İlknur BURSALI


KARAOKLAR EKOLOJİK HAYAT ÇİFTLİĞİ -2- ‘DEMİRCİ TÜRKİYE DE ORGANİK TARIMIN BAŞKENTİ OLACAK’ - 2- ( GEÇEN SAYIDAN DEVAM )

"...Üretici ziraat mühendisinden korkar hale gelmiş. Ziraat mühendisine inancını güvenini kaybetmiş. Kulaktan dolma bilgilerle bu iş yürümez. Yurt dışında aldığım eğitimlerin bana en büyük katkısı o. Adam diyor ki bilimsel veriyi üretimin içine katmadıktan sonra amelelik yaparsın, para kazanamazsın diyor. Bilimi kullanacaksın diyor..."


                ‘DEMİRCİ TÜRKİYE DE ORGANİK TARIMIN BAŞKENTİ OLACAK’

                Ana hedefimiz bu ve bu hedefe ulaşacağız inşallah. Proje hazırlıyoruz ama burayı işleyen de yöneten de Demircili aslında. Rahime Ziraat Mühendisimiz Mahmutlar Köyü’nden burayı yöneten kişi o. Biz sadece Demircili. Ben de fahri Demirciliyim.

                Karaoklar Çiftliği kuruluş aşamasında zoru başardı. Çevresinde bulunan insanlar çiftçi ama neyi ne şekilde yapacağı konusunda bilinçli olmayabilir. Sizi örnek alan bir grup oluşturdunuz, çevrenizde bunu başarana kadar geçtiğiniz süreçler nelerdi?

                Üretici ziraat mühendisinden korkar hale gelmiş. Ziraat mühendisine inancını güvenini kaybetmiş. Kulaktan dolma bilgilerle bu iş yürümez. Yurt dışında aldığım eğitimlerin bana en büyük katkısı o. Adam diyor ki bilimsel veriyi üretimin içine katmadıktan sonra amelelik yaparsın, para kazanamazsın diyor. Bilimi kullanacaksın diyor. İlk yıl badem hasadına girdik, 20 işçiyle bir ay sürdü. Teknolojik bir alet var silkme makinesi. Çok basit bir makine ile onda bir oranına düştü. Teknoloji ve bilimi bu işin içine katmadığımız sürece kazanamayacağız.

                Ben yine yurt dışında gördüğüm bir örnekle, araziyi işlemeden önce bir dip patlatması dediğimiz şeyi kepçeyle yapıyorum. Toprağı alt üst ediyorum. 1 - 1,5 metre kırıyorlar toprağı. Sorduğum zaman siz ilk üretimi yapmıyor olabilirsiniz, buğday ekiliyor ya da sebzecilik yapılıyordur ama bunu yapmalısınız dediler. Traktörün pulluğuyla ilk 20 cm 30 cm bölümünü işlersiniz ama 30 cm altı kaya gibi serttir diyor. Fidan dikeceksen gelişmez, o toprağı 1 - 1,5 metre kaldır ki orası genişlesin, fidan gelişimi hızlı olsun diyor. Yukarıda biz bahçeyi hazırlarken bu maliyete giriyoruz ki, ciddi bir maliyet. Biz bunu yapıyoruz yan taraftaki tarla yapmıyor, yapmayan tarla ile yapan bizim tarla arasında on kat fark var. Gidin görün gözünüzle. İkna etmeye gerek yok şimdi görüyorlar. Söylenilene inanmıyor gözüyle gördüğüne inanıyor, dokunuyor, hissediyor, o zaman evet fark var diyor.

                Karaoklar Çiftliğinde verilen ilk eğitimi hatırlıyor musunuz?

