Muhterem okurlar, İnsanı en derinden sarsan hakikatlerden biri, hiç şüphesiz ölüm gerçeğidir. Bir gün hepimizin yüzleşeceği, kaçınılmaz son… Buna rağmen çoğu zaman ölümü gündemimize almıyor, sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz. Oysa Allah Resûlü (s.a.s) ashabıyla birlikte bir cenaze başındayken kabri gördü; duygulandı, gözlerinden yaşlar süzüldü. Ashabına dönerek, “Kardeşlerim! Ölüm için hazırlık yapın.” (1) buyurdu. Bu uyarı, sadece o günün Müslümanlarına değil, kıyamete kadar gelecek tüm ümmete yapılmış bir nasihattir.
Ancak biz bugün, gündelik telaşların, dünya hırslarının ve bitmeyen emellerin peşinde koşarken; ölümün varlığını çoğu zaman hatırlamak bile istemiyoruz. Haberlerde her gün biten hayatları sıradan bir istatistik gibi izler olduk. Salgınlarda yitirdiğimiz canlara bile göz ucuyla bakıp geçiyoruz. Oysa her biri hatırlatıcı bir işaret, her biri uyanış için bir çağrı mahiyetindedir.
Hepimiz biliriz ki, ölüm de haktır, yeniden diriliş de hak. Biz bu dünyaya kalıcı olmak için değil; bir imtihan için gönderildik. Asıl yurdumuz olan ahirete dönecek ve Rabbimizin huzurunda yaptıklarımızın hesabını vereceğiz. Kimimiz sonsuz mükâfata erişecek, kimimiz de yaptıklarının hesabıyla yüzleşecektir.
İnsana hayata yön veren, ona anlam ve istikamet kazandıran en büyük esas, ahirete olan imanıdır. Ahirete iman eden kimse bilir ki, ebedî hayatın anahtarı bu dünyadadır. Bu bilinçle yaşayan mümin, güzel ahlakla amel eder, kulluğunu takva ile süsler, Rabbini unutturacak kirden ve günahlardan uzak durur. Huzuru, dünyalık hırsta değil, Allah’ı anmakta bulur. Etrafına iyilik saçmayı bir yaşam ilkesi haline getirir.
Ahiret inancı, sadece ölümden sonrasına dair bir tasavvur değildir; dünyayı güzelleştiren bir imandır. Çünkü insan, yaptığı her işin hesabını vereceğini bilirse; sözüne, davranışına, kazancına, ilişkilerine çeki düzen verir. Öyleyse geliniz, kendimize şu samimi soruyu soralım:
“Beni Rabbimden uzaklaştıran nedir? Neyi bu kadar önemli görüyorum da ahireti unutur hale geliyorum?” Bir gün amel defterimiz bize açıldığında, “Keşke!” demeyenlerden olmak için bugünden hazırlık yapalım. “Ben zaten hesabımla karşılaşacağımı biliyordum.” diyebilecek bir yüz aklığı ile Rabbimizin huzuruna çıkalım. Unut-mayalım: Ahiret için çalışan kazanır. Ve hiçbir çaba karşılıksız bırakılmaz.
Kaynaklar:
(1) İbn Mâce, Zühd, 19. (2)
