Bu hadis-i şerifte ihlâsın önemine dikkat çekiliyor. İhlâs “yaptığımız amelleri Allah için yapmaktır.” İhlâs ile yapılan küçücük bir amel, ihlâssız yapılan dağ gibi amelden daha hayırlıdır. Önce ibadetlerimizi ele alalım. İbadetlerimizi Allah rızası için yapmak, niyetimizi halis tutmamız ve başka maksatları ibadete karıştırmamamızdır. Meselâ namaz kılıyoruz. Allah indinde makbul olan namaz, Allah rızası için, Allah emrettiği için kılınan bir namazdır. Çünkü namaz insana Allah’ın verdiği nimetlere bir şükürdür. İnsan bir şükür görevi olarak yaptığı namaza Allah rızasından başka bir amaç karıştırırsa, namazın sırrı bozulur ve Allah katında makbul olmayan bir namaz olur. Meselâ, “Beni namaz kılarken görsünler de, dindar zannetsinler ve alışverişleri benden yapsınlar” diyerek namaz kılmak makbul olmayan bir namazdır. Yine, “Namaz kılayım da dünyevî işlerim rast gitsin” demek de makbul olmayan bir namaza vesiledir. Oruç da böyledir, zekât da, hac da...
Yaptığımız hizmetleri, yardımları da sadece ve sadece Allah rızası için yapmalıyız. Başka dünyevî maksatları asla düşünmemeliyiz. İslâmî hizmetleri hiçbir şeye âlet etmemeye çalışmalıyız. "Ben şu grubun içine girersem, onların nüfuzundan yararlanır, zengin olurum" diye düşünmek amelî bir münafıklıktır. Bu düşünce Kur’ân ve iman hakikatlerinin kıymet ve değerini bilmemek, ahireti üç kuruşluk dünya menfaatine satmak demektir.
İhlâsa nasıl erişilir? İhlâsı kazanmak için iki yol vardır. Bunlardan birincisi ölümle bağ kurmaktır. Peygamber Efendimiz (asm), “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” buyurmaktadır. Ecelin gizli olduğunu, her an ölebileceğimizi düşünmek amellerimizi şahsî çıkarlarımız için değil, Allah rızası için yapmayı netice verir. Çünkü ölünce bizim oraya götüreceğimiz azık önemlidir. Bu azık ancak Allah rızası için yaptığımız amellerle mümkündür.
İhlâsı kazanmanın ikinci yolu da “tefekkür”dür. İnsan kendisi ve varlıklar üzerinde Yaratıcı hesabına tefekkür ettiği zaman, her şeyin Allah’ın isim ve sıfatlarını gösteren bir âyine olduğunu idrak eder. Ve huzuru daimî kazanır. Yani her an Allah’ın huzurunda olduğu bilincini elde eder. Bu da onu "Allah’ın huzurunda edebe aykırı bir şey yapılmaz" düşüncesine sevk edeceğinden bütün amellerinde Allah rızasını gözetmesine sebep olur.
“Allah’ım Sen bizi ihlâsa erdirilen ve ihlâslı olan kullarından kıl. Âmin”
DİPNOTLAR:
- Camiüssağir, c. 1, s. 110