                Ali İNAL hocam araziyi incelemeye gelecek, “Bana beş tane üretimin içinde olan çiftçi hazırlayacaksın.’’ dedi. Daha bir sürü şey de istedi: Metalürji, toprak analizi, su analizi, 30 yıllık meteoroloji verileri istedi. Mahmutlar’a gittim, Örücüler’e gittim, Yeşiloba’ya gittim. Dedim ki arkadaşlar profesör gelecek, çok kıymetli bir adam, burada sizinle tarımla ilgili konuşacak,  getiremedim. Hocaya mahçup olmayayım diye yevmiye verdim, yevmiye ile adam getirdim buraya. Bugün geldiğimiz noktada Karaoklar Çiftliği’nde eğitim var deyince hepsi geliyor şimdi. Doğru yolda olduğumuzu gösteren işaret bu, o zaman inanmayan insanlar şimdi artık yapılan işe inanmaya başladılar.

                Badem çeşidiniz bu bölgede ilk kez uygulandı. Neden Ferragnes Feravnel cinsi tercih edildi?   

                Geldiğimizde hocalar dedi ki “Ferragnes Feravnel badem cinsi var onu dikeceğiz.’’ dedi. Ben üreticilere soruyorum, hiç bu cinsi bilen yok. Herkes Amerikan Bademi dikmiş. Hocaya diyorum ki Amerika’yı yeniden keşfediyoruz. “Burada hazır dikilmiş bademler var, biz bunu neden dikiyoruz.’’ dedim. “Git’’ dedi “Bu soruyu onlara sor.’’ hakikaten gittim sordum: “Ahmet Abi, sen bu badem cinsini neden diktin?’’

                “Hasan dikmiş o nedenle diktim.’’ diye cevapladılar. Hiçbir bilimsel veri yok.

                Profesör diyor ki “Nomperyal badem cinsi sizin bölgeye uygun değil. Geçmiş 30 yıllık ısı verilerini incelediğimde iki yılda bir ilkbaharda don oluyor. Nomperyal badem cinsi 15 gün erken çiçek açar. Ferragnese göre dona yakalanır ve ürün az olur.’’ diyor. Bir baktım herkes Ferragnes Feravnel badem dikmeye başladı. Bir baktım o Nomperyal bademin de Türkiye’ye uygun olmadığı ortaya çıktı. Bilim böyle bir şey işte, size yol gösteriyor. Şu anda istesenizde   o çeşidi bulamazsınız, özel üretim yaptırmanız gerekir. Çiftliği kurarken Ferragnes Feravnel badem cinsini seçtik ama bilim öyle bir şey ki  bilim gelişmeye devam ediyor. İki yıl önce yeni bir cins çıktı. İspanyol cinsi. Erkeği dişisi yok, kendi kendine ürün verebiliyor. Ferragnes Feravnel den de geç çiçek açıyor. Geçen yıl patenti alındı, ilk diken bizleriz. Makoko cinsi getirdik onu dikiyoruz. Verimi daha yüksek.

                Bu sene badem olmadığı don olduğu söyleniyor, sizi de etkiledi mi bu durum?

                Bu olay don ile ilgili değil bence. Hava şartları, iklim krizi. Bu nedenlerle bu sene badem çiçek açamadı, ilk defa görülmüş bir şey. Mart döneminde çiçeklenme döneminde çiçeklenme olmadı. Sadece Demirci’de değil, Ege’de Trakya’da Anadolu’da olmadı. Birkaç yer dışında hiçbir yerde badem çiçek açamadı. Adıyaman’da bununla ilgili çalıştay düzenlendi sonucu henüz açıklanmadı. Açıklandığında sizlerle de bu bilgiyi paylaşırım.

                İsviçre’de bulunan Organik Tarım Araştırma Merkezi tarafından ‘Türkiye’nin En İyi Organik Tarım Çiftliği’ seçildiniz . Manisa’da genel anlamda organik çiftlik sayısı çok az Demirci’de ilk sizin çiftliğiniz vardı. İlçemiz organik tarımda hangi noktada?

                Demirci’de hiç yoktu. Karaoklar Çiftliğinden sonra organik sertifikalı üretim yapan şu anda 324 kişi bulunuyor. Biz başladığımızda hiç yoktu. Şu anda sıfırdan 324 gibi bir sayıya ulaştı, bu sonuç bizleri mutu ediyor.

