İlknur BURSALI


KARAOKLAR EKOLOJİK HAYAT ÇİFTLİĞİ ‘DEMİRCİ TÜRKİYE DE ORGANİK TARIMIN BAŞKENTİ OLACAK’ - 1-

"Kurulduğu günden bu yana organik tarıma verdiği önemle ismini duyuran Karaoklar Ekolojik Hayat Çiftliği Sistem Lideri Orhan AZTEKİN’den, çiftliğin kuruluş öyküsünü, ürettikleri ürünleri, organik tarımı ve projelerini dinledik..."


 

                Kurulduğu günden bu yana organik tarıma verdiği önemle ismini duyuran Karaoklar Ekolojik Hayat Çiftliği Sistem Lideri Orhan AZTEKİN’den, çiftliğin kuruluş öyküsünü, ürettikleri ürünleri, organik tarımı ve projelerini dinledik.  “Her şey hayal etmekle başlıyor. Hayal ettiğiniz bir işe inanmakla başlarsanız sonunda mutlaka başarıya ulaşacaksınız. Biz de hayal ettik ve hayalimizi gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz.” diyor. 2015 yılında Türkiye'nin En İyi Organik Tarım Çiftliği seçilmeyi başaran çiftliğin hedefi ''Demirci’nin Türkiye’de organik tarımın başkenti'' olmasını sağlamak.

                Hemşehrimiz Ahmet Şerif İZGÖREN ile yıllar önce yolları kesişmiş önceleri öğretmen öğrenci olarak başlayan ilişkileri yıllar içerisinde büyük bir dostluğa dönüşmüş. Birbirimizin ayak izini takip ettik diyor Orhan Bey… Geçen zamana öyle çok başarı eklemişler ki bir tanesi de ilçemizde yer alıyor. Bizlere ekolojik tarım ile eğitimin nasıl birlikte yürütüldüğünü ispatladılar. Orhan Bey azimli, idealist, eğitimci, araştıran ve mücadeleci bir yapıya sahip elbette ki tüm bu özelliklerin sonucunda ortaya başarı hikâyesinin çıkmaması da  imkânsız. Ekolojik yaşam için kurulan çiftlik tarımsal üretim, eğitim faaliyetleri, kampüsleri ile ayrı bir dünyanın kapısını açıyor sizlere…

                Son yıllarda hepimizin organik tarım ürünlerine olan ilgimiz ve talebimiz arttı. Özellikle büyük şehir merkezlerinde pazarda organik ürün yazılı yiyecekler yer alıyor. Peki organik denilen her ürün organik midir? Organik olması için hangi şartları taşıması gerekiyor tüm bu bilgileri sizler için konuştuk. Öyle ki organik pazarın şuanda ülkemizde sadece 11 tane olduğu bilgisini öğrendik. Pazarda organik ürün sertifikalı ürünlerin bile satılmasının yasak olduğunu, sadece organik pazarlarda bu tür ürünlerin satılabileceğini söylediğinde de şaşırmadık değil.

                Kuruluşunda ağaçları dikmeden öncelikle dershanelerini kurmuşlar, eğitime, bilgiye her zaman inanan ekip ruhuyla bir de proje eklemişler. “Dikili Ağacım Var projesi” ile ağaç sınırı olmadan üretim kültürünü canlandırmak için yastık altında ya da başka yerlerde yatırımda olan paraları üretim içine sokmak için tüm çabaları…

                Karaoklar Ekolojik Hayat Çiftliği kurucu ortaklarından Sayın Orhan AZTEKİN, sizleri tanıyabilir miyiz?

                8 yıldır buradayım. Bu yıl itibariyle İzmir Güzelbahçe’ye yerleştim. Çiftliğin ofisini kurduk. Buranın kendi kadrosu var, Ziraat Mühendisimiz var, stajyer kızımız var Cansel. Burayı kendi insanı idare edecek. Emekli askerim, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli bölge ve kademelerinde üniforma giydim. 2011 yılında emekli oldum.

                Çiftlik kurma fikriniz nasıl oluştu?

