Hüseyin TUNÇAY


KÖY İLKOKULLARI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER


 Otuz iki yıllık meslek hayatımın, on yılı köy, üç yılı kasaba ilkokullarında olmak üzere on üç yıl öğretmenlik yaparak geçirdim. Bu çok kıymetli zaman dilimi, memleketimi ve insanımı tanımak için büyük bir fırsat oldu. İç Anadolu’yu, Doğu Anadolu Bölgesi’ni kitaplardan, romanlardan, hikâye ve anılardan değil bizzat yaşayarak öğrendim.
Bu milletin evlâdı olarak gittiğimiz yerlerde; ay yıldızlı bayrağımızı dalgalandırmak,  gönderinde beraber dalgalanmak, devletin yüzü ve şefkat kapısı olmak, ço-cuklarımızı yaşayacağı çağa göre yetiştirmek ideal ve ülkümüz oldu.
Köylülerim gibi hayata tutundum, onlar gibi yaşadım... Hep beraber zorlukları aşmak, hayatı daha yaşanılır hale getirmek için emek verdik.
Taşımalı Eğitim,
Yalnızlaşan Köylümüz ve Köylerimiz
- “Eğitimde Fırsat ve İmkân Eşitliğinin Sağlanması ve Eğitimde Kalitenin Yükseltilmesi”
-  “Ferdin ve Toplumun İhtiyaçları”
-  “İç Göçler”
- “Yerleşim Birimlerinin Dağınık Olması” gibi sebep, amaç ve ilkelerle birleştirilmiş sınıf uygulaması yapan okullarımızdaki öğrencilerin merkezî ilköğretim okullarına günü birlik taşınarak eğitim öğretim görmelerini sağlamak amacıyla 1989-1990 yıllarından itibaren taşımalı eğitim sistemine geçildi. Daha sonra bu uygulama genişletilerek günümüzdeki halini aldı.
Meslek hayatımız boyunca seminer ve toplantılarımızda, köyün ve köydeki sosyal hayatın vazgeçilmez saç ayağı olarak; muhtar - imam - öğretmen vurgusu yapılır, işbirliği ve dayanışmanın önemi anlatılarak köy öğretmenliğinin önemine işaret edilirdi.
Öğretmen köyde;
• Bir bilendir, danışılan kişidir,
• Donanımlıysa yerine göre; sağlık memuru, ebe, hemşire, veteriner ve çiftçidir,
• O, güvenilir ve emin kişidir, anlaşmazlıkları sonlandırandır,
• Köylümüze aydınlık kapıyı açan, rehberlik edendir,
• Aldığı ilme ve taşıdığı misyona hürmeten başköşeye lâyık görülendir,
• Okulu, köylümüz için eğitim merkezi haline getirendir,
• İmecede baş gönüllü, düğünde seyranda sevince, zor günde çileye ortak olandır,
• Köy derneğinin tabii üyesi, hal ve hareketiyle öğrencilerinin ve gençliğin rol modelidir,
• O, “devlet kapısı”, kıvançta ve tasada ortak olmanın canlı timsali, kimi zaman hor görülen köylümüzün ümididir.
• Dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeleri takip eden, doğru yorumlayan ve bunları köylülerimizle paylaşandır,
• Okulu; millî duygu ve düşüncenin, sosyal etkinliklerin, farklı becerilerin kadınlarımıza, gençlerimize ve öğrencilerimize aktarıldığı  merkez haline getirebilendir,   
• O; “Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin millî, ahlakî, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliş-tiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;” (3) hedefine kararlı şekilde yürüyendir.  
Sayamadığım pek çok mis-yonun da sahibi olan öğretmeni, köy hayatının içinden farklı sebep ve mülâhazalarla almanın sosyolojik, ekonomik, akademik yönlerini ciddi şekil- de araştırmanın, sonuçlarını değerlendirmenin elzem olduğunu düşünü-yorum.
Köyden şehirlere olan göçe menfî ve müspet tesirleri,  özellikle ilkokul öğrencilerini kilometrelerce öteden taşımanın meydana getirdiği sosyal, psikolojik ve fizikî tesirlerin, akademik başarıya ve fırsat/imkân eşitliğine katkısının  ortaya koyulması gerekiyor.
Ne Yapmalıyız?
1) Köy ilkokullarını tekrar aç- malı, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatımızın parçası haline getirmeliyiz.
2) Köy ilkokullarını tatil dönemlerinde beceri ve meslek kursları gibi etkinliklerde kullanmalıyız.
3)  Köyde görev yapacak öğretmenlerimiz:
• Görev yapacağı köy şartlarının gerektirdiği bilgi ve beceriyle donatılmalı, görülen eksiklikler hizmet içi eğitim marifetiyle giderilmeli.    
• Öğretmenimiz köyde ikâmet etmeli, barınma için gerekli tedbirler alınmalı.  Bu husus oldukça önemli; köyde oturmayan, gelip-giden meslektaşlarımızın köylülerimizle teması ve sosyal ilişkileri olmuyor maalesef.
