Necmi ÜNLÜ


İMAN VE HAYAT

"...Dosdoğru olanlar, yapmakla yükümlü oldukları emirleri kavramakta gecikmezler. Doğruluk, bu kimselerin rehberleri olur. Kalplerinde önce imanla doğruluk bütünleşmiştir..."


         İmanımız da, hayatımız da Allah’ın lütfu, ikramı, hediyesi, rahmeti. İmanımız Allah’ın yakınlığı. Hayatımız bu yakınlığın keşfedicisi ve algılayıcısı. Her ikisi de Allah’tan. Her ikisi için de sadece Allah’a şükür borçluyuz. İrademizi Allah’ın yardımıyla imanımızı hayata geçirmek doğrultusunda yönlendirerek imanımızı yaşamaksa, yani imanımızı amele yansıtmaksa bizim yükümlülüğümüz.

         Süfyan İbnu Abdullah es-Sakafî (ra) anlatıyor: “Dedim ki: Ey Allah’ın Resulü, bana İslâm hakkında öyle bir bilgi ver ki, bana yetsin ve sizden başka hiç kimseye İslâm’dan sormaya ihtiyaç bırakmasın.”

         Resûlullah Efendimiz (asm) şu cevabı verdi:

         “Allah’a inandım de ve sonra dosdoğru ol” 1

         İşte bütün mesele bu: “ ‘Allah’a inandım’ demek; sonra dosdoğru olmak!”

         Dosdoğru olanlar, yapmakla yükümlü oldukları emirleri kavramakta gecikmezler. Doğruluk, bu kimselerin rehberleri olur. Kalplerinde önce imanla doğruluk bütünleşmiştir.

         Fakat şeytan başımızdadır; görevini yapacaktır; bizi dosdoğru çizgimizden saptırmak, istikametimizi bozdurmak, ayağımızı kaydırmak, bizi sırat-ı müstakimden alıkoymak ve bizi Allah’ın rızasının uzağına atmak için var gücüyle çalışıyor. Kur’ân’ın en öncelikli uyarısı da, şeytana aldanmamak hakkındadır. Kur’ân o kadar nettir ki bu konuda; şöyle buyuruyor: “Ey Âdemoğulları! Size şeytana tapmayın! Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır” demedim mi? “Ve Bana ibadet ediniz. Doğru yol budur!” demedim mi? Şeytan sizden pek çok toplulukları kandırdı. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?” 2

         İmandan sonra “amel-i salih”e muvaffak olmak, müminin hayatında önemli bir yükümlülüktür. Amel-i sâlihi yaşamak, esasen dosdoğru olmak demektir. Çünkü “amel-i sâlih” esaslarını belirleyen, imanla bağlandığımız Rabbimizden başkası değildir. Öyleyse içimizdeki doğruluk bizi Allah’ın emirlerine uymaya, yasaklarından kaçınmaya, yani amel-i salihi uygulamaya götürür.

         Peki, “amel-i salih”e aykırı davranışlarımız olmaz mı? Kendimizi günahsız mı bilmeliyiz? Hayır! Çünkü beşeriz ve insanız. Kendimizi günahsız bilemeyiz. Esasen kendini günahsız bilmek, ciddî bir yanılmadır. Fakat günahlarımız karşısında Allah’ın Ğafûr, Tevvâb, Afüvv, olduğunu aklımızdan çıkarmamalı; günahlarımızdan pişmanlık duymayı ve Allah’a sığınmayı ihmal etmemeliyiz.

         “Lâ ilâhe illallah diyen Cennete girer”3 buyuran Peygamber Efendimiz (asm), bir diğer hadislerinde “İmanınızı lâ ilâhe illallah sözüyle tazeleyiniz” 4 buyurmuştur. Demek ömrümüz oldukça, hayatımız sürüp gittikçe imanımızı her an tazelemek ve taze tutmak önemli bir yükümlülük halinde üzerimizde bulunuyor.

         Cenâb-ı Hak cümlemizi iman-ı kâmilden ve istikametten ayırmasın. Âmin.

 

         Dipnotlar:

         1- Müslim, İman 62, (38);

         2- Yâsîn Sûresi, 36/60, 61, 62,

         3- Riyâzu’s-Sâlihîn, 416,

         4- et-Terhib ve’t-Terğib, 2/415,

YAZARLAR