Sait İNAN


KARDEŞLERE İKİ ÇAY…

"... Bir şehirde yer edinmek yalnız orada bir döşeğe sahip olmak demek değilmiş. Bir şehirde yer edinmek demek sizi o şehirde tutacak olan kişilere ait olmak demekmiş. Ve ben geride bıraktığımız dört yıl içerisinde öyle güzel insanların evine ait oldum ki... Her biri aile ferdi kabilinden güzel yürekli insanlar... Zamanın ve mekânın bizi harmanladığı Kardeşler Matbaası - Gazetecilik ailesinin güzel yürekli insanlarına hatıram olsun bu satırlar. Sevgi, hürmet ve muhabbetle..."


            Emektar Esma Erdem teyzemin "Burası benim on tırnağımın emeği" dediği yerden ayrılış günüm bugün.

            Tarifini şimdilik yapamadığım ancak tatması pek güzel bu duygularla Simav arabasında yazıyorum bütün bu satırları.

            Simav üzerinden başka memleketlere aktarma yapmak niyetinde olan yolcuları taşıyan bu arabaya Ankara'ya taşınmış olmam sebebiyle ilk defa biniyorum ancak böylesine hissetmemin nedeni bundan değil.

            Daha iki ay öncesinde yirmi yıldır ikamet ettiğim güzel İzmir'den ayrılırken dahi böylesine coşkun hissetmemiştim.

            Bir şehirde yer edinmek yalnız orada bir döşeğe sahip olmak demek değilmiş. Bir şehirde yer edinmek demek sizi o şehirde tutacak olan kişilere ait olmak demekmiş. Ve ben geride bıraktığımız dört yıl içerisinde öyle güzel insanların evine ait oldum ki... Her biri aile ferdi kabilinden güzel yürekli insanlar...

 

            “Kardeşlere yedi çay ikisi açık…”

            Mesela Esma teyzem... Türk basınının Nene Hatunu dedikleri bu emektar kişi... Yaşarken hiçbir kadında, doğrusu hiçbir insanda görmediğim büyük bir azme ve inanca sahip. Onunla tanışmadan önce Allah'a dua ederken yalnızca kendi muradımı dillendirirdim. Artık dualarımın sonuna bir de "Allah'ım sen Esma teyzemin dualarını kabul et" diye ekliyorum. Ne zaman içim sıkılsa, kendimi darda hissetsem Esma teyzemin eşiğine varır hayır duasını umardım.

 

            Mesela Cengizhan amcam... Yılların tecrübesi, yorgunluğu ve kalbinin temizliğinden ağarmış saçlarıyla insanda hemen bir saygı duygusu oluşturuyor.

            Cengizhan amcama soru sormak hep hoşuma gitmiştir. Sorduğum her soruya yerinde cevaplar almaksa bana her daim mutluluk vermiştir. Her defasında mutlaka verecek bir cevabının oluşuysa ona soracak olduğum soruda daha seçici davranmama vesile olmuştur.

            Bilge gözlüklerinin üstünden gözlerime bakarak ustaca kurduğu cümlelerle sorumu cevaplıyor oluşu... Bu soru - cevap kısmı bittikten sonra Cengizhan amcam bir zaferi kutlarcasına "O zaman çay içem" diyerek bayrağını göndere çekerdi.

            Mesela Namık Kemal abim... Gençliğinin verdiği atiklik, girişkenlik ve çalışma masasının yanında duran tahta sandalyede (Sandalye tam 68 Yıllık Rahmetli Merhum Namık Kemal ERDEM amcamıza ait) oturarak öğrendiğim bilgisayar programları ile hatırlayacağım onu. Namık Kemal abi pek konuşmaz, konuştuğu zamanlarda da meselenin doğrusunu söylemekten geri durmazdı. Yerinde fikirleri ve öğretici kişiliğiyle hem abilik hem de öğretmenlik etmiştir bize.

            Mesela İlhami Bilgin abim… Uzun yıllar memuriyet görevi yapmış birisinin meslek izlerini görebilirsiniz onda. Çalışırken gösterdiği titizlik, işini dikkatle yapışı ve nizami tavırları örnek olmuştur bize.

            Mesela Simavlı Şerif Erel abim… Simavlı olmasını özellikle belirtiyorum çünkü ben ömrümde memleketini bu kadar çok seven bir kişi daha görmedim. Yorulmak nedir bilmez kendisi bu arada. Günde on beş saat çalışır. Çok kereler abilik etmiştir bize. (Abi senin reno için sekiz binde anlaşalım bu arada)

 

            "Anahtar Meselesi"

            Demirci’de bulunduğum ilk zamanlarda Cengizhan amcamın güvenini kazanmış olmamın bir nişanesiydi bana verilen dükkanın anahtarı. Bilgisayara, kitaba yahut bir bardak suya ihtiyacım olduğu zamanlarda dükkanın anahtarının cebimde olduğunu bilerek gönül rahatlığıyla girerdim içeri.

            Helalleştiğimiz son gece dükkanın anahtarını anahtarlığımdan çıkarıp Cengizhan amcama iade etmek üzereydim ki “Sen onu koy cebine yavrum. Düzen bozulmasın.” diyerek bu iadeyi nazikçe reddetmişti Cengizhan amca. Hayatım boyunca unutmayacağım pek kıymetli bir reddedişti bu.

 

            “Kardeşlere iki çay”

            Dükkanın kapısını açar açmaz burnumu okşayan kağıt ve mürekkep kokusu beni selamlar, halimi hatrımı sorar bir de çay söylerdi. Kâğıt ve mürekkebe karşı bu nazik çay teklifini kibarca reddeder, Cengizhan amcamın geleceği vakti kollardım. Ben kağıt ve mürekkeple hasbihalime devam ederken Cengizhan amcam vakit namazından dönmüş, dükkanın yokuşundan inerken komşu esnafı selamlayan sesi kendime getirirdi beni. Kapıdan içeri girerken "Selamünaleyküm gönüllerin şahı, hoş geldin bakem" diyerek kucak açması ise günün yorgunluğunu her zaman almıştır.

            Ufak bir hâl hatır söyleşisinin ardından çaylarımız gelir onları yudumlarken iki akran gibi şakalaşmalarımız da olurdu.

            Talebeyiz ya hani... Cengizhan amcam her daim bir şeylere ihtiyacımız olduğunu düşünerek sık sık yoklardı bizi.

            Adaletine örneğin söylenecek söz yoktur Cengizhan amcamın. “Hak yemeyeyim de hakkımın yenmesi beni üzmez" düşüncesi hayat felsefesi olmuş bu güzel insan hakkımızı daima gözetmiştir.

            Cengizhan amcamda üç farklı kişi görmüşümdür hep. Merhum Namık Kemal amcanın babacan, herkese kucak açan tavrı, Esma teyzemin azmi ve çalışkanlığı, merhum Ali Cenap amcanın girişimci ve sevecen tavırları…

                Eğer dikkatlice bakarsanız bu bilge kişinin üç güzel insanın emanetini layıkıyla taşıdığını görebilirsiniz.

 

            1954’ten Bugüne "Kardeşler Matbaası - Gazetecilik Okulu"

            Dört yıldır geliş gidişimle bana çok şey katan bu yer benden önceki talebelerin "Orası bir okuldur aynı zamanda" dedikleri yerden ayrılış günüm bugün.

            Tarifini şimdilik yapamadığım ancak tatması pek güzel bu duygularla Simav arabasında yazıyorum bütün bu satırları.

            Dört yıl boyunca sınıf arkadaşım Mehmet Emin (Bakar) ile beraber ne çok derse girdik bu okulda. Ne büyük öğretilere öğrenci olduk burada.

          Fakültede dört yıl boyunca zorunlu olarak almak zorunda olduğumuz formal eğitimin dışında doğrudan doğruya hayatla iç içe informal eğitim aldığımız bir okuldu burası.

            Boynumuzda muhabir kartları, ellerimizde kameralarla haber yazmak için vali, kaymakam ve belediye başkanının peşinden az koşmadık tabii ki. Yaparak ve yaşayarak öğrendik yani bizler.

            Tüm bunların dışında en temel dersimiz “İnsanlık Dersi” idi. İnsanlara karşı olan yaklaşımımız, insanlarla olan sağlıklı iletişim nasıl olmalı bunları öğrendik.

            Bu okulda vize, final, harf notu gibi uygulamalar yoktur. Yapılan hatalar ders çıkarabilmek adına büyük bir nimettir bizim için. Galiba bu okulun en güzel tarafı da burası.

           

            “Kardeşler Matbaası Gazetecilik Ailesi”

            İlk defa röportaj yaparken örnek aldığımız İlknur Bursalı hocamız, basım günlerinde gazete katlarken öğretmenliğe dair söyleşiler yaptığımız Tahir Bursalı ve Ahmet Özel hocamız, hem gazetemiz köşe yazarı hem de fakültede derslerde bir arada olduğumuz, gazetede yayımlanan her yazımızın ardından bir telefon açarak yazı üzerine hasbihal ettiğimiz entelektüel insan Şaban Çetin hocamız, yazdığım naçizane yazılara ve seslendirdiğim şiirlere oldukça ilgi göstererek tebriklerini esirgemeyen gazetemiz köşe yazarlarından Mehmet Bozkurt abim ve onun kıymetli eşi Nazire Bozkurt ablam, Lider kişiliği ve çalışkanlığıyla tanıdığım en sıra dışı muhtar Ahmet Dinçer abimiz, gazetemiz internet arşiv sitesi sorumlusu adaşım Said Arslan abimiz, başından geçen türlü olayları basım  günlerinde bizlere anlatarak yüzümüzü güldüren Minareci Hüseyin Gülmez abimiz, tanıdığım en cevval çalışkan ve önder Avukat Sinan Yekrek abimiz, her hafta ilgiyle takip edip örnek aldığım gazetemiz köşe yazarları,… (bu liste bu kadar kısa değildir) ve bu dükkanın kapısını hiç çekinmeden çalıp arzusunu gönül rahatlığıyla dillendiren herkes bu ailenin bir sandalyesinde ve bu ailenin gönlünde yer tutmuştur.

 

Anlatacaklarım pek tabii bunca değildir.

Dahası vardır ve olacaktır.

Zamanın ve mekânın bizi harmanladığı Kardeşler Matbaası - Gazetecilik ailesinin güzel yürekli insanlarına hatıram olsun bu satırlar.

Sevgi, hürmet ve muhabbetle...

 

YAZARLAR