nde bu sanatın üstatları olduklarını göstermişlerdir. Nitekim, Osmanlı hattatlarının bu sanat dalında en önde olduklarını ima eden şu söz meşhurdur: “Kur’anı Kerim Mekke’de nâzil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı!”

               Bu hattatlar arasında öne çıkmış, bu sanatın zirvesine ulaşmış öncü şahsiyetler kendilerinden sonra gelen hattatlara rehber olmuşlardır. Hattat Mehmed Es’ad Yesârî Efendi de bu şahsiyetlerden birisidir. 18. yüzyılda yaşayan bu hattat, azmi ve iradesiyle hat sanatında muhteşem eserler vermiştir. 

               Mehmed Es’ad Yesârî Efendi’nin vücudunun sağ tarafı doğuştan felçli ve sol tarafının da yarısı devamlı titreme halinde olmasına rağmen küçük yaşta hattatlığa merak sarmıştı. Bu engelinin çalışmaya, meslek edinmeye ve meslekte uzman olmaya engel oluşturmayacağını gösterircesine çalıştı. Sağ elini kullanamadığı için sol eliyle yazıyordu. Bu yüzden “Yesârî” (solak) diye anılmaya başlandı ve daha sonraları bu sıfat, isminin yerine kullanıldı. 

               Mehmed Es’ad Efendi, başarıya ulaşmada azim ve iradenin temel şart olduğunu göstermesi açısından çok önemli bir şahsiyettir. Devrin meşhur hattatlarından ders aldı ve kısa zamanda kabiliyetini göstermeyi başardı. Azimli çalışmaları sonucunda birçok hocadan sonunda icazet aldı. Gittikçe ustalaşan ve çevresinde tanınan Mehmed Es’ad Efendi gayet mütevazı bir karaktere sahipti. Bu yüzdendir ki o sanatı sebebiyle takdir edildiği gibi, herkes tarafından sevilip sayılır, devrin ileri gelenlerinden büyük itibar görürdü. Devrin padişahı Sultan III. Selim’in de takdirini kazanan Yesâri Efendi, Enderun-ı Hümayun’a hat öğretmeni olarak tayin edildi. 

               Devrinin ta’lik yazısının en kudretli ustası olan Şeyhü’l-İslam Veliyüddin Efendi, Mehmed Es’ad Efendi’nin vücudunda zorlu engeller bulunmasına rağmen mahareti ve çalışkanlığı nedeniyle hat sanatında zirveye erişmesinin yanında, gösterdiği alçakgönüllülüğü karşısında; “Cenabı Hakk bu zâtı bizim kibrimizi kırmak için göndermiştir.” demekten kendini alamamıştı.

               Belli başlı hat türlerinde en mükemmel tarzları geliştiren Osmanlı hattatları, İran’da ortaya çıkan ve “Acem Yazısı” diye de anılan ta’lik hattında rakipsizlerdi. Yesârî Efendi, ta’lik yazıya da en mükemmel şekli kazandırdı ve Osmanlı hattatlarının hat sanatının bu türünde de en mükemmel eserleri verebileceğini ispat etti.

               Yesârî Efendi tevazuu yanında sanatını öğretmekte de gayet cömertti. Sanatının zekâtını, hatta bu sahadaki bütün varlığını heveslilere dağıtıyordu. Evi âdeta bir okul haline gelmişti. Bu sanata merak salanlar haftanın belirli günlerinde evini doldurur, bu büyük sanatkârdan hat dersleri alırlardı.

               Yesârî Mehmed Es’ad Efendi’nin oğlu olan Yesârîzâde Mustafa İzzet de hat sanatını babasından öğrenip icazet aldı. I. Abdülhamid, III. Selim ve II. Mahmud devirlerinde mimari eserlerin çoğu, özellikle çeşme ve sebiller, bu babaoğulun muhteşem ta’likleriyle bezenmiştir.

 

               Mehmed Es’ad Yesârî Efendi 19 Aralık 1798’de İstanbul’da vefat ettiğinde geride kendisini kıyamete kadar hatırlatacak pek çok levha, kitabe bıraktı. 

Kaynak : 

Nurullah Abalı, Engel Tanımayanlar, 117-119.

YAZARLAR