Bir işletmenin kâr etmesi, onun her zaman güçlü ve sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Asıl mesele, o kârın ne kadarının nakde dönüştüğü ve bu nakdin doğru yönetilip yönetilmediğidir. İşte bu nedenle nakit akış yönetimi, işletmeler için hayati bir konudur. Ekonomik belirsizliklerin yoğun olduğu dönemlerde, işletmelerin ayakta kalabilmesinin en önemli unsurlarından biri nakit akış yönetimidir. Çoğu zaman kâr-zarar tablosu üzerinden başarı değerlendirmesi yapılır, fakat işletmenin sürdürülebilirliği açısından asıl belirleyici olan nakit girişleri ile nakit çıkışlarının dengesidir.
Nakit akışını basitçe şöyle düşünebiliriz: Bir evin musluğundan akan su, evin ihtiyacını karşılamalıdır. Su çok fazla akarsa israf olur, çok az akarsa hayat zorlaşır. İşlet-meler için nakit de aynı şekilde akmalıdır. Ne fazla borçla bo-ğulmalı, ne de tahsil edilemeyen alacaklar nedeniyle susuz kal-malıdır.
Örneğin, bir işletme kârlı görünebilir; fakat alacakların tahsil edilememesi ya da borçların vadesinde ödenememesi durumunda ciddi likidite sorunları ortaya çıkabilir. Bu noktada nakit akış tablosu, dönen varlıkların likidite oranı ve kısa vadeli yükümlülüklerin çevrim kapasitesi gibi kavramlar devreye girer.
Mali müşavirler açısından da bu süreç kritik bir danışmanlık alanıdır. Burada mali müşavirlerin rolü çok büyüktür. Çünkü nakit akış tablolarının hazırlanması, finansal oranların analizi ve işlet-menin geleceğe dönük projeksiyonlarının yapılması profesyonel bir bakış açısı gerektirir. İşletmelerin nakit yönetiminde, özellikle şu adımlar ön plana çıkar:
• Bütçeleme ve Finansal Projeksiyon :
Gelir ve giderlerin dönemsel olarak öngörülmesi.
• Likidite Oranlarının Analizi :
Cari oran, asit - test oranı gibi göstergelerin düzenli takibi.
• Tahsilat Politikaları : Vadelerin kısaltılması, tahsilat takibinin sistematik hale getirilmesi.
• Finansman Yönetimi : Kredi kullanımlarının vade - maliyet dengesi gözetilerek planlanması.
Nakit akış yönetiminin temelinde üç kritik adım vardır.
1. Tahsilat Disiplini :
Satış yapmak tek başına yeterli değildir. Önemli olan, satışın tahsilata dönüşmesidir. Bunun için vadelerin doğru belirlenmesi, ödeme hatırlatmalarının sistemli yapılması gerekir.
2. Giderlerin Kontrolü :
Gereksiz harcamalar, işlet menin kan kaybıdır. Harcamaları sınıflandırmak, öncelikli giderleri ayırmak ve mümkünse maliyet avantajı sağlayacak alternatifler araştırmak, işletmeye büyük nefes aldırır.
3. Finansman Kaynaklarının Planlaması:
İşletmenin her an nakde ihtiyacı olabilir. Bu noktada banka kredileri veya farklı finansman seçenekleri kullanılabilir. Ancak doğru vade ve maliyet analizi yapılmadan kullanılan kredi, işletmeye destek olmak yerine yük haline gelebilir.
Öte yandan, halk açısından da benzer bir mantık geçerlidir. Aile bütçesinde gelir - gider dengesi kurulmadığında, borçların zamanında ödenmemesi veya kontrolsüz kredi kartı kullanımı benzer bir nakit akış sorununa yol açar. Bu nedenle işletmeler için geçerli olan kurallar, bireyler için de geçerliliğini korur.
Sonuç olarak, nakit akışı sadece işletmelerin değil, bireylerin de finansal sağlığının temel göstergesidir. Kâr etmek kadar, doğru zamanda doğru yerde nakde sahip olmak da başarıyı belirler. Etkili nakit akışı yönetimi kobilerin büyümesini ve finansal istikrarını destekler.
Mali Müşavir
Büşra KARAGÖZ