Merhaba sevgili dostlarımız, bu hafta siz lerle hepimizin yakından tanıdığı emekli İmam- Hatip Niyazi ZÜMRÜT hocamız ile yapmış olduğumuz söyleşiyi paylaşacağız.
Niyazi hocamız hepimizin yakından tanıdığı bir isim. Hayatımızın en özel anlarında bizlere destek olarak acımızı paylaşan, iyiye, güzele, doğruya yönelten, hoşgörüsü ve fedakârlığıyla daima topluma örnek olan kıymetli hocalarımızdan bir tanesi. Kim bilir belki bebeklik döneminizde kulağınıza ilk ezanı okudu, imam nikâhınızı o kıydı. Yakınınızı kaybettiğinizde de yine yanımızda kendisi vardı.
2008 yılında SYDV ile Türk Kızılayı’nın ortak projesi olan Dayanışma Evi faaliyet gösteriyordu. Ben de Kurucu Müdür olarak görevlendirilmiştim. -Şuanda Kızılay’a ait ve halen faaliyetlerine devam ediyor- İlk kez açılan kurumda ikinci el kıyafet dahil olmak üzere yeni paketli ürünler de yer alıyordu. Tamamen bağış üzerine işleyen bir sistemi ilk kez oturtuyorduk. Ama bir Cuma sabahı onca emek içerisinde topladığımız tüm bağışların çalınmış olduğunu gördük. Elbette çok fazla üzüldük. Niyazi hocamız da her zamanki gibi Söylemiş Cami’sine gidiyordu, bizler kendisine durumu anlatmıştık. O gün vaaz verirken “Dayanışma Evine hırsız girmiş bütün bağış ve yardımlar götürülmüş oradaki görevli hocamız ağlayarak durumunu anlattı sizlerin bu konuda desteğini bekliyoruz.” diye camide bizim ne kadar üzgün olduğumuzu anlatmış. O akşam eve gittiğimde babam “sen Niyazi Hocaya mı söyledin?” diyerek sorduğunda öğrendim. Çok üzüldüğümüz çaresizlik içinde bulunduğumuz için durumu anlattığımı belirttim. İnanın hocamızın tek sözüyle aynı gün içerisinde yeniden bağışlarımız geldi. Bu süreçte Halıkent Bölge Gazetemiz de bizim için çok fazla haber yaparak destek olmuştur. Bir haftada boşalan kurumumuzu eşyalar ile doldurarak ihtiyaç sahibi ailelerimize yeniden ulaştırmaya devam ettik. Veren el ile alan elin buluştuğu bir merkez olmayı başardık. Niyazi hocamızın ve tüm hocalarımızın dualarını almak onların görüş ve önerilerini almak elbette ki çok önemli umarım sizlerin de okurken bir çok sorunuz cevap bulacak sizlere şimdiden iyi okumalar diliyorum.
Ramazan ayının bereketi İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Mübarek ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur, Cehennemden azad olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren amirler de af olur, Cehennemden azad olur. Ramazan ayında, Resulûllah efendimiz, esirleri azad eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasib olur. Ramazan ayında, hayırların ve bereketlerin hepsi toplanmıştır. Ramazanın günleri ve geceleri, ayrı ayrı fazilet ve kıymete haizdir. Bu sebeple ramazan ayını fırsat, ganimet bilmelidir.
Sayın hocam öncelikle okuyucularımız için bizlere kendinizi tanıtabilir misiniz?
Öncelikle herkese hayırlı Ramazanlar diliyorum. Rabbimiz bizlere lütfetti; bu yılda Ramazan ayına kavuşturdu. Rabbimize sonsuz hamd olsun. Sonsuz hamd olsun diyorum. Zira geçen yıl bizler gibi oruçlarını tutan, Teravih namazlarını kılan, mukabeleler dinleyen nice kardeşlerimiz aramızda yoklar, vefat etiler. Ama Rabbimiz bizleri bu yılda Ramazan ayına kavuşturdu. Bu nedenle Rabbimize ne kadar hamd etsek, şükretsek yine azdır. Yüce Allah, tuttuğumuz oruçları, ibadetleri kabul etsin.
Ben 1952 yılında yeni ismi Çataloluk olan Çöğürler Köyü’nde dünyaya gelmişim. 1966 - 1967 öğretim - yılında, yeni açılan Demirci İmam Hatip Okulu’na girdim. 1973 - 1974 yılında okulumu bitirdim. Bu arada okula girmeden önce babamın keçi ve koyunları vardı onlara çobanlık yaptım. Aynı yıl 1974’de Salihli’nin Çökelek Köyü’nde 2 yıl imamlık yaptıktan sonra istifa ederek. Demirci Eğitim Enstitüsü’ne girdim. 1978 yılında öğretmen olarak mezun oldum. Bu arada 1977 yılında, Kavaklı Cami’nde imam-hatip olarak görev aldım. Hem okudum hem görevimi yaptım. Öğretmen olarak Aksaray’a tayinim çıktı. Bazı sebeplerden dolayı öğretmenliğe gitmeyip Kavaklı Camisi’nde görevime devam ettim. 15 yıl Kavaklı Cami’sinde kaldıktan sonra Söylemiş Cami’sine geçtim.19 yıl da orada görev yaptıktan sonra 2013 yılında emekli oldum.
Emekli oldunuz ama her camide her zaman bulunmaya gayret ediyorsunuz camiler de bir nevi okul görevi üstleniyor ve halkın en güvendiği görüşüne sık sık başvurduğu kişilerden biri sizlersiniz bunun üzerinizde ve yaşamınızda size yansıması ne şekilde oluyor?
Emekli oldum diye evime çekilmedim. Müftülükle, halkımızla, cemaatimizle iç içe oldum. Onlara İslâmı anlatmaya, her konuda yardımcı olmaya devam ettim ve devam ediyorum. Vaazlar yaparak onların sorunlarına derman olmaya çalışıyorum.
Görevde olduğunuz zamanlarda unutamadığınız bir anınız var mı?
2000 yılında Ramazan görevlisi olarak Bulgaristan’a gittim. Kırcaali’de bir ay kaldım. Onlara vaaz verip namaz kıldırdım. Onların ihlası, samimiyeti ve Türkiye’ye olan sevgilerini hiç unutamıyorum
Emeklilik döneminizde sık sık tura gidiyorsunuz? Umre ve hac ibadetini yerine getirmenin mutluluğunu yaşamalarına vesile oluyor sunuz o anları bize anlatır mısınız?
2015 yılı itibariyle her yıl kardeşlerimizi Umre ziyaretine götürüyorum. İSPİR Tur tanıdık bir firma. Sahibi Demirci’den evli 10 yıldır bu tür organizasyonlarda bizlere yardımcı oluyor hiçbir şikâyetimiz yok. Şu ana kadar Demirci ve mahallelerimizden 500 kişiden fazla kişiyi Umre’ye götürdüm. Ayrıca yurt içi, Balkanlar ve Kıbrıs gezileri de yapıyorlar. Sizlerle beraber de bir Karadeniz gezimiz oldu. Gezilerimiz devam ediyor.
Evet hocam turunuzun Demirci hareketli olması hepimiz için çok güzel olmuştu. Grubumuzda hepsi birbirinden değerli dostlarımız vardı. İlk kez bir tura katıldık ama inanın unutulmaz anılar bırakarak geri döndük. Konakladığımız oteller, gezi plânlaması hepsi gerçekten titizlikle hazırlanmıştı tekrar teşekkür ediyoruz. İnşaAllah Allah tekrarını nasip eder. Buradan Karadeniz Gezi grubumuzda bizimle olan tüm dostlarımıza da sevgi ve selamlarımızı iletelim.
Mübarek bir aydayız bu özel ve güzel günlerimizi sizin vereceğiniz bilgiler ışığında ibadetlerimizi gereğine uygun şekilde yerine getirerek değerlendirelim istedik.
Mübarek Ramazan ayındayız. Oruç ayındayız. Kuran ayındayız. Elbette halkımızın oruçla ve diğer ibadetlerle ilgili soruları oluyor. Zekâtla ilgili soruları oluyor. Onlara birebir ya da merkez camiinde vaaz yaparak yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ama sizin aracılığınız ile sorulara cevap verelim
Oruç kimlere farzdır?
Oruç farz bir ibadettir. Faizziyyeti kitap ve sünnette de sabittir. Bakara Suresi 183. Ayetinde Rabbimiz: “Ey iman edenler. Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günlerde, günahlardan korunasınız diye farz kılındı. ”
Müslüman olmak, akıllı olmak, erginlik (buluğ) çağına gelmiş olmak. Bir de sağlıklı olması gerekir. Sağlık yönünden oruç tutamayanlar, sağlıklarına kavuşuncaya kadar tutmaz. Bilahare oruçlarını kaza ederler. Hamile olan kadınlar; oruç tutmaları halinde kendileri ya da bebekleri zarar görecekse orucu kazaya bırakabilirler. Yine orucu tutacak kişinin mukim olması yani misafir olmaması şarttır. Yolcu olanlar, isterlerse tutar isterlerse kazaya bırakabilirler.
Oruca niyet ne zaman yapılmalı?
Oruçta niyet de farzdır. Niyetsiz hiçbir ibadet olmaz. Güneşin batışı ile ertesi günü zeval vaktine kadar yapılabilir. Niyetin dil ile söylenmesi şart değildir. Kalben orucu niyet etmek yeterlidir. Hatta sahura kalkmak bile niyet sayılır.
Orucu bozan ve kaza gerektiren durumlar nelerdir?
Yanlışlıkla (hata) yiyip içmek bozar. Mesela abdest alırken ağzına aldığı sudan yutmak bozar. Ya da denizde yüzerken su yutsa oruç bozulur ve kaza gerektirir. Yine kendi isteğiyle ağız dolusu kusmak bozar ve kaza gerektirir. Oruca niyet etti hastalandı acile gitti, doktor iğne vurup, serum taktı, oruç bozulur ve kaza gerektirir.
Şevval Orucu ve Aşure Orucunun hükmü nedir?
Oruç çeşitleri Farz, Vacip ve Nafile olmak üzere üç çeşittir. Farz orucu deyince Ramazan orucu gelir. Vacip Oruç ise; kişinin dinen yükümlü olmadığı halde, kendisi için yükümlülük haline getirmesidir. Kişi oruç tutmayı adamışsa onu yerine getirmesi gerek. Nafile Oruçlar: Farz ve Vacip oruçların dışında tutulan oruçlara da Nafile Oruçlar denir.
Şevval Orucu: Ramazandan sonra gelen ay Şevval ayıdır. Şevval ayında 6 gün oruç tutmak müstahaptır. Peş peşe tutması faziletlidir. Ama aralıklarla da tutulabilir. Peygamberimizin (sav) “Ramazanı oruçlu geçirip, buna Şevvalde 6 gün ilave eden kişinin bütün yılı oruçlu geçirmiş olur.” İfadesi (müslimsıyam) bu orucu önemli kılmıştır. Dolayısıyla Müslümanlar Şevval orucuna da özen göstermiştir. Aşure Orucu: Muharrem ayının onuncu gününe “Aşure” denilir. Peygamberimiz (sav) bugün de devamlı oruç tuttuğu rivayet edilir. Fakat sadece, onuncu günde oruç tutulması doğru görülmemiş; bunun yanında bir önceki, veya bir sonraki günü de oruçlu geçirilmesi tavsiye edilmiştir. Müstehaptır.
Yine pazartesi ve perşembe oruçları, zilhilcce orucu da nafile oruçlardandır. Nafile oruç tutan bir kimse orucunu bozarsa kaza etmesi gerekir.
Sürekli şoförlük yapan, yolcu olan bir kardeşimiz Ramazan oruçlarını nasıl tutacak?
Yolcu olmadığı günlerde Ramazan orucunu kaza eder. Dinde zorluk yoktur. Peygamberimiz: ”Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız” buyuruyor.
Üç ayların aralıksız olarak oruçla geçirilmesinin bir sakıncası var mıdır?
Üç aylarda aralıksız oruç tutmak menduptur. Güzel bir iş, hayırlı bir iş yapmış olur. Ama sürekli oruç tutacağım diye sağlığının düzenini bozmaması lazım. Sağlığımız bir emanettir. Onu da korumamız lazım. Şu da var: “Kocasının izni olmadan kadının, herhangi bir nafile oruç tutması mekruhtur.”
Ramazanı karşılamak ve uğurlamak için oruç tutmanın hükmü nedir?
Ramazan-ı karşılamak ya da uğurlamak için oruç tutulmaz. Oruç tutmak güzel şeydir. Ama sadece orucu midemize tutturup diğer organlarımıza tutturmazsak orucun bize faydası yoktur. Gözümüze, kulağımıza, dilimize oruç tutturmalıyız. Midemiz oruç tutar dilimiz tutmaz, dedikodu yapar, gıybet yapar, yalan söyler, iftira atar insanları ötekileştirirse o orucun Allah’ın yanında değeri yoktur. Peygamberimiz (sav)oruç kalkandır buyuruyor. Ne demek? Günahlara kalkan olmak demektir. Sana günah işletmemesi gerekir. Seni Allah’a yaklaştırması gerekir. Namaz da öyledir. Tuttuğun oruçlar, kıldığın namazlar, verdiğin zekâtlar seni Allah’a yaklaştır mıyorsa, günah işlemekten korkmuyorsan o zaman kalbimizdeki kötülükleri, kini, hasedi, nefreti kalbimizden atmamız lazım.
Şu kadar gündür oruç tutuyoruz komşumla konuşmuyorsam o zaman bana oruçlar kalkan olmamış, günahlardan korumamış demektir. İbadet yapıyorsak ahlakımızın da güzelleşmesi gerekir.
Bir hasta düşünelim oruç ibadetini yerine getiremiyor. Yaşı ve konumu gereği emekli ve çalışamıyor tek geliri 10 bin lira olan emekli maaşı tabi ki günlük belirlenen fidye miktarı da 130 lira 30 gün üzerinden hesaplandığında 3900 gibi bir rakama ulaşıyor bu durumda emekli ne yapmalı? Fidye verirse kendisi neredeyse geçinmeyecek bir duruma düşecek bu tür sorular size de yöneltiyordur mutlaka bu kişi yine de fidyesini ödemeli mi?
Oruç tutmaya gücü yetmeyen düşkün ve yaşlı kimseler ile iyileşme ümidi olmayan hastalar Ramazan ayının her günü için birer fidye verirler. Fidyenin miktarı aynen fitre gibidir. Ramazanda oruç tutmayan her kişi, ben fidye verdim orucum tamam diyemez. Fidye vermesi için kişinin; ağır hasta (iyileşme umudu olmayan) ya da aşırı yaşlı olması lazım. Ameliyat olan bir kişi bile tutamadığı oruçlar için fidye veremez. İyileşince kaza ederler. Fidye miktarı bu yıl 130 TL olarak belirlenmiştir.
Zekât nedir? Zekât ve fitre kimlere verilir? Sivil toplum kuruluşlarına zekât verilebilir mi? Babası ile birlikte oturan kimse zekât ile mükellef midir?
Zekât; malın belirli bir bölümünü Müslüman olan fakire vermek demektir. Lügat manası: artmak, çoğalmak, arınmaktır. Zekât verilen mal, azalmaz, çoğalır. Kuran’da: ”Faiz malı eksiltir, sadaka, zekât malı bereketlendirir, çoğaltır.” (Bakara:276) buyurur. Onun için zekât Müslümanın olmazsa olmazıdır. Müslüman olan, erginlik çağına gelen, akıllı olan, hür olan ve nisap miktarından fazla malı olan her Müslümanın zekâtını vermesi farzdır. Kuran-ı Kerim’ de Tevbe Suresi 60. ayette verilecek yerler belirlenmiştir. Fakirler, miskinler, borçlular, yolcular ve Allah yolunda olanlar. Zekât verilirken önce yakınlarından başlanmalıdır. Önce fakir kardeşler, kardeş çocukları, amca, hala, teyze, yakın uzak komşular, bulunduğu yerdeki fakirler. Zekatı başka ile, ilçeye veya köye nakletmek mekruh görülmüştür. Öncelik bulunduğun yerde yaşayan fakirler olmalı. Baba oğul beraber yaşıyor ve ikisi de zengin ise yani nisap miktarı mala sahipse baba ve oğul ayrı ayrı zekâtı verirler. Zekâtı malın üzerinden bir yıl geçince hemen vermek lazımdır. Ama Müslümanlar genelde zekâtlarını Ramazan ayının faziletinden de istifa etmek için Ra mazanda verirler. Ticaret malının zekâtı kendi cinsinden ödenebilir.
Bir fabrika sahibinin, çalışanlarına verdiği yardım zekât olur mu?
Eğer çalıştırdığı işçiler fakir iseler asgari ücretle çalışıyor başka da gelirleri yoksa, muhtaç ise zekat olur.
Zekât kimlere verilmez hocam?
Müslüman olmayanlara, zengin olanlara, çocuklara ve torunlara verilmez. Zekâtı verirken mutlaka araştırılmalı araştırmadan verilir, sonra verdiğin kişi zengin ya da Müslüman olmayan çıkarsa zekât geçerli olmaz. Haram malın zekâtı yoktur. Haram paranın da zekâtı yoktur. Kazancın haramsa o paranın zekâtı olmaz. Damat çok fakir ise, kayınpederi damada zekât verebilir. Kayınpeder ve kayınvalide fakir iseler zekât verilir. Fakir gençleri evlendirmek ve sünnet ettirmek için onlara zekât verilir. Belediye ya da derneklerin Ramazanda verdiği iftar çadırlarına verilen yardımlarımız zekât olmaz sadaka olur. Ayrıca cami yapımına, Kur’an Kursu yapımına da zekât verilmez.
Nisap ne demektir? Miktarı ne kadardır?
Dinimizin koyduğu bir ölçüdür. Borcundan ve asli ihtiyacından başka bu kadar yani nisap miktarı parası veya malı olan kimse dinen zengin sayılır ve bu malların ya da paranın üzerinden bir yıl geçince zekât vermekle yükümlüdür. Yaklaşık 80 gr altın ya da bu değerde maldır.
Havaic-i asliye (asli ihtiyaçlar) nedir?
Asli ihtiyaçlar demektir. Asli ihtiyaç bir insanın bakmakla yükümlü olduğu kimselerin temel ihtiyaçlarıdır. Oturulan ev, giyim, binek eşyası, sanatkârın aletleri temel ihtiyaçlardır. Onun içindir ki; oturduğu evin zekâtı yoktur.
Sadaka-i fıtır ne demektir, hükmü nedir? Kimler sadaka-i fıtır vermekle yükümlüdür? Sadaka-i fıtır ne zaman verilir?
Nisap miktarı mala sahip olan bir Müslümanın fakirlere verdiği bir sadakadır. Buna fitre denir. Fıtır sadakası vaciptir. Bir çeşit zekâttır. Fıtır sadakasının vacip olması için; zekâtta olduğu malın üzerinden bir yıl geçmesi şart değildir. Ramazan içinde, bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Ama bayramdan önce verilmesi daha iyi olur. Zekât kimlere verilirse fitre de onlara verilir. Fitre çocuklar için de verilir.
