Ahmet İNCE


MERKEZ DİKİŞ TUTMUYOR!!


               İşin yasal tarafına bakıldığında, Merkez Bankası için öncelik şu şekilde yazar: Piyasada fiyat istikrarını sağlamak. Bunun anlamı, aynı zamanda enflasyonla mücadele etmektir. Merkez Bankası bu çerçevede kararlar alır, hükümette bu kararları uygular.

 

               2019 yılına kadar, işleyiş bu şekilde devam etti.

 

               Sonra garip işler ortaya çıktı. Hükümet Merkez Bankasının kararlarına reaksiyon göstermeye başladı. Dolayısıyla ekonomide ciddi bir tezatlık oluştu. Merkez kendi kuralları içinde kararlar alırken, iktidar bu kararlara hep muhalefet etti.

 

               Merkez Bankası başkanı Murat Çetinkaya görevden alındı. Alınma gerekçesi, hükümetin tavrını çok net olarak ortaya koyuyordu. “Söz dinlemeyen” Merkez Bankası başkanı Murat Çetinkaya, görev süresi dolmadan görevine son verildi.

 

               Ülke ekonomisini ters yüz edecek, tercihlerin başlangıcıydı yaşanan gelişmeler. Hükümet faiz sebep, enflasyon sonuç tercihine doğru yelken açmıştı. Bu yüzden Merkez Bankası başkanları, bu tercihe göre karar almalıydı. Ancak ekonominin rasyonel değerleri, bu tercihi hiçte olumlu bulmuyordu.

 

               Aradan 5 yıl geçti. Bu süre içerisinde 5 Merkez Bankası başkanı değiştirildi. Halbuki Merkez Bankası başkanlarının görev süresi 5 yıldı. Hiç birisi 5 yıllık görev süresini dolduramadı.

 

               8 ay önce, ekonomide rasyonel modele dönme zorunluluğu ortaya çıktı. Faiz sebep, enflasyon sonuç tercihi piyasaları sallamış, enflasyon azgınlaşarak devam etmişti. Döviz fiyatları keza öyle. Mehmet Şimşek Maliyenin başına getirilirken, Merkez Bankasına Amerika’dan atama yapıldı. “Müthiş Türk Kızı” Hafize Gaye Erkan, müthiş background ile göreve geldi.

 

               Politika faizi %8,5’ten %45 çıkarıldı. Ancak piyasalar buna rağmen olumlu bir yöne giremedi. Enflasyon ve döviz rakamları bana mısın demedi. Bu arada Hafize Gaye Erkan’ın bankadaki aile ilişkileri ortalığı salladı. Bir ay süreyle Amerika’da kalması ve yatırımcılarla yalnız başına görüşmesi ciddi sıkıntı yarattı.

 

               Neticede Hafize Gaye Erkan gitti, yerine yardımcısı Fatih Karahan getirildi.

 

               Karahan’ın yüksek kariyeri ve karizması dikkat çekiyor. Tıpkı diğer Merkez Başkanlarında olduğu gibi.

 

               Şimdi uluslararası yatırımcılar bu tablo karşısında ne düşünür. 5 yılda 5 Merkez Bankası başkanı değiştiren, bir ekonomiye nasıl güven duysunlar. Yılbaşından bu yana MTV, ÖTV; KDV oranları arttrılmış, Motorin ve Benzin fiyatları 40 TL’nin üzerine çıkmış, buna rağmen bütçe açığı dudak uçuklatıyor. Dolayısıyla yabancı yatırımcı hangi cesaretle giriş yapsın.

 

               Şöyle düşünüyorum, problem Merkez Bankası başkanlarında mı? Hepsinin tek tek geçmişine baktığımızda, yüksek kariyerli insanlar. Acemilik ve bilgisizlik gibi bir şey, onlar için söz konusu değil. İçlerinde hükümetin talimatıyla faiz indirenler oldu. Bu tutum rasyonel ekonomi politikalarına aykırıydı. Ancak işler ters gidince, günah keçisi onlar oldu ve görevden alındılar.

 

               Mehmet Şimşek ve ekibi göreve geldiği günden bugüne, Merkez faiz artırımına gitti hep. Ancak 9 aylık sürede, bir ümit ışığı görülmedi. Çünkü ülke bir genel seçim geçirdi. Şimdi mahalli seçimler var. Bu yüzden seçim ekonomisi geçerli oluyor. Merkezin faiz artırımları da bir işe yaramıyor.

 

               Evet, Merkez Bankasının öncelikli görevi, piyasada fiyat istikrarını sağlamak. Enflasyonla mücadelenin olmazsa olmazıdır bu durum. Seçim ekonomisi yüzünden olmuyor işte.

 

               Yeni başkan Fatih Karahan, göreve gelmesiyle beraber ilk şu açıklamayı yaptı; “Enflasyon hedefimizde uyumlu seviyelere gerileyene kadar, gereken parasal sıklığı koru makta kararlıyız.”

 

               İşin aslı bu. Ekonominin rasyonel tarafı bu. Ancak seçime kadar top yuvarlanmaya devam edecek. Asıl hikâye seçimden sonra başlayacak. Hükümet müdahale etmez, Merkez kendi kuralları ve rasyonelliği içerisinde çalışırsa, enflasyonla mücadele bir ümit ışığı doğar.

 

               Olur mu? Bence olmak zorunda. Zira bu ekonomi, bu ateşe daha fazla dayanamaz.

 

               Bekleyip göreceğiz…

               İşin yasal tarafına bakıldığında, Merkez Bankası için öncelik şu şekilde yazar: Piyasada fiyat istikrarını sağlamak. Bunun anlamı, aynı zamanda enflasyonla mücadele etmektir. Merkez Bankası bu çerçevede kararlar alır, hükümette bu kararları uygular.

 

               2019 yılına kadar, işleyiş bu şekilde devam etti.

 

               Sonra garip işler ortaya çıktı. Hükümet Merkez Bankasının kararlarına reaksiyon göstermeye başladı. Dolayısıyla ekonomide ciddi bir tezatlık oluştu. Merkez kendi kuralları içinde kararlar alırken, iktidar bu kararlara hep muhalefet etti.

 

               Merkez Bankası başkanı Murat Çetinkaya görevden alındı. Alınma gerekçesi, hükümetin tavrını çok net olarak ortaya koyuyordu. “Söz dinlemeyen” Merkez Bankası başkanı Murat Çetinkaya, görev süresi dolmadan görevine son verildi.

 

               Ülke ekonomisini ters yüz edecek, tercihlerin başlangıcıydı yaşanan gelişmeler. Hükümet faiz sebep, enflasyon sonuç tercihine doğru yelken açmıştı. Bu yüzden Merkez Bankası başkanları, bu tercihe göre karar almalıydı. Ancak ekonominin rasyonel değerleri, bu tercihi hiçte olumlu bulmuyordu.

 

               Aradan 5 yıl geçti. Bu süre içerisinde 5 Merkez Bankası başkanı değiştirildi. Halbuki Merkez Bankası başkanlarının görev süresi 5 yıldı. Hiç birisi 5 yıllık görev süresini dolduramadı.

 

               8 ay önce, ekonomide rasyonel modele dönme zorunluluğu ortaya çıktı. Faiz sebep, enflasyon sonuç tercihi piyasaları sallamış, enflasyon azgınlaşarak devam etmişti. Döviz fiyatları keza öyle. Mehmet Şimşek Maliyenin başına getirilirken, Merkez Bankasına Amerika’dan atama yapıldı. “Müthiş Türk Kızı” Hafize Gaye Erkan, müthiş background ile göreve geldi.

 

               Politika faizi %8,5’ten %45 çıkarıldı. Ancak piyasalar buna rağmen olumlu bir yöne giremedi. Enflasyon ve döviz rakamları bana mısın demedi. Bu arada Hafize Gaye Erkan’ın bankadaki aile ilişkileri ortalığı salladı. Bir ay süreyle Amerika’da kalması ve yatırımcılarla yalnız başına görüşmesi ciddi sıkıntı yarattı.

 

               Neticede Hafize Gaye Erkan gitti, yerine yardımcısı Fatih Karahan getirildi.

 

               Karahan’ın yüksek kariyeri ve karizması dikkat çekiyor. Tıpkı diğer Merkez Başkanlarında olduğu gibi.

 

               Şimdi uluslararası yatırımcılar bu tablo karşısında ne düşünür. 5 yılda 5 Merkez Bankası başkanı değiştiren, bir ekonomiye nasıl güven duysunlar. Yılbaşından bu yana MTV, ÖTV; KDV oranları arttrılmış, Motorin ve Benzin fiyatları 40 TL’nin üzerine çıkmış, buna rağmen bütçe açığı dudak uçuklatıyor. Dolayısıyla yabancı yatırımcı hangi cesaretle giriş yapsın.

 

               Şöyle düşünüyorum, problem Merkez Bankası başkanlarında mı? Hepsinin tek tek geçmişine baktığımızda, yüksek kariyerli insanlar. Acemilik ve bilgisizlik gibi bir şey, onlar için söz konusu değil. İçlerinde hükümetin talimatıyla faiz indirenler oldu. Bu tutum rasyonel ekonomi politikalarına aykırıydı. Ancak işler ters gidince, günah keçisi onlar oldu ve görevden alındılar.

 

               Mehmet Şimşek ve ekibi göreve geldiği günden bugüne, Merkez faiz artırımına gitti hep. Ancak 9 aylık sürede, bir ümit ışığı görülmedi. Çünkü ülke bir genel seçim geçirdi. Şimdi mahalli seçimler var. Bu yüzden seçim ekonomisi geçerli oluyor. Merkezin faiz artırımları da bir işe yaramıyor.

 

               Evet, Merkez Bankasının öncelikli görevi, piyasada fiyat istikrarını sağlamak. Enflasyonla mücadelenin olmazsa olmazıdır bu durum. Seçim ekonomisi yüzünden olmuyor işte.

 

               Yeni başkan Fatih Karahan, göreve gelmesiyle beraber ilk şu açıklamayı yaptı; “Enflasyon hedefimizde uyumlu seviyelere gerileyene kadar, gereken parasal sıklığı koru makta kararlıyız.”

 

               İşin aslı bu. Ekonominin rasyonel tarafı bu. Ancak seçime kadar top yuvarlanmaya devam edecek. Asıl hikâye seçimden sonra başlayacak. Hükümet müdahale etmez, Merkez kendi kuralları ve rasyonelliği içerisinde çalışırsa, enflasyonla mücadele bir ümit ışığı doğar.

               Olur mu? Bence olmak zorunda. Zira bu ekonomi, bu ateşe daha fazla dayanamaz.

               Bekleyip göreceğiz…

YAZARLAR