                Emekli olduktan sonra bir hayalimiz vardı, çiftlik kurmak. Kendi ihtiyacımızı karşılayalım, kendimiz üretelim, sağlıklı nesillere ulaşalım istedik. Şerif Abi, ‘’Hadi başlayalım.’’ deyince ilk adımımız eğitim yönünde oldu. Alt yapımızda ziraatla ilgili bir geçmişimiz yok, ilk eğitimimi yurt dışında aldım. Türkiye’de genelde köyden kente göç herkesin şikâyeti. Üretici kazanamıyor, topraklarını satıyor bu büyük bir dert. Böyle bir risk içerisinde tarım kökenli de olmayınca Avrupa’da bu insanlar bu işi nasıl yapıyor, bu işin doğrusunu yapalım istedik. İlk gittiğim yer “Organik Tarım Araştırma Merkezi Enstitüsü FGUL” diye bir yer. Merkezi İsviçre’de Frig kentinde organik tarımın başkenti. Zaten yedi kıtada temsilcisi bulunan bir merkez. Orada bir buçuk ay kadar eğitim aldım. Çeşitli zamanlarda eğitimlerime devam ettim. Daha sonra Almanya, İsviçre, Yunanistan gibi ülkelerde organik tarım işletmelerini ziyaret ettim. Döndüğüm zaman şu kararı verdim. Bu işi bilimsel olarak yaptığımızda ve doğru teknolojiyi kullandığımızda yapabileceğimize inandım. Türkiye’deki çiftlikleri dolaştım. İsteğimiz vardı, motivasyonumuz tamdı. Bizde eksik olan bilgi eksikliğiydi. İşte bu noktada üniversitenin kapısını çaldım ve bize bu projede destek verecek danışman hoca ile görüştüm.

                Demirci’yi niye seçtiniz?

                Türkiye’nin en bakir toprakları Demirci’de bulunuyor. Ulaşımın zor olmasından kaynaklı insanlar yatırımını buraya yapmamışlar. Gediz ve Menderes çok kirlendi. Bu bölgenin en temiz bölgesi burası olması, Ahmet Şerif İZGÖREN’in buralı olması ve artı olarak toprak fiyatlarının da çok ekonomik olması tercih sebebimiz oldu. Bizim kuracağımız işletme de sonradan şekillendi. Aile işletmesinin dışına taştı. Küçük bir işletme kuralım, kendi ihtiyacımızı karşılayalım derken, bunun ülkede büyük bir açık olduğunu gördük. Ve bunu bizim sosyal farkındalıklar projesine dönüştürmeye karar verdik. Bölge üreticisine de katkıda bulunmamız gerçeği çıktı ortaya. Dolayısıyla İzmir’de daha maliyetli olacaktı ve biz Demirci’de organik tarımın en üst seviyede başarı sağlayacağına inandık.

                Önümüzdeki yıllarda organik tarım üretici sayısı artabilir mi? Bu yönde çalışmaları takip ediyor musunuz?

                Bu bölgedeki toprakların üretimin içinde yer alması bu benim hayalim. Organik üretim sahası dört kat arttı, badem üretim sahası beş katı arttı, diyebilmek bizim en büyük mutluluğumuz oldu. Karaoklar Ekolojik Hayat Çiftliği’nin bu artışlarda ufacık bir katkısı varsa bu bizleri mutlu ediyor. Çünkü asıl istediğimiz şey buydu. 35-40 dönüm bir araziyle başlandı, daha sonra ihtiyaca göre şekillendi ve genişledi. Hadi başlayalım, badem dikelim ile başlamadı bu iş. Dedik ya bilimi bu işin içine katacağız, mutlaka bilimsel verilerle, yöre üreticisinin deneyimini ile harmanlayarak üretim metodu geliştirecektik. Yapmak istediğimiz buydu. Bilimi çağırdık buraya. Emekli Prof. Ali ÜNAL ve Prof. Dr. İbrahim YAMAN (Ege Ün.Ziraat Fak. Bahçe Bitkileri Bölüm Bşk.) bize ilk danışmanlık yaptılar.  Çiftliğimize geldiler, toprak analizleri, arazi yönü eğimi, rakımı, geçmiş 30 yıllık ısı meterolojik verileri toplattılar. Bu bilgilerin üzerinde çalışarak bizim üreteceğimiz ürün belirlendi. Buna göre devam ettik.

                Organik  Tarım  Çiftliği olarak çok hızlı ilerlediniz, aslında tahminleriniz bu yönde miydi?

                Hatırlarsanız bizler kendi kendine yeten yedi ülkeden biriydik. Bugün her şeyi ithal eder duruma geldik. Ben şunun gururunu yaşıyorum. Biz 163 dönüm araziye badem dikiyoruz. 5000’e yakın ağacımız toprakla buluştu. Üretime geçiyoruz bu çok önemli. Çok küçük üreticilerimiz topraklarını satarak büyük işletmeler kuruyor. Organik tarımı yapan insanlar rahatlar, dünyada da böyle daha eğitimli, daha bilgiye önem veren insanlardan oluşuyor. Köylünün yaptığı işin dışına çıkmaya başladı, biraz daha profesyonelce yapılıyor. Tarıma yönelik çalışmalar hızlandı. Üreticinin en büyük sorunu pazar sorunu. Gelirken Köprübaşı’ndan geçtim. “Çilek kentine hoş geldiniz.” diye yazıyordu. Ancak Demirci girişinde böyle bir yazı göremedim. Oysa ki Demirci tarım toprağı olan bir yerleşim. Kiraz üretiliyor, ancak raf ömrü olmadığı için üretici fiyat sorunu yaşıyor. Bizim de proje ortağı olduğumuz, sağ olsun Demirci Kaymakamlığı tarafından işleme tesisi kurulması yönünde çalışmamız olacak. Bu ilçe adına büyük bir çalışma olacak. Yaş sebze üretiyorsun, ya kurutacaksın, ya depolayacaksın, raf ömrünü uzatacaksın ya da pazarlamacıya mahkum kala caksın. Ya da raf ömrü uzun badem gibi ürünler seçeceksin.

                İlçemizden yetişen değerli hemşehrimiz, organik çiftlikte verilen eğitimler ile üreticiye rol model olan Ahmet Şerif İZGÖREN ile nasıl bir araya geldiniz?

     1987’de Askeri Lisede benim İngilizce Öğretmenimdi. 1987 senesinde askeri yatılı okulu kazandım. Daha önce hiç kasaba dışına çıkmamışım, yatılı askeri okulda hiyerarşik bir yapıda ailemden ayrı kalıyorum. Her akşam hüngür hüngür ağlıyorum. 13 yaşında çocuğum, ben bu işi yapamayacağım, burada kalamayacağım diye. Bir ay kadar sonra, akşamları etüt olurdu o etüt saatinde nöbetçi asker geldi.“Orhan AZTEKİN dedi, nöbetçi amirim seni çağırıyor .” dedi. Ben çıktım odasına gittim. Nöbetçi amirim “Baban gelmiş dedi nizamiyeye”. Düşünsenize ailemi özlemişim, ne kadar büyük bir özlem var ama “Yasak’’ dedi göremezsin. “Hafta içi etüt saatinde ailen ile görüşmenin yasak olduğunu bilmiyor musun, ailene söylemedin mi?” dedi. Ama ben binbaşıya yalvarıyorum “Ne olursunuz, bir gidip babamı göreyim iki dakika izin verin.’’ Diyorum, mümkün değil izin vermiyor. Yanımda nizamiyeye telefon etti. “Orhan AZTEKİN’in ziyaretçisi gelmiş, görüştürmüyorum gönderin “dedi.  “Git dersine çalış.’’ Dedi, ben etüt salonuna geçtim. Etütlerde nöbetçi öğretmenler olur sınıflarda dolaşırlar, baktım orada kapının arasından beni çağırıyor. “Sen niye ağlıyorsun” dedi. “Babam gelmiş nizamiyeye nöbetçi binbaşım beni göndermiyor” dedim. “Babanı çok mu özledin” dedi. “Evet” dedim, okulu bırakacağım öyle çok özledim. ”Sen zaten ders çalışmıyorsun aramızda sır olacak, bir şekilde ben seni babanla görüştüreceğim” dedi. Nasıl sevindim, dünyaları verse o çocuk aklımla o kadar mutlu olmam. Cebinden bir pusula çıkardı, ismini soy ismini yazdı, “Al bunu’’ dedi, askerlere göster, askerler kapıyı açar, babanla görüş dedi. Ben aldım koşarak nizamiyeye gidiyorum, tam 200 - 300 metre kala babamın arabaya binip gittiğini gördüm. Akşamüzeri hava kararıyordu zaten. Kapıya gittim baktım bir zarfın içerisine 20 lira para koymuş babam, “Oğlum geldim ama görüşemedim, bir daha geleceğim.’’ diye yazmış. Ben o zarfı ve 20 lirayı hâlâ saklıyorum. Çünkü bende maneviyatın değeri çok büyüktür zaten. O parayı harcamaya bile kıyamadım. Bana o gece izin veren teğmen ertesi gün emre itaat sizlikten ceza aldı. Şuna karar verdim. “Bu dünyada gerçekten iyi insanlar var.’’ Yani birileri kuralları uyguluyor, birileri de inandığı şeyi yapıyor,  insiyatif alıyor. Bu çocuk ders çalışmıyor gitsin, ailesinin yanına görüşsün diyor. Bu bir risktir ve üzerine alıyor. Ben bunu çoğu zaman uyguladım, sosyal hayatımda da kullandım. O teğmen bana izin veren Ahmet Şerif İZGÖREN’dir. Onun için ben bu meslekte kaldım, bu adam benim için bir hafta hapis yattı ve ben bu meslekte kalacağım dedim. Çocuk aklımla verdiğim karardır ve devam ettim. Ona karşı çok büyük bir saygı duydum. O günden tanışıklık ve o 20 liraya kuruldu bu çiftlik. Bu çiftliğe kolay kolay ben de sabredemezdim, çok zorluklar çektim. En zor, en karanlık gecelerde o 20 lirayı aldığım gün ve idolüm olan o adam aklıma geliyor. Ona karşı olan vefa duygum sonsuzdur.  Hayatımın birçok noktasında sihirli dokunuşları vardır. O sihirli dokunuşlar ve vefa duygusuyla çiftliğin kurulması, her ne kadar 2014 yılında fiziken ağaç dikilse de, temelleri taa o yıllara dayanır. O vefa duygusu kurdurdu bu çiftliği aslında. Çok zorlukları da var bu işin, görünen kısmı burası ama. İlk yıl yaşadığımız bazı sıkıntılar oldu. Ama sığındığımız bir yer vardı, bir amacımız var, çok inanıyoruz, ruhumuzun besleneceğine inanıyoruz. Onun için yılmadan devam ettik.

                Çiftlik kaç yılında faaliyete başladı? Şu anda ürünlerimiz neler?

                5 Ocak 2014 yılında faaliyete başladı. 500 dönüm arazimiz var. Çeşitli projeler gerçekleştirildi. Ana ürün bademi seçtik. Domates ve domates ürünleri, hünnap, elma sirkesi, lavanta, sos çeşitleri ürünlerimiz arasında yer alıyor.

                Farklı kampüslerde 5 ortaklık modeliniz var bizimle paylaşır mısınız?

                Çiftlik olarak; üretim yapan bir işletme değil, bir eğitim merkezi ve rol model olmak için kurulduğumuz için farklı meslek gruplarından, farklı sektörlerden buraya gelen insanlar var. İçinde mimarı da var, mühendisi de var, sanatçısı da var, televizyoncusu da var, siyasetçisi de var. Buraya gelen insanlar bu çiftliği gördükten sonra, biz de yapmak istiyoruz biz de yapalım bu işi diyor. Bu iş için belli bir tecrübeye, bilgiye, personele, makine ve ekipmana ihtiyaç var. Ortaklarımız arasında aynı zamanda mimar olan arkadaşlarımız Özgür ve Okan’ın buraya gelip yapma imkanları yok. Ellerinde yatırım güçleri var ama hem büyük şehirde yaşayacaklar hem de burada bu işi yapacaklar, yapamazlar. Bu işi yapmaları için bu bölgede birilerine ihtiyaçları var.  Biz de dedik ki buradan bir arazi alalım.

                “DİKİLİ AĞACIM VAR PROJESİ’’ nasıl ortaya çıktı?              

                “Dikili Ağacım Var” Projesinde arazimize ağacı dikiyoruz, size 40 yıl kiraya veriyoruz. 40 yıl boyunca bu ağacın geliri tamamen sana ait. Bir rakam belirledik, bu rakamı bir defaya mahsus ödüyor ve o ağaç kendisine ait oluyor. Döviz üzerinden ödüyor ve sistemden istediği zaman ayrılma hakkı var. 1000 dolarlık ağaç aldın benden, 1000 dolarlık ağacı on yıl kullandın, sonra dedin ki ben başka bir yere yatırım yapacağım, gelip o 1000 doları alabiliyorsun. O güne kadar elde ettiğin ürünler de senin oluyor. Bu projede yer alan kişiler ayrıca tesiste %50 indirimli konaklayabiliyor. Önümüzdeki sezondan itibaren dışarıya da konaklamaya açacağız. 20 kişi kapasiteli konaklama imkânımız mevcut. Böyle bir proje başlattık, dedik ki yatırım gücünüz ne 10000 dolar. 10000 dolarlık ağaç kiralayın buranın geliri size ait olsun.

                Şöyle bir sistemimiz de var: Hasat döneminden beş gün önce mail yazıyoruz. Hasat zamanı yaklaştı gelip hasadınızı kendiniz yapabilirsiniz diye. Gelip yapmak isterse burada gelip konaklıyor, hasadını kendi yapıyor. Gelip yapmak istemezse hasat işçiliğinin %10’nunu kendimize alıyoruz, %90’nı kendisinin oluyor. Soruyoruz; adresinize gönderelim mi, siz kendiniz mi tüketeceksiniz, yoksa bize satmak mı istiyorsunuz? %20 indirimli olarak parasını kendisine gönderiyoruz. Sistem bunun üzerine devam ediyor. Dikili Ağacım Var Projesinde 2000 badem ağacı dikildi. 800 tanesi kiralanmış durumda.

                Bu projenin devamında süreç sizi hangi sonuca götürdü? Ortaklarınızın beklentisi ne oldu?

                Yaptığımız projeleri ihtiyaçlar belirliyor. 2018 yılında bu proje hayata geçirildi. Bizim mimar arkadaşlarımız Özgür’le Okan, “Bizi bu 100 ağaç kesmedi, kendimize ait bir arazi olsun orada yapalım bu işi.’’ dediler. Nasıl dediğimizde “Biz araziyi alalım, siz ekin dikin masraflarını bizden alın.’’ dediler. ‘’Biz 100 ağaçtan çıkmak istiyoruz.’’ dediler. 100 ağacın parasını dolar olarak iade ettik. Buradan 50 dönüm bir arazi aldılar kendi işletmelerini kurdular. Dedim ki o zaman bizim kampüsümüz olacaksınız, resmi sözleşmesi var. Karaoklar Çiftliği Okçular Kampüsü kurduk. Arazi onların, bademler onların, biz yıllık olarak işletme gideri alıyoruz, kullandığımız alet ekipman işçilik ücretini alıyoruz onlardan. Bu şekilde 5 tane ortağımız var. Dört tanesi şahıs işletmesi, bir tanesi TOÇEV (Tüvana Okumaya İstekli Çocuklar Vakfı). Şimdi arazileri işleyeceğiz, ağaçların dikeceğiz inşallah.

                Ağaç sınırı var mı peki?

                Ağaç sınırı yok, üretim kültürünü canlandırmak, yastık altında ya da başka yerlerde yatırımda olan paraları üretim içine sokmak. Burada Karaoklar Çiftliğinin bir geliri yok aslında, ağaç kiraladın istediğin zaman çıkıyorsun. Bir ağaç bedeli 40 yıllığına 798 dolar. İsterseniz tek ağaç kiralayın isterseniz, 100 ağaç kiralayın. Gelen taleplere göre oluşan bir sistem oldu. Ağaç kardeşliği gibi düşünmek gerekiyor. Ana amaç üretim olduğu için insanların yatırımını üretime dahil etmek bizim için önemli. Dünyada tek olan projemiz ilk kez Karaoklar Çiftliğinde uygulanıyor.

                Ağaç kiralayan kişi ürün olmadığında nasıl bir süreç yaşıyor?

                Ürün olmazsa verilmiyor. Ağaç kiralamada her yıl ödeme yok. Bir kereye mahsus 798 doları veriyorsunuz, ürün bakımı bize ait. Olmazsa o risk bize ait.

                Kısa vadede birçok projeyi faaliyete geçirdiniz, uzun vadede yer alan planlarınızı bizlerle paylaşabilir misiniz? Daha ileriye dönük projeleriniz neler olacak?

                Bilim Merkezi kurulacak. Var tabi ki bu hafta sonu iki tane mimar arkadaşımız gelecek. 200 kişilik bilim merkezi kurulacak, onun planlamasını yapacağız. Kış sezonunda da çocuklara bilim merkezinde eğitim vermek istiyoruz. İçerisinde bilgisayarlarımız olacak, asma katlı olacak, ders çalışabilecekleri alanları olacak, kütüphanesi olacak.

     Kadın Girişimciler Müzesi yapılacak. Türkiye’de Kurtuluş Savaşı’ndan bugüne başarılı olmuş 72 tane kadın portreleri ve hayat hikâyeleri hazırlandı şu anda. Köyden gelen kız çocukları, bizim büyüklerimiz neler yapmış, görsün, ilham kaynağı olsun, çocukların hayal gücünü etkilesin. Ben de yapabilirim desin. 72 tane başarılı kadınımız, Gördesli Makbule de bunların bir tanesi. Hepsi hazır, binaları yapılınca hayata geçireceğiz bunları.

                Tohum Kütüphanesi oluşturulacak. Şu anda yürütüyoruz zaten, ata tohumlarını yaşatmak için. Yaptığımız iş zaten çevreye ve doğaya saygılı üretim yapmak. Dolayısıyla bir ülkenin tohum kültürünün, ata tohumlarının bu ülkenin geleceği olduğuna inanıyorum. Tohumlarımızı saklıyoruz, üreticiyle paylaşıyoruz.

                Anfi Tiyatro kurulacak.

                Üretim Tesisi kurulacak. Önümüz ruhsat açısından tıkanıyor ama bunu da aşacağız. Ürünü ham madde olarak satınca değil, mamül olarak kavanoza soktuğunuz zaman, katma değeri ürettiğiniz zaman para kazanıyorsunuz. Bu işletme ticari işletme değil, bu tesisten Ahmet Şerif İZGÖREN’in ve Orhan AZTEKİN’in cebine tek kuruş para girmiyor girmeyecekte. Sadece yatırımını yapıyoruz biz buranın plânlamasını yapıyoruz. Burası kendi kendine yetecek ve kazandığı paranın tamamını yine üretime, yine eğitime aktaracak. Yeni üretim alanları açılacak ve bugün kısıtlı olarak Demirci bölgesinde verdiğimiz eğitimlere ülke genelinde devam etmek amacımız. Mardin’deki on tane çocuğu Demirci’ye getirip on tane Demircili çocukla aynı masada yemek yedirip, aynı misafirhanede ağırla yacağız. Bu ülkenin değerlerini doğru anlata cağız. Bu ülkenin doğruları anlatılmadığı için, Güney Doğu Bölgesinde çocuklara yanlışlar doğru anlatıldığı için dağa çıkarılıyorlar. Bir asker olarak söylüyorum size, eğer ülkeyi sevdirirseniz,  ülkenin değerlerini doğru anlatırsanız onu kimse kandırıp dağa çıkaramaz. Mücadele eğitimde silahta değil. Dolayısıyla daha ulusal ölçekli ülkenin her yerinden çocukları buraya getireceğiz. Burası kazandığı parayı bu eğitimlere aktaracak, üreticilere eğitim vereceğiz. Bugüne kadar yaptığımız eğitimler kendi kaynaklarımızdan yaptığımız eğitimlerdi ama bu işi daha büyüteceğiz.

DEVAMI GELECEK SAYIMIZDA 

YAZARLAR