Prof. Dr. Süleyman Sami İLKER


KOMŞUMUZ DEMİRCİ GEZİ HATIRALARI (1) MANİSA'DAN BORLU'YA...


Dün yine yollardaydık. Hem görmediğimiz yeni yerleri görüyor hem de yöreyi tanıyoruz. Rehberlerin nezaretinde ilginç bilgiler öğreniyor, tecrübeler ediniyoruz. Günler öncesinden yapılan zihinsel hazırlıklar sonrası, sabah 06.30 gibi evden ayrılıyoruz. Bizi alacak otobüsü beklemek üzere onbeş dakikalık mesafedeki duraktayız.

 Geziyi başlangıçta dört dernek birlikte yapmaya karar vermiştik. Eğitime Katkı Derneği, Anemon Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma ve Çevre Derneği. Türk Kadınlar Konseyi Derneği Manisa Şubesi başka bir etkinlik nedeniyle gelemediler.

                               KURGAN / HÖYÜK / TÜMÜLÜS

 Biz, toplum olarak bilim üretmede geri kalınca, üretenlerin kitap, kaynak ve dillerinden kelimeleri sorgulamadan alıp kullanıveriyoruz. Tabii ki bunda öncülüğü okumuşlar yapıyor. İlk ikisi Türkçe, sonuncusu Latince'den batı dillerine yerleşmiş bir kelime. İlk çağda kral, hakan veya önemli kişilerin özen ve bir planla yapılmış mezarlarını üzerine toprak yıkılarak oluşturulan büyük konik, gosterişli tepeler. Güçle orantılı büyüklükte, içinde ölen kişinin şahsi eşyaları da yer alıyor. 

                                       TOPRAĞI BOL OLSUN

 Taziye için buraya getirilen, gönderilen topraklar ile tepe giderek büyüyormuş. Bir görüşe göre, "toprağı bol olsun" sözünün kaynağı bu. Bunların içindeki zenginlikler hakkında bilgisi olanlarca daha ilk yüzyıllarda, bazılarının soyulduğu anlatılıyor. Manisa'nın Salihli ile Gölmarmara arasındaki bölgede Bin Tepeler diye bilinen, uzaktan bile görülebilen çok sayıdaki tepelerin hepsi kurgan / höyük / tümülüstür. 

                                        SALİHLİ KÖPRÜBAŞI 

                                            BORLU DEMİRCİ 

 Güzergahımız bu. Salihli'ye batıdan yaklaşırken bin tepelerden bazılarını uzaktan görüyoruz. Bin dense de bugün için bilinen 130 civarındalar. Kula ve Uşak civarındekiler de sayıldığında bilinen 600'e yakın kurgan (höyük / tümülüs) varmış bölgede. Bazı kurganların defineciler tarafından soyulduğu söylendi. Arkeoloji ile ilgili arkadaşımız da, bu kurganların bir çoğunun kurulduktan yüz yıl kadar sonra, devrin insanlarınca soyulduğu bilgi veya görüşünü ifade etti. Salihli'yi geçip Demirköprü barajına doğru yaklaşırken birkaç tanesinin yakınından geçiyoruz.

SOHBET, NEŞE VE YENİ ARKADAŞLIKLAR 

DR. MELAHAT USLU VE 

DR. İBRAHİM ERDEMİR 

 Arabamız ilerlerken bazen kulüp başkanı Ömer bey, bazen rehberimiz bilgi veriyor. Bazen de 13 Mayısta başlayacak Derneğimiz (Manisa Eğitime Katkı Derneği) kermesinin hazırlıkları hakkında bilgi ve konuşmalar yapılıyor. 

 Bir arkadaşımız da Türkiye'nin İlk kadın başhekimi Dr. Melahat Uslu'nun (30 yıl Manisa Doğumevi başhekimliği 1918-2008) idealist, dürüst, otoriter ve fedakâr kişiliği ve hatıralarını anlattı. Keza, Moris Şinasi Çocuk Hastanesi Başhekimi Dr. İbrahim Erdemir (1929-2018) ile ilgili hatıralarını anlattı. Çok değerli hatıralardı. Güzelyurt mahallesinde bir caddeye Dr. İbrahim Erdemir adı verildiğini söylediğimde sevindi. 

 Tarihi yapı olarak tescillenen evinin olduğu caddenin bir kısmına Dr. Melahat Uslu, bir kısmına da Cumhuriyetin ilk yıllarında Manisa'da bir eczacı olan ve Litiomil Cemil adlı patentli ilacı geliştiren Eczacı Cemil beyin adının verilmesi için hepimiz mücadele ve gayret edelim dedi. Fikir ve teklif çok güzeldi. Biz de bu teklifi ilk defa topluma ve ilgililere duyuralım istedik.

                          ÇOK İLGİNÇ BİLGİ VE BENZERLİKLER

 Kurgan yapma geleneğine sahip ulusların / toplumların sayısı dünyada fazla değil. Bunlara en çok Anadolu, Trakya, Türkistan (Orta Asya), Rusya ve Meksika'da rastlanıyor. Beş yıl kadar önceki Kazakistan gezimizde müzede bunların kesit ve içindekileri görmüş, Salihli yanındakilerle tamamen ayni oluşuna çok şaşırmıştım. 

 Türkistan, Rusya coğrafyasında açılan bazı kurganlarda çıkan eserler (Altın elbiseli adam ve giysisi -Astana müzesi- Pazırık halısı gibi) tamamen Türk eserleri. Anadolu'daki kurganların yapısı ve içinden çıkanlarla (Lidya kralı Krezus hazineleri gibi) ciddi benzerlikleri var. Meksika'dakilerin de Kızılderililere ait oluşu dikkate alındığında "çok eski ortak bağlantılar" çağrışımı doğal olarak akla geliyor. Anadolu'ya Türkler 1071'de gelmedi, daha önceki bin yıllarda da vardılar diyen de çok. 

                           YANARDAĞLAR, KÖPRÜBAŞI YOLU

 Anadolu'da pek çok eski sönmüş yanardağ var. Bunlardan bu bölgede olan ikisinden biri Kap lan yanardağı. 10 - 12 bin yıl önce patlamış ve lavları 11 km akmış. Lavlar binyıllar içinde aşınarak 4 km lik Gediz kanyonunu oluşturmuş. Hemen yanından geçtiğimiz, "yanık alan" diye adlandırılan kapkara yanardağ curuflarından (tüf, halk karataş da diyor) oluşan bölgede, daha küçük olan Sindel yanardağ tepesi görülüyor. Oluşumu yine aynı zaman dilimi. 

                             PATLAMA ÖNCEDEN BİLİNİR Mİ?

 Yanardağ patlamadan günler, haftalar önce buhar, sıcak su fışkırması ve ortaya çıkan nemden kaynaklanan yerel yağmurlar olabilirmiş. Çamurlu alanlardan uzaklaşan bir insan ve köpeğin ayak izleri üzerine patlayan kızgın lavlar dolar ve toprak pişer. Sonuç; çamurdaki bu izler ise kalıcı hal alır. Binlerce yıl sonra Horasan harcı yapımı ve yapılardaki yalıtım işi için veya belki baraj inşaatı için alınan bu curuf içindeki kırılmamış sağlam ayak izlerini fark eden bir mühendis sayesinde, alandan malzeme alınması durdurulur ve yer koruma altına alınır. 

                                                    BORLU

 1950'lerin sonlarında rahmetli Adnan Menderes tarafından açılan bu Türkiye'nin ilk (veya ikinci / "Bilgi sonradan eklendi. Teşekkürler") barajını geçtik. Küçük yanardağ bölgesinde biraz gezdik. Köprübaşı'na doğru yol alıyoruz. Rehberimiz Şaban Çetin bey bilgi vermeye devam ediyor bölge ve coğrafya ile ilgili. Gediz ovasının bittiği yerden itibaren Kıyı Ege bitti, İç Ege başladı diyor. Bu yollardan uzun yıllardır geçmemiş ben ve Demirci'de uzun süre çalışan Dr. İsmet bey, bölgedeki artan bitki topluluklarını ve yoğun zeytin ağaçlarını gördükçe hayretimizi ifade ediyoruz. Gerçek bu idi. Sebebi de konuları teknik olarak bilen bir arkadaşımız, mevcut barajın havadaki nemi artırmasına bağlı olarak, bitki yapısının değiştiğini ifade etti. Dik, kıraç, bitki yetiştirme ve tarımın zor olduğu bölge, yeni imkanlara kavuşmuş. Ailemin de 1980'li yıllarda beş yıl yaşadıkları Köprübaşı ve çevresindeki olumlu gelişimi görmekten mutlu oluyorum.

 

                                      KÖPRÜBAŞI VE BORLU

 Baraj suları altinda Borlu kasabası ve 16 köy kalmış. Borlu halkının bir kısmı yakındaki Tahtacı köyüne taşınmış ve oranın adı bugünkü Borlu olmuş. Diğer kısmı ise, daha önce hiç olmayan bir yere, bugünkü Köprübaşı'nı kurup yerleşmişler. (1958) 

 

 Saat 9.30 gibi Borlu'ya vardık. Merkez meydanda açık olan çok sayıdaki kahvehaneden birinin önüne oturup, getirdiğimiz azıklar ve aldığımız çaylarla kahvaltımızı yapıp yola çıktık. Demirci istikametinde yol boyunca Osmanlı döneminde yapılmış bir taş köprüyü yakından görüyoruz. Arazi dağlık, engebeli, çalı ve meşelerle kaplı. Eskiden keçi yolları dışında yol yokmuş bölgede. 

                                                                     (Devam edecek)

YAZARLAR