• Köy öğretmenlerimize gerekli ek  (mahrumiyet vb.) ödemeler yapılmalı, araç - gereç ve materyal yönünden eksikleri kalmamalı.
• Köyde çalışan öğretmenlerimizin zaman zaman bir araya gelerek tecrübelerini paylaşmaları, konusuna hakim eğitimcilerden destek almaları sağlanmalı.
• Öğretmen yetiştiren kurumlarımız, öğretmen adaylarına köy ilkokullarında uygulanacak eğitim-öğretim şekli,  metot  ve teknikleri hak kında (birleştirilmiş sınıflarda eğitim vb.) yeterli bilgiyle donatmalı, son sınıfta yerinde (köy, mezra ...) uygulamalar yaparak mesleğe ve ülke şartlarına hazırlamalı.
4) Öğretmenimiz bulunduğu köyde en az dört yıl görev yapmalı, süresini dolduran meslektaşlarımız tercih ettiği yere atanabilmeli.
5)  Köyde çalışmaya devam edecek öğretmenlerimizin ortaokul ve lise çağına gelmiş çocukları için barınma ve eğitim imkânı sağlanmalı.
Ülkemizin şartları, mesleğe ilk başladığımız 1980’li yıllara göre çok daha iyi durumdadır. Ulaşım, haberleşme, internet, barınma vb. alanlarda dikkate şâyan gelişmeler oldu.
Bir milletin en kıymetli hazinesi insandır, “insan sermayesi”dir. Milletimizin, devletimizin ve gelecek kuşakların ikbali için; eğitim, sağlık ve savunma alanlarında maliyet hesabı yapmamak gerektiğine, köylerimizi, köylülerimizi, köy ilkokullarımızı bu yalnızlıktan kurtarmanın şart olduğuna inanıyorum.
***
ORDA BİR OKUL 
VARDI UZAKTA !!!
“Ses seda yok... Ne zil ne de öğrenci sesi...
Öylece tek başına, sessiz ve sakin bir bekleyişin nöbetini tutuyor okulumuz. Belki de ev sahipliği yaptı-ğı, Anadolu'nun bilmem kaç yerine gönderdiği yüzlerce öğrencinin hatırasıyla teselli buluyor.  
Galiba  onun sessiz çığlığını yalnızca ben duyuyorum.
Öğrencilerimin, şimdilerde suyu kurumuş- okul çeşmemizden minicik tenekelerle su çekerek büyüttükleri fidanlar ağaç olmuş, dallarında kuşları, gölgesinde insanları barındırır hale gelmiş. Lojmanımın önüne diktiğim ağaçlar; "Ulvî yuvanın gönüllü bekçileriyiz." der gibi gökyüzüne uzanıp yalnızlığın umudu olmuşlar.
Fotoğrafta gördüğünüz bahçe kapımız; derdiyle yorulmuş, ne kadar sırrı ve hatırası varsa boyalarıyla beraber toprağa gömmüş... Benim için "Devlet Kapısı"ydı. O, boyasız olamazdı, sağlam ve dimdik ayakta olmalıydı. Öğrencilerimi kucakladığı gibi, müşkülü olanları da kucaklamalıydı.
Maişet kaygısıyla başlayan köyden şehre "göç", hiçbir zaman onaylamadığım "taşımalı eğitim", destekleyemediğimiz "tarım ve hayvancılık" bu tablonun asıl failleriydi.
Işıklar söndü bir bir...
Fevzi Altıntaş, Sevgi Fazlı-oğlu, Dilaver Koçak, Yasemin Karaman , Kıymet Kızılırmak, Metehan Altıok, Selami Çağlar, Orhan Güngör, Cemile Türemis, Nazan Tepret, Alkan Yılmaz, Muharrem Çağlar, Yakup Yılmaz, Kamer Kızılırmak, Serap Kızılırmak, Bünyamin Çağlar, Barış Mutlu, Berat ve Ali Altıntas, Murat Koçak, Necati Kolver, Şakir, Emel,  Döndü, Hülya, İbrahim, İlyas, Kudret, Belgüzar ve diğer 90 öğrencimizle dersteyiz şimdi...
Birleştirilmiş sınıflarda; ben 3, 4. ve 5. sınıfları, eşim 1, ve 2. sınıfları okutuyor. Hep beraber; "Türküm, doğruyum, çalışkanım ..." diye "mış" gibi yapmadan"And" içiyoruz...
Ve sonunda; varlığımızı Türk varlığına armağan ediyoruz...
Bayrağımızla dalgalanıyor, onlarca yürek hep birlikte haykırıyoruz: "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak !"
 ***
“2017 yılı Eylül ayı başında, Yozgat ili Saraykent ilçesi Divanlı Köyü İlkokulundaki öğrencilerimizden Yakup Yılmaz'ın çekip gönderdiği, kapanan okulumuzun fotoğraflarının bir yerlerde sessizce beklemesine gönlüm razı olmamıştı. İşte şimdi eskileri yad ederek paylaşıyor, öğrencilerime ve her zaman yanımızda olan Divan-lılı büyüklerime selam edip ve hürmetlerimi sunuyorum.”

( Facebook sayfamdaki 21.10.2017 tarihli paylaşımımın düzenlenmiş hali.)
Kaynaklar:
1) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1393463
2) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/69927
3) 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu


 

YAZARLAR