Prof. Dr. Süleyman Sami İLKER

Tarih: 29.01.2024 01:16

JAPONYA GEZİSİ

Facebook Twitter Linked-in

               Bugün size ikinci ağızdan bir seyahatin notlarını aktaracağım. Anlatan bir yakınım. Ondan dinlediklerimi, rızasını alarak yazı haline getirmek tarafı düştü bana. Yakınım çok iyi bir gözlemci. İktisat okuması ve ticari hayatın içinde oluşu sebebiyle de bakış açısı, dikkati ve tespitleri, seyahatin değerini bir hayli artırıyor. Gezi 2023 yazında gerçekleşti. Başlayalım:

               Bir tur şirketi ile yaptığımız Japonya gezisini, 20 yıldır orada yaşayan, eşi Japon olan Ordulu bir erkek rehberle gezdik, diye başladı söze. Onun verdiği bilgiler, bizimle gelen İstanbullu rehberimizden daha faydalı oldu diyebilirim, diye de ekledi. 

               O SÖYLEDİ BEN 

               ZİHNİME KAYDETTİM 

               Meraklı sorularım peşpeşe. Nasıl geçti seyahatiniz? Neler gördünüz, neler yediniz? Evleri, yollar, ticaret, çevre, kılık kıyafetler, gelenekler nasıl, gibi.

               GIDA GÜVENLİĞİ

               1. Özel bir sindirim/hazım rahatsızlığınız yoksa, korkmadan herşeyi yiyebilirsiniz dedi rehberimiz. Ekledi; gıda zehirlenmesi hiç olmaz. 

               (Temizlik imandandır, sözü geldi hemen aklıma. Temizlik, titizlik, bilgi ve alışkanlıklar aynı zamanda gıda güvenliği demek.)

               KIYAFETLER

               2. Kıyafetler hep siyah beyaz. Siyah pantolon, beyaz gömlek. Önce öğrenci, öğretmen, memur sanırsınız. Kadınlar başta olmak üzere, renk ve kıyafetlerde abartı yok. Sadelik esas. İsraf yok. 

               (İsraf etmeyin. /İsraf haramdır. Hay Allah, sanki Kuran'dan mülhem bir hayat anlayışı, diyor beynim. Ama Müslümanlar farklı.)

               DOĞA

               3. Her yer yemyeşil. Ağaç kesmek yasaklanmış. Kereste ihtiyacı dışarıdan getiriliyormuş. Her yer milli parkla dolu, diyor. 

               ("Kıyamet kopacak bile olsa, elinizdeki ağaç fidanını dikin." Bu değerli sözün bilinçli takipçisi ve yaşayanlarından olmalıydık. Bir şeylerimiz yanlış. Yanlışlık kaynakta olmadığına göre, sorun takipçilerde.)

               EVLER

               4. Ev sahibi olmaları zor. Evler sade ve küçük. Bizdeki Tokiler gibi. Taksitler sonraki nesile bile kalabiliyormuş. (Bizde de zorlaştı. Biz geniş ev isteriz illâ ki. Memleketteki ana baba evini satmamak lâzım herhalde.)

               EMEKLİLİK

               5. Emeklilik yaşı 70. 

               ("Beşikten mezara kadar çalışmak." Beynim şaşırmaya devam ediyor. Çünkü bizde, Tıp Fakültesinde bile 67 yaş, öğretim üyesi için mecburi yaş haddi. Daha erken yaşta da emekli olunabiliyor.)

               TEMİZLİK

               6. Şehirler tertemiz. Yollarda, parklarda bir tane çöp göremezsiniz, onca insan kalabalığına rağmen. (O ölçü yine sesleniyor, siz neden böylesiniz diye.)

               OKULLAR

               7. Okulların temizliğini öğrenciler yapıyor. Böylece okul, ev, çevre, şehir, doğayı temiz tutmayı çocukluktan öğreniyorlar. Ömür boyu da bu güzellik hayatlarında yer alıyor. 

               (Kimse, devlet temizlesin, belediye temizlesin diye elindekini yere atmıyor. Aslında dinler -özelde İslâm- insanı medenileştirecek ölçüler getirmiş. Fakat biz bunun neresindeyiz? Bunu söylerken Eski İstanbul nezaketi, zerafeti, Türkçesi, edebi gibi ifadeleri hatırlıyor beynim yine.)

               TRAFİK, OTOPARK VE TASARRUF

               8. Hiçbir trafik ve otopark sorunu yok. Araçlarını sık değiştirmiyorlar, uzun yıllar kullanıyorlar. (İsraf karşıtlığı ve tasarruf)

               MİLLİYETÇİLİK

               9. Alman arabaları çok çok ucuz Japonya'da. Neden? Japonların 5 - 6 ünlü markası var. Yerli olanları tercih ediyorlar. Onun için ucuz Alman arabaları. Pek alan olmuyormuş. (Vatan sevgisi, yerli malı hassasiyeti. Okullarda -eskiden- kutlanan bir haftamız vardı.)

               OKUL KİTAPLARI 

               10. Okul kitaplarını 4-5 yıl boyunca öğrenciler birbirlerine devrederek kullanıyorlarmış. Kitapları yırtan veya yıpratan bedelini ödüyormuş. (İsrafa karşı olma sözü bile hafif kalır bu ölçü ve bilinç karşısında. Çünkü Japonlar fakir değiller.)

               ANA OKULLARI VE JAPON ALFABESİ

               11. Devlet 3 yaşından itibaren ana okulu eğitimini zorunlu tutuyor, çocuklar 7 yaşına geldiklerinde kullanılan 3 alfabeyi de öğrenmiş oluyorlar.

               DİSİPLİN, RANDEVULAR

               12. Herkes çok disiplinli ve dakik, bütün randevulara tam zamanında gidiliyormuş bir dakika bile gecikmiyorlarmış. (Tam da Mehmet Akif Ersoy'u hatırlatıyor bana)

               FİYAT FARKI YOK

               13. Havaalanı ve deniz kenarı gibi yerlerde lüks restoranlar var. Fakat fiyatları şehir içindeki diğer mütevazi restoranlarla neredeyse aynı, çok az fark ediyor.

               AYAKKABI ÇIKARMAK 

               14. Geleneksel Japon restoranlarına ayakkabısız giriliyor, bütün Japonlar evlerine de ayakkabısız giriyorlarmış. Yemek de çoğu kez oturarak, yerde yeniyormuş. (Herşey sanki eski bizi anlatıyor.)

               TOPRAKSIZ TARIM

               15. Gıda ürünlerinin yaklaşık %85'ini dışarıdan satın almak zorunda oldukları için (ülke topraklarının sadece %12si tarıma elverişli) topraksız tarım tekniklerini çok hızlı bir şekilde geliştirmeye çalışıyorlar.

               (NASA'nın pahalı uzay programları ve oralarda karşılaşacakları sorun ve ihtiyaçlar için yaptıkları bilimsel araştırmalar o kadar çok icata yol açmış ki. Hayatımızın her yerinde varlar. Topraksız tarım fikri de o şekilde başlamış.)

               DİNLERİ

               16. Budizm ve Şintoizm hakim dinler, ancak Ateizm ve Hristiyanlık da hızla yayılıyormuş.

               SONUÇ : 

               Bütün bu değerli bilgi, görgü ve tecrübelere vaktinde -iş işten geçmeden- sahip olmak, Yaratan'ın ve elçilerinin bizden istedikleri "medeni olma teklifine" kolay ulaşmanın yollarından birinin de, seyahat etmek olduğu görülüyor, okuma alışkanlığından sonra. ("Seyahat edin, sağlık bulun." "Allah'ın verdiği nimetlerin hangi birini sayabilirsiniz." O'ndan sözler hep.)

               GÖRDES'TEN TOKYO'YA

               Bütün bunlardan sonra, kokartlı Japonca Turist rehberi hemşehrim Emine Ataman Koç'un "Gördes'ten Tokyo'ya" adlı şeker tadındaki güzel kitabını öneririm. Çok güzel. (Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2014)

               Selâm ve saygılarımla. 

 

               Not :

               Arkadaşım KBB'ci Dr Asım Aslan bir dönem Japonya'da bulunmuştu. Onun bazı ilâveleri oldu özelden.

               "Japon gençleri siyah-beyaz ceket, gömlek giyerler, altta ise siyah pantolon. Tarz bu. Kızları aşırı makyajlı ve çok yüksek topuklu giyiyorlar. 2001’de gittiğimde metroda öğrenciler binmişti. Hepsinin elinde cep telefonu bir köşeye dağıldılar. Konuşma filan yoktu. Demem o ki, iyi tarafları varsa da maalesef bozulmuş tarafları da var. Bunları da görmek lâzım. 

               Asıl önemli olan da bu bozulmayı tetikleyen, kesinlikle Avrupalılar olmuş. Yaşlı Japon’lar bunun farkındalar.

               Japonya’da en fazla talep gören plastik cerrahi işlemi, göz kapaklarının düzeltilerek beyaz ırka benzetilmesi işlemi imiş. Artık nasıl bir psikolojiye sokuldularsa. Gençler arasında, çok talep varmış."


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —