Mustafa KAYA

Tarih: 05.06.2024 00:07

NE NEZAKETİ! İNSANLIK BİLE ÖLMÜŞ!

Facebook Twitter Linked-in

          Yıllar

          Geçen hafta yazdığım yazıya ironik bir tepki geldi. "Ne nezaketi, insanlık bile ölmüş!” dedi arkadaş. “Bu ortamda önce insan olmak öğretilmeli!” diyerek ekledi hemen arkasından. Çok önceleri, arkadaş ortamında konuştuğumuz; yapmacık tavırlar, yapmacık sevgiler, yapmacık nezaket kurallarına olan güçlü itirazlarımız, geldi aklıma, bir anda. Hakikaten; dünyanın sonu yaklaştıkça, yeryüzü insanların dünyası olmaktan çıkıyor. Sahte tavır, davranış ve sahte duruşlar, -cümleme farklı anlam yüklemeyin!- en eski sahtekârları aratır oldu. Neyi özlediğimizi siz anlayın artık. Kısaca, sahtekârlar toplumda sayıları çok az oldukları için hemen tespit ediliyordu ve toplumdan dışlanıyordu. Şimdi sahtekârlar o kadar çoğaldı ki; sahtekârlık meslek halini aldı. Yaygın bir meslek. Sahtekârlar dürüstleri dışlar oldu.

     

          Dünya bize, biz insanlığa, bir şans daha verir mi ki acaba? İnsanoğlunun ilk saflığına, ilk merhametine, ilk yardımseverliğine, ilk insanın sevgisine, saygısına ve muhabbetine bir daha şans verir mi? Aslında daha düzgün sorayım: İnsanoğlu; kendi kendine, insanca yaşayabilme imkânı, zamanı ve mekanı sunabilir mi?

          

          El cevap: hem "Hayır!” hem "Evet!”. İzin vermeyecekler, hegomen toplumlar. İzin vermeyecek madden de manen de kapitalist, emperyalist, hız ve haz düşkünü, düşkünün düşmanı toplumlar. “Evet!” cevabını fazla meraklandırmadan gerekçeleri ile aktarayım size. Evet, insanlık kazanacak! Kıyamete 5 kala da olsa, insanlık kazanacak! Çünkü sayısı az da olsa, insanoğlu insanların kazanacağı bir dünya kuracak, çok yakında. Nebiler nebisi vaat etmiş, asırlar evlerinde. İnsanlık kazanacak, çünkü kötü olanının dahi hamurunda saflık var! Nesilden nesile çoğunlukla iyilik tevarüs etmese de azınlık miras bırakacak insanlığı. Azlar, iyileştire iyileştire arttıracak sayılarını… Ve bir gün insanlık, insanlık âleminde iyilikle, güzellikle galip gelecek çirkinlere, çirkinliklere…

          

          İsrail'i görüyorsunuz değil mi? Kötülüğün zirvesi yöneticilerini izliyorsunuz değil mi? Vahşeti, zulmü ve sessizliği görüyorsunuz. Sükûnet ve sakinlik Müslümanlara, hiç bu kadar yakışmamıştı! Sahi siz hiç düşündünüz mü: Müslümanlar Osmanlı yıkıldığından veya yıkılmaya başladığından beri hiç huzur ve sükûnet bulamadılar. Geçen gün "O an: insan ve nisyan!” adlı bir program yaptı, fakülte öğrencileri. Doğu Türkistan ve Filistin'deki zulmün üzerine... Bir konuşma da âcizane, ben yaptım. Ve dedim ki; “ nice az topluluklar vardır çok (görünen) toplulukları yenerler.” ayeti gereğince biz yeneceğiz. Biz eninde sonunda galip geleceğiz, dedim. Doçent Doktor Hayati Adalar ve öğrencilerine teşekkür ederim: zulmü sessizce haykırmamıza ve mazlumun yanındayız mesajı vermemize imkân sağladıkları için. Biraz önce söylediğim gibi fakültedeki öğrenciler yeni yetişecek nesillere mazlumun yanında olmayı öğreteceklerini haykırdılar. Dolayısıyla umutluyum.

          

          Son olarak her yerden ve her yönden umutluyum. Çünkü bizim genlerimiz hep mazlumdan yanadır. Hep insanlıktan yanadır. Hep edepten ve adaptan yanadır. Biraz uyuyor gibi yaparız Ama uyanır, gerekeni yaparız. Genlerimiz derken insanlığın geninden bahsediyorum. Bugün Avrupa halkları ve özellikle avrupalı gençler ne de güzel haykırıyor: yaşasın Filistin!, savaşı durdurun!, yaşasın özgür Filistin!, katliama hayır!  İnsanlık batıda battı, batıdan da doğacak galiba!. Güneş batıdan doğacak. Nasıl umutlanmayalım: kıyamet alametlerinden biri de; güneşin batıdan doğacağı değil miydi?

 

          İnsanlık umudumuz sönmesin inşallah! İşiniz, gücünüz, rast gitsin! 

          Hadi kolay gelsin!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —