Gülruh DEMİREL


KINALI ELLERİYLE HALI DOKUYANLAR


               Gördes’in kınalı elleriyle halı dokuyan kızlarını halı tezgahının arkasından izleyip onların hayallerine eşlik ettiniz mi?

               Komşumuz olan ana kızın dokudukları halı odasındaki geçen zaman diliminde ben onların hayallerine eşlik ettim.

               Kapıyı çalınca sizi karşılayıp, halı dokudukları odaya  "kusura bakmayın biraz sonra yevmiyemiz bitecek" diyerek mahcup bir ifadeyle buyur edişlerinde bile bir incelik gizliydi.

               İçerisi eni dar ve uzunlamasına geniş olan odada, mangala koydukları ateşin verdiği sıcaklıkla ısınan o güzel insanlar, halı tezgâhın daki biraz bitmeye yaklaşmış rengârenk renklerle bezeli halıyı dokumaktalar. 

               Üst kısmındaki tahtaya asılı çile şeklindeki rengarenk dokuma ipleri, tezgahın yan kenarında kağıda çizilmiş halı örneği ve dokuyan iki kişinin oturdukları tahtaya konulmuş kirkitler...

               Halı tezgâhının arkasındaki sedire oturup, kanaviçe işlemelerle bezenmiş yastıklara dayandım.

               Etrafı kına kokusu sarmış. Ellerindeki kınayı da görünce kınamı yaktınız diye söze başladım. Akşam ana kız birbirimize yakıverdik. Ellerimiz kirkitten çok yıpranıyor da... Kokusu da bana rahmetli anamın kokusunu hatırlatıyor.

               Bir zamanlar gelin olmadan önce birlikte kınalanır halı dokurduk derken gözlerinde yaşlar belirdi. Geçmişini anımsayarak konuşmaya devam etti.

               Anam bizi halı dokuyarak bu günlere getirdi. Öksüzlüğümüzü bize hiç hissettirmeden.

               Ana! şu lazım deyince halı dokuma parasıyla alırız kuzum derdi. Tek geçim kaynağımız annemin halı yevmiyeleriydi.

               Sabahleyin erkenden kalkar, abdestini alıp namazını kılar, halı dokumaya başlardı. Kirkit sesleri bize söylenen ninni gibiydi. Kirkit sesini duyar duymaz annemin varlığına şükreder, tekrar uykuya dalardım. 

               İlkokuldan sonra bana da öğretti. Birlikte sohbet ederek ana kız halı dokurduk.

               Anam da anasından öğrenmiş. Çakıro halısını kendi dokumuş. Bizim oturduğumuz odada serili. Gelinlik kızlara mutlaka dokunur. Sana da vakti gelince dokuruz.

               Eğer beğenmediğin senin gönlünün olmadığı birisi sana dünürcü olursa daha çakıro halısı bile hazır değil deriz. Gönül kırmadan hallederiz kuzum derdi anacığım...

               Kirkit seslerine eşlik eden köşede küçük tahta masanın üzerinde hafiften açık radyonun sesi de gelmekte... Biraz sonra Orhan Boran'ın yuki programı başlayacak aman kaçırmayalım saatimizi de ona göre ayarlayalım. Hep saat 11'de başlıyor diyen ana kızın konuşmalarını dinledim. O sırada radyoda güzel türkçesiyle spikerin programımız Gördes yöresinden bir türküyle devam edecek sözlerine hepimiz kulak kabarttık.

               “Ana kızına  sesini aç çabuk!.. Bak  bizim memleketin türküsü bu” der demez kızı  radyonun sesini  yükseltti. O anda pür dikkat dinlemeye başladık.

               Bir İncecik yolumda  gider Gördes'e...

               Ilgıt ılgıt kanımda damlar mor fese...

               Gördes türküsünü radyodan duymak bizlere hüznü hem de sevinci yaşattı. Atalarımızın Kurtuluş savaşında verdikleri mücadeleyi unutmak mümkün mü?

               Sohbetn eşliğinde Gördes çift düğümü ismiyle tarihe geçmiş ilmekleri öylesine hızlı atıyorlardı ki. Her sırada kirkitle vurarak da sabitleş tiriyorlardı.

               Hergün hayallerinin de eşlik ettiği halı dokuma işinde bu günün yevmiyesi tamamlandı. 6000 düğüm bir yevmiye...

               Halı tezgahında uzunca bir süre oturdukları için uyuşmuş ayaklarıyla yavaşça kalkıp kocadonlarındaki halı tüylerini silkelediler. Yüzlerinde ise görevlerini  yapmanın huzuru vardı. 

               Eh gari! Biraz bir şeyler yiyelim diyerek kendi çaldıkları yoğurdu bakır kapta su ile karıştırarak ayran yaptılar. Ayranın içine hafta başında evde yaptıkları ekşi mayalı ekmeğin kuruyan kısımlarını bolca doğradılar. Yanına da kocaman bir soğan koyup tepsiyle içeriye getirdiler. Yere sofra bezini serdiler. Kasnağı ortasına koyup onun üzerine tepsiyi yerleştirdiler.

               Buyrun fakirhane sofrasına diyerek beni de davet ettiler.

               Bağdaş kurup oturduk. Ağzımızda besmeleyle çal kaşık ekmekli ayranı kaşıklarken Ana soğanı sen kırıver sözüyle anası sofra bezinin üzerine soğanı koyup üstüne yumruk atarak  parçalara ayırdı. Soğanla birlikte ekmekli ayran öyle bir lezzetli oldu ki. İnanın hâlâ yediğim bu nimetlerin tadını unutamıyorum.

               Sevgiyle gönül katından sunulduğu için olsa gerek... 

               Yıllar sonra gönlünün istediği delikanlıya karşılaşan komşu kızının bugün düğünü var. Keşkek kazanları akşamdan hazırlandı. Davulcu ve klarnetçi ikisi uyumlu bir şekilde öylesine güzel çalıyorlar ki. Tüm mahalle düğün evinde...Yere kurulan sofralarda düğün yemekleri pirinç çorbası, keşkek, nohut, üzüm hoşafı, pırasa, kadayıf hepsinden birer tabak konulmuş yanında Gördes ekmekleriyle birlikte çala kaşık yenmekte...

               Gelin kızımız çok mutlu... Sevdiği gençle evleniyor. Anacığı da çok şükür Allah'ıma mürüvvetini görmek nasip oldu diye seviniyor. 

               Sabahta arkadaşlarımızla gelinin çeyizlerini döşedik. Yere yayılan çakıro halısı, gelin kızın kendi elleriyle öyle güzel dokunmuş ki. Tüm döşenen çeyizlerin içinde yerde motifleriyle güzelliğini sergilemekte...

               Herhalde hayal kurarak attığı ilmeklerin halıdaki yansımalarından olsa gerek...

 

               O kınalı elleriyle güzel halıları dokuyan Gördesimin analarına, kızlarına tüm Gördeslilerime selam olsun... 

YAZARLAR