                Sertifika nasıl alınıyor?

                Denetleme firmalarıyla çalışıyorlar. Sertifikasyon firmaları Tarım Bakanlığına bağlı, Türkiye’de 37 tane Organik Tarım Firması var. Biz Alman bir firmayla çalışıyoruz.  Seres Firması bizi çok zorluyor ama biz de yapmışken en iyisini yapalım diye o firmayla çalışıyoruz. Elimizi sabunla yıkayamıyoruz, sabun kullanmak bile yasak. Çiftlikte sabun bulamazsınız. Firma suyun ayağından gidip numune alıyor, tespit ederse ceza yazıyor. İlaç kullanmaktan vazgeçtim, diktiğiniz domatesin tohumunun ya da fidesinin organik olup olmadığını bile kontrol ediyor. Ben dışarıdan herhangi bir fidan bir tohum alıp dikemiyorum buraya. Tohumunun organik menşei olması gerekiyor, sertifikasyon sürecinden geçmesi gerekiyor. Tohumuna bakın. Bir ülkenin geleceği kendi gen bankasında diyoruz. Ata tohumları hastalığa daha dirençli, hastalandığı zamanda bitkisel çözümler, biyolojik ve kültürel çözümler var zaten hepsinde. Isırgan otuyla, arap sabunuyla, külle tedavi ediliyor. Çiftlikte arap sabunu kullanılıyor. Sabunda kostik olduğu için kullanmıyoruz. Biz bu yaptığımız şeylerle bir kişinin bile hayatına dokunabiliyorsak, bir tane ağaç, bir tane canlı bizi mutlu ediyor.

       Türkiye’nin En İyi Organik Tarım Çiftliği ödülünü Manisa’ya getirdi bu çiftlik. Buraya bir fabrika kurmak istiyoruz. İstihdam sağlayacak, ürünlere değer katacak, katma değerli ürünler getirecek, önünü açacak. Bir yasal düzenleme gerekiyor.

                Ağaç dikilen arazi sayısı artmış, üretici sayısı artmış, ihracata başlamışız. Bunlar bizi mutlu eden şeyler. Ben yarın dikeceğim ağacın heyecanıyla yaşıyorum. Karaoklar Ekolojik Hayat Çiftliği kendi kapısını kapattığı zaman kimseye ihtiyaç duymadan kendi döngüsünü sağlayacak sürdürülebilir bir yaşam alanı oldu. Devletin bize 50 kuruş katkısı bulunmadı. Kendi ideallerimiz, üretim gönüllülüğümüz ve ülke sevgimizle bu çiftliği daha ileriye taşıyacağız.

                Karaoklar Çiftliğine önemli isimler de geliyor. Gelirken yolda biraz zorlandık, asfaltlama çalışması yapılacak mı bu konuda bir başvuru yapıldı mı?

                Yok, bizlerin öyle bir talebi olmadı, görüyorsunuz yolumuz aynı şekilde kullanılmaya devam ediyor. Önemli kişiler ziyarete geliyor. 710 metre bir yol mesafemiz bulunuyor yapılmadı. Bizler de bu konuda ısrarcı olmadık.

                Size göre Organik Tarım nedir? Çiftliğinizde bu konuda yapılan çalışmalar nelerdir?

                Atalarımızın yaptığı tarımın modern halinde sertifikasyon sürecinden geçmiş olması gerekiyor. Yani birbirimize güvenimizi kaybettik, önceden atalarımız hepsi aynı şekilde yapıyordu ve kimyasal katmadan yapılıyordu. Şimdi denetleme kuruluna ihtiyaç duyuldu. İlaç kullanıyor musun, yalan mı söylüyorsun? diye gelip kontrol ediyor, sertifikalandırıyor bu işi. Üretimin her aşamasının ve çıkan mamûlün denetlenmesi, yani analizlerinin yapılarak sertifika verilmiş hali. Haberli habersiz sürekli geliyorlar. Neleri kontrol ediyor derseniz her şeyi. Bulgaristan’dan geldiler denetlemeye, sordukları soruya inanamazsınız. “Sen bitkisel sertifikalı bir ürün kullanmışsın. Yasal olarak kullanma hakkın var ve faturalandırmışsın. Ancak ürünün içindeki hidrojen organik mi inorganik mi? Bu ürünün içerisindeki ürünü bile bana soruyorlar.

       Karaoklar Çiftliği olarak biraz daha güçlendiğimiz zaman hedefimiz organik ile konvansiyonel ürün arasındaki makası biraz daha aşağıya çekebilmek olacak. Şu anda organik çiftlikler arasında en uygun fiyatlar bizim çiftliğimizde mevcut.

                Demirci organik tarımda hangi durumda? İlçemizin bu yönden avantajları veya dezavantajları nelerdir?

                Sayamayacağınız kadar avantajları var. Lojistik olarak Demirci, bulunduğu konum itibariyle Türkiye’deki en bakir, organik tarıma en uygun olduğunu sertifikasyon firmaları söylüyor. Artı üretim yok olma noktasına gelmiş. Komşularda da konvansiyonel de olsa tarım yapan kimse yoktu. Toprağın bakirliğinden ziyade kimyasal kullanımda yok bu çevrede. Demirci organik tarımda neredeyse ilk geldiğimizde sıfırdı. Bugün itibariyle zeytin, badem, hünnap gibi çeşitlilikte, 324 kişi sertifikalı üretimde yer alıyor. Bu çok keyif verici. Demirci organik tarımda Türkiye’nin başkenti olacak, bunu yapmak için yola çıktık, bunu da başaracağız.

                Dezavantajı lojistik açıdan olabilir. Yol üstü olsaydı bu kadar bakir kalmazdı yani dezavantaj gibi gözüken şey, aslında bizim için organik tarımda avantaj oluyor. Dünyanın her yerine ürün gönderiyorum. Çin’e, Amerika’ya kadar ürün gitti. Bizler her yere gönderdik. Ben lojistiği sorun olarak görmüyorum.

                Organik tarımla ilgili beş tane temel kural vardır demiştiniz. Neler bu kurallar? Çevremizde ya da internette organik ürünler pazarlanıyor, bizler nasıl güvenebiliriz bu kişilere?

                Sertifikasyon, organik tarım logosu olmak zorunda, sertifikasyon kuruluşları tarafından denetlenmek zorunda, girdilerin tamamı organik olmak zorunda, bunları bir araya getirdiğiniz zaman organik dersiniz. Organik, ekolojik, biyolojik hepsi aynı anlamı taşır. Biz yönetmeliğimizi İngiltere’den aldığımız için İngilizler organik kelimesini kullandığı için organik diyoruz.  Almanlar biyolojik tarım ifadesini kullanıyorlar, Fransızlar da ekolojik tarım adını kullanıyorlar. Kim hangi yönetmeliği aldıysa onu kullanıyor. Ama bunun temeli bir sertifikasyon firması tarafından tohumdan sofraya kadar kontrollerinin, analizinin yapılması gerekiyor. Toprağımdan, yaprağımdan, tohumumdan, suyumdan, mamülümden analiz alıyor. İşletilirken de giren girdilerden de numune alıyor. Bunların hepsinin de Almanya’nın Hamburg kentinde analizleri yapılıyor. İçerisinde ilaç kalıntısı gördüğü zaman da ceza yazıyor, o ürünü organik olarak satamıyorsun. Yani salça yaparken içerisine koyduğun zeytin yağının bile organik olması gerekiyor.

                Üreticilerin doğal tarım dedikleri nedir?

                Köylünün bu sertifikasyon sürecinden geçmeden ben ilaç kullanmıyorum diyerek yaptığı tarım. Buna biz organik diyemeyiz, çünkü o köylü teyze mutlaka ilaç atıyordur, belki atmayan da vardır ama. Organik olarak satılan ürünlerin mutlaka sertifikasyon sürecinden geçmesi gerekiyor. Bildiğim kadarıyla pazarda organik diye yazan ürünlerin 80 milyon cezası var. Organik kelimesinin kullanılması bile yasak. Organik sertifikalı domates üretiyorum bu ürünü gidip Demirci pazarında satmam yasak. Organik Pazar olan bölgede satabilirim. Konvansiyonel ürünün satıldığı bir pazarda satmam yasak ürün pazara girdiği zaman ürünler arasında etkileşim oluyor. Oradaki üründen ilaç bulaşığı geliyor. Organik ürün ile organik olmayan ürünü aynı alanda satamazsınız.

                Büyük marketlerde organik ürün reyonları ayrılmaya başladı. Türkiye’de 10 tane organik ürün pazarı var. Organik sertifikalı ürünler sadece oralarda satılabilir. Gittiğiniz hiçbir pazar yerinde organik ürün yoktur, satamazsın yasak. Organik yazanların tamamı ilaçlıdır.

                11. pazarın Demirci’de açılması mümkün mü?

                Daha önce de söylediğim gibi Demirci Türkiye’de Organik Tarımın başkenti olacak diye.    O nedenle 11. Pazar Demirci’de açılacak. 5 - 7 yıl içerisinde bizler Demirci’nin organik tarımda Türkiye’nin başkenti olacağını düşünüyoruz. Tersine göç olacak, organik tarımdan para kazanılabilir hale getirmeye çalışıyoruz. Biz bunu ispatladığımız zaman 2 - 3 yıl içerisinde benim ürünlerim dünyanın her yerine gidecek. Bana başarılısınız diyorlar. Biz ne zaman başarılı oluruz biliyor musunuz? Ben bugün Migrosa ya da herhangi markete gittiğim zaman İngiliz, Fransız ürünlerini görüyorum. Meksika’dan pirinç görüyorum. Karaoklar salçasını İngiltere’de bir markette elinize alıp baktığınızda orada tüketiyorsanız bu iş başarılı oldu demektir. Bunu da ilk 5 yıl içerisinde gerçekleştireceğiz.

                Çiftlik olarak ziyaretçileriniz çok fazla gelenler ve ilgi duyanlar arasında kimler bulunuyor?

                Rahmetli Doğan CÜCELOĞLU gelecekti gelemeden rahmetli oldu, çok üzüldük. Pınar AYHAN var, sanatçı bir iş birliği projemiz var. Türkiye Tohumluk Vakfıyla, Yazar Serra MENEKAY bizimleydi. Bizler üretim gönüllüsüyüz, üretim yapacak gönlü üretimden geçen herkesi bekliyoruz.

                Tersine göç olacak mı Demirci’de?

                Olacak, ispatlayacağız bunu. İnsanlar bu şekilde para kazanıyor dünyanın her yerinde, ürün satıyor dediği zaman, insanlar bu modeli geliştirecekler. Bugün İzmir’den, İstanbul’dan, Ankara’dan üreticiler bu sistemin içerisine dahil oldu. Şu an bizim ortağımız olarak iş yapıyorlar.

                Dışarıdan yatırımcılar olacak mı peki?

                Biz zaten beş tane ortak getirdik dışarıdan. Ben buraya ilk geldiğimde Demirci’nin insanı kendi memleketine yatırım yapmaz, Demirci’de kazanır, İzmir’de yer demişlerdi. Üzülmüştüm de. Ne kadar kötü bir laf. Biz tam tersini yaşıyoruz. İstanbul’da kazananın, İzmir’de kazananın kişinin parasını buraya çekiyoruz. Farklı memleketlerden insanlar buraya geliyor.

                İlçemizden ve bizlerden bir talebiniz var mı?

                Biz seviyoruz insanı, insanları, doğayı, canlıları hepsini seviyoruz. Sizler de bizleri sevin başka bir şey istemiyoruz.

                Üretici kadınlarımıza yönelik yeni bir projemiz var diye bahsetmiştiniz bu sene başlayacak mısınız?

