Dr. Öğretim Üyesi İsmail Taşlı (Emekli)


KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞKENLİKLERİ -3-


Sanayi Devriminin başlangıcından itibaren sera gazlarının atmosferdeki konsantrasyonlarında sürekli bir artış meydana gelmiştir. İnsan faaliyetleri sonucunda meydana gelen bu artış iklim sisteminin doğal dengesinin giderek bozulmasına neden olmaktadır. Küresel ısınma ve iklim değişimi birbirini tetikler. Buna bağlı olarak meydana gelebilecek felaketler zincirinde buzulların erimesi, deniz suyu seviyesinin 60 cm kadar yükselmesi, su taşkınlar, kıyı kesimlerde toprak kaybı,  temiz su kaynaklarının denize karışması ve su sorunu, yüksek sıcaklık artışıyla görülen aşırı buharlaşma ve kuraklık, yangınlar, göl ve ırmak sularında azalmalar önceleri bir öngörü iken bugün bire bir yaşanır hale gelmiştir zaman içinde bu değişikliklere dayanamayan bitki ve hayvan türlerinin yok olması ya da azalması, bazı bölgelerde aşırı ısınma nedeniyle virüs türlerinde değişiklik olması ve salgın hastalıkların gelişmesi, oluşacak göç dalgasıyla yerel ve küresel ölçekte çeşitli taşıma kapasitesinin  aşılması ve bunun sonucunda sorunların yaygınlaşması şeklinde seyredeceği gerçeği ile karşı karşıyayız..

Ülkemiz dâhil dünyanın pek çok yerinde aşırı sıcaklar ve yangınlar ile yine ülkemiz de dahil olmak üzere ciddi kuraklıklar yaşanmaktadır.  Özellikle büyük şehirlerimizde su kesintileri yaşanmaya başlamıştır. Sel felâketleri ve kasırgalar çok ciddi hasarlara yol açmaktadır.

Dünya genelinde gıda üretim düzeni bozulma ihtimali de senaryolar arasına yer almaktadır. Örnek olarak; orta kuşak iklim bölgesinde bulunan buğday yetiştirme alanları kutuplara doğru kayacak. Bu durum birçok ürün için de geçerli olacaktır.

2023 dergisi 15.05.2024 tarihli sayısında küresel iklim değişikliğinin çevreyle ilgili sonuçları açısından Türkiye’nin 2038 yılları için bir kuraklık senaryosu ön görmüştür. Akdeniz Bölgesi muhtemel kuraklığı sonucu narenciye ürünlerinin yetişme alanı Karadeniz Bölgesi olacaktır. Örnekleri çoğalmak, mümkün esas olan geçte olsa farkına varılan bu problemin çözümü nasıl olacaktır. Bu konuda öncelikle devletlerin alması gereken önemli tedbirlerin yanında bireysel sorumluluklarımız da unutulmamalıdır.

İklim krizinin etkilerinin her geçen gün ciddiyetini artırdığı bir dünyada iklim kanunları bir gereklilik haline geldi. Paris İklim Anlaşması kapsamında ülkelerin verdikleri taahhütleri yasal olarak bağlayıcı hale getirerek garanti altına almaları gerekiyor.

Dünyada İngiltere, Yunanistan, Almanya, Güney Afrika, Zambiya, Avrupa Birliği ülkeleri iklim yasaları ile gerekli tedbirleri almanın yasal zeminini oluşturdular. Avrupa Birliği ise Avrupa İklim Yasası ile 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefi koyarak emisyon azalttım hedefini yasal olarak bağlayıcı hale getirdi.

Esasen iklim kanunları, ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele politikalarını yasal bir zemine oturtan düzenlemeler bütünüdür. Temel amacı, iklim değişikliğinin nedeni olan sera gazı emisyonlarını azaltmak, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyumu sağlamak ve iklim değişikliği ile mücadelede ulusal hedeflere ulaşmak için bir yol haritasıdır.
. .  

Bireysel anlamda alınabilecek tedbirleri de unutmamak gerekir. Atmosferi biz kirletiyoruz. O halde bize düşen görevlerde var. Yetişkin bir ağaç 2,3 kg CO 2 günlük olarak bünyesine alır. Buna karşılık 1,7 kg O2 i havaya gönderir. Orman yan gını felâketlerini bu açıdan değerlendirdiğimizde sera gazı oluşumundaki olumsuz etkisi göz ardı edilemez. Ayni zamanda akciğerimiz dediğimiz ormanların bu faydası her yangında geriye düşmektedir. O halde; ormanı sevmek, korumak artmasına katkı sağlamak asli görevimiz olmalıdır.

Şunu asla unutmayalım iklim ve toprak yapımız dikkate alındığında ülkemizin % 70 i orman olması gerekirken tarihi süreç içinde bu oran % 30ların altına düşmüştür. 
Güneş, rüzgâr, hidroelektrik ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasına bireysel katkılarımız olmalı. Enerjiyi daha verimli kullanmak için binaların izolasyonunu artırarak enerji tasarruflu cihazlar kullanmak ve toplu taşımayı tercih etmek önemli bir adımdır.

Zorunlu ihtiyaç duyulmadıkça özel araç kullanımlarımızı azaltmak gerekir. Bu küçük tedbirlerimiz karbon emisyon hacminin azaltılmasına önemli bir katkıdır.

 

YAZARLAR