Temşit vakti nedir?
Sözlükte “Tazim ve Sena etmek” anlamındadır. Minarelerde ezandan ayrı olarak Allah’a yapılan duadır. Sahur vaktinde okunduğundan halk arasında “Sahur” manasında da gelir. Camilerde, tekkelerde ilahi şeklinde, çeşitli makamlarda aynen “sela” gibi okunur. Önceleri, İstanbul’da; Eyüp Sultan Hırka-i Şerif Camilerinde okunurmuş. Şimdikilerde okunmuyor.
Teravih namazının mahiyeti ve hükmü nedir?
Teravih Namazı; erkekler ve kadınlar için sünnet bir namazdır. Ramazan ayında kılınır. Herhangi bir nedenle oruç tutamayanlar da teravih kılmaları sünnettir. Peygamberimiz(sav): “Faziletine inanarak ve mükafatını umarak Allah rızası için, Ramazan gecelerini ibadetle geçiren kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.” buyurur. Teravih yatsı namazından sonra kılınır. Yatsı namazından önce kılınmaz. “Niyet ettim Allah rızası için bugünkü teravih namazı kılmaya” diye niyet edilir. Bu niyet 20 rekât için geçerlidir. Her selam verilişte ayrıca niyet etmeye gerek yoktur. Nafile namazlar cemaatle kılınmaz. Ama Teravih müstesna. Peygamberimiz bir ya da iki defa ashabına kıldırmış dolayısıyla Teravih namazları cemaatle yıllardır kıldırılıyor ve kıldırılmaya devam edecek.
Teravih namazında ikinci ve son oturuşta salli barik duaları okunuyor bunu bazı kişiler bilmiyor olabiliyor diye sormamı istediler bilgi verebilir misiniz?
Teravih namazında 2. rekâtta ettehıyyatüden sonra salli ve barik okunur. Aynen ikindi namazının sünnetinde olduğu gibi salli ve barik bir kişi bilmiyorsa okumaz namaz tamam olur.
Toplumumuzun İslami anlamda en büyük eksiği nedir? Neyi tam olarak anlayamadık da bu kadar birbirimize karşı sabırsız ve önyargılı olabiliyoruz?
Oruçlarımızı tutarken, namazlarımızı kılarken, zekâtlarımızı verirken Allah rızasını gözetelim. Yaptığımız işleri doğru ve dürüst yapalım. İnsanlara yararlı olalım. İnsanlara değer verelim. Sakın insanları ötekileştirmeyelim. Değil mi ki İNSAN; onları sevelim Yunusun diliyle yaratandan ötürü yaratılanları sevelim. Sevmeyen sevilmeyen insan da hayır yoktur buyurur Peygamberimiz. İnsanlara tebessümle bakalım. Sıkıntıda olanların sıkıntısını giderelim. Kendimiz için istediğimizi başkaları için de isteyelim. Kendimiz için istemediğimizi başkaları için de istemeyelim. Kalplerimizdeki kin ve nefreti atalım. Tertemiz kalple oruçlarımızı tutup ibadetlerimizi yapalım.
İlknur Hocam öncelikle size ve Halıkent Bölge Gazetesi Genel Müdürü Cengizhan ERDEM’e şahsıma okuyucularımız ile buluşma ve az da olsa fikirlerimi beyan etme fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Halıkent Bölge Gazetesine yayın hayatında başarılar diliyorum. Bu duygularla hepinize Hayırlı Ramazanlar diliyorum. Rabbim sağlık, huzur ve barış içinde nice Ramazanlara kavuştursun inşallah.
Niyazi hocam inanın size sormak istediğimiz daha çok sorularımız var mutlaka devamını yazalım. Sizlerin yaşamı elbette ki her kese örnek ve okuyucularımız da bu çalışmayı okurken çok mutlu olacaklardır emeğinize sağlık çok teşekkür ediyoruz. Sağlıklı huzurlu ömürler diliyoruz.