                Köylerden üretim gönüllüsü kadınlara dört tane tavuk vereceğiz. Bir yıllık da yem desteği vereceğiz. Al sana dört tane tavuk veriyoruz bir yıllık da yem parasını ödeyeceğiz. Bu tavukları üret ve çoğalt sonra bize dört tavuğu geri ver. Organik tarıma bu tavuğun çok katkısı var, çünkü tahıl yemiyor, bahçedeki sebzeyi meyveyi yemiyor, sadece etle besleniyor. Zararlı böceği, kene, tırtılı, börtü böceği yiyor. Tavuk yettiği kadar vereceğiz. Turaç Tavuğu, Tokat tavuğu, İran tavuğu diye de bilinen bir tavuk cinsi verilecek.

                Eğitim faaliyetleriniz oluyor, örneğin yaz aylarında. Çeşitli faaliyetler yapıldı, bu çalışmalara öğrenciler nasıl katılabilir bilgi alabilir miyiz?

                Bu tür etkinlikleri kısıtlı bütçelerle, kısıtlı çevreyle yapıyoruz. Ve bunu genellikle İlçe Milli Eğitim ve Kaymakamlık ile birlikte yapıyoruz. Şu an bunun belirleyicisi durumunda değiliz. O planlamayı yapacak durumda değiliz, kadrolarımız uygun değil. Geçen hafta yapılan çalışmada Demirci Akıncıları Derneği ile birlikte etkinliğimizi plânladık. İlerleyen zamanlarda bu konu ile ilgilide bizlerin plânlamaları olacak.

 

                Çeşitli üniversitelerde faaliyetleriniz oluyor, siz de katılımcı olarak gidiyorsunuz. Sizce gençlerin üretim aşamasında etkin olarak rolü ne olmalı?

                Her şey eğitimle başlıyor. Ben de üniversite öğrencisiyim. Beni çağırıyorlar, Bodrum’da ziraat mühendislerine ziraati anlatmak emekli bir asker olarak çok zoruma gidiyordu. Dedim ki ben ziraat mühendisi olacağım, 48 yaşından sonra üniversiteyi kazandım, şimdi okuyorum, üçüncü sınıftayım. Dolayısıyla her şey gençlerin elinde, bizlerden geçti desek de biz sadece belki yol açabiliriz, ışık olabiliriz ama arkamızdan gelecek olan gençler. O gençleri buraya dahil edebilmek için staj programları düzenlemeye başladık. İşletmede şu an bu yıl Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen gıda mühendisleri, ziraat mühendisleri staj eğitimlerini tamamladılar. Bu yıl beş kişi eğitim aldı ama seneye on kişi eğitim alacak.

 

                Önümüzdeki yıldan itibaren dünyaya açılıyor Karaoklar Çiftliği

                Önümüzdeki yıldan itibaren dünyaya açılıyor Karaoklar Çiftliği, bunun da haberini vereyim. Tatuta dediğimiz, snovfud dediğimiz dünyadan buraya gönüllü olarak gelip çalışacak insanlar gelecek. Japonya’dan, İngiltere’den gelecekler, burada konaklayacaklar ve ülkeye bir şeyler katacaklar, kültürel etkileşimler artacak.

 

                Karaoklar Çiftiğinde faaliyet takvimi var mı yoksa gelen teklifler üzerine mi çalışmalar yapılıyor?

                Faaliyet takvimimiz var. Eğitim faaliyetlerimizi yaz sezonunda yapıyorduk. Bilim merkezimizin faaliyete başlamasıyla kış sezonunda da yapılabilecek. Mesela bizim Haziran’ın 20’si ile Temmuz’un 20’si arasındaki süreç eğitime ayırdığımız süreç. Zorunluluk olmadıkça özel bir konuk gelmedikçe eğitime o tarihlerin dışında alamıyoruz. Sonrasında hasat sezonumuz başlıyor. Bizim işlerimiz yoğun geçiyor. Kış sezonunda işlerimiz hafif olacağı için bilim merkezimizin açılmasıyla eğitimlerimizi kış sezonunda da devam ettirebileceğiz.

 

                DEVAMI GELECEK SAYIMIZDA

YAZARLAR