MCBÜ Demirci Eğitim Fakültesi Öğr. Gör. Şaban ÇETİN


“Öğr. Gör. Kadir AKCAN Hocamızın ardından”

"...Dünyada ölümden başkası yalan.          Bâki kalan bu kubbede, bir hoş sadâ imiş Her ölüm erken ölümdür derler ya, erken gittin be Hocam…                               Yalnız gittin be Hocam…"


         Doğmuşuz.

         Bir el saçımızı okşamış, bir yüz tebessüm etmiş.

         Sonra, hayat bazen yalçın kayalıklara, bazen bereketli vadilere sürmüş yolumuzu.

         Yol boyuca birçok dostlar edinmişiz. Kayalıklarda, vadilerde.

         Kaybedince de ardından, konuşmak yazmak zorunda kalmışız.

         Kolay değildir bu.

         Ne yazacağınızı ne söyleyeceğinizi bilemezsiniz.

         Kaleminiz isyan eder, susar, yürümez.

         Klavyenin harfleri değişir, bulamazsınız yerini.

         Sözler, sözcükler dilinize dolanır, boğazınız düğümlenir, bir şey yazamazsınız

         Çeyrek asırlık dostum, meslektaşım, Fen Bilgisi Eğitimi Anabilim Dalı   Öğr. Gör. Kadir Akcan Hocamın vefat haberini duyunca ne bir şey yazabildim ne de bir şey konuşabildim.

         Ölüm sessizliğiyle vuruyor önce…

         XXX

         Korona günlerinde her hafta telefonda halleşirdik.

         Birisinde, üzgün bir sesle benim İstanbul’daki sağlıkçı kız da yakalandı, dediğinde uzun uzun muhabbet edip teselli etmiştim.

         Bir dahaki konuşmamızda, gayet neşeli bir sesle, Hocam atlattı, dediğinde mutluluğu ses tonundan okunuyordu

         Bir ay önce mutat telofon konuşmamızı yapmak üzere, aradım. Telefonu çalıyor, fakat açılmıyordu.

         Meşguldür dedim. Sonra tekrar aradım, çalıyor, yine açılmıyordu.

         Meşgul etmeyeyim yarın ararım dedim.

         Ertesi gün iki kez aradım yine aynı. Çalıyor, açılmıyor.

         Şüphelenmiştim. Çünkü mutlaka geç de olsa dönerdi.  Üstelik bir de açıklama yapardı. Aklıma kötü şeyler gelmeye başlamıştı.

         Hemen aynı mahallede oturan, Demirci’den aynı yıl Salihli’ye taşındıkları Meslektaşım Öğr. Gör. İbrahim Ağgül’ü aradım.

         Üzgün bir ifadeyle, Hocam ailecek İllet hastalığa yaklanmışlar, eşi, oğlu ve Kadir Hoca evlerinde “karantinada”. Biz gittik, balkona çıktı, gayet iyiyiz dedi. Fakat, gece rahatsızlanmış, şimdi Manisa’da entübe imiş, deyince beynimden vurulmuşa döndüm.

         Sonra Fakültenin WhatsApp grubunda, Öğr. Gör. Saniye Ağgül Hocamız acı haberi bütün arkadaşlara duyurdu. Dekanımız Prof. Dr. Ahmet Çetin olmak üzere bütün meslektaşlarımız, canı gönülden Kadir Hocamızın iyileşmesi temennisi ve duasında bulundu.

         Gözümüz kulağımız Manisa’dan gelecek bir müjdeli haberdeydi.

         Bir türlü gelmiyordu.

         On Kasım sabahı ders arasında İbrahim Ağgül Hoca aradı. Sesi buğulu, titrek ve hüzünlüydü.

Şaban Hocam, Kadir Hoca’yı kaybetttik, başımız sağolsun… Saniye Hanım odada ağlıyor. dedi arkasını getiremedi.

         …..!

         XXX

         Telefonu ne zaman kapattığımı hatırlamıyorum.

         Çeyrek asırlık hatıra döndü döndü durdu başımda, yüzü, gülüşü, sesi, hayali sardı etrafımı.

         Sanki hayat durmuştu. Sadece onun hayali dolduruyordu her yeri.

         İki yıl birlikte gidip gelmiştik Salihli’den fakülteye.

         Oda komşumdu, neredeyse her ders arası beraberdik.

         Saatine bakar durur derse geç kalmayalım derdi.

         İşini çiddi yapar, öğrenciler tarafından sevilirdi.

         Gücün yanında değil, hak ve haklının yanında olurdu hep.

         Kırlıgandı, içine atardı ama kimseyi dili ya da tavrıyla kırmazdı.

         Aydın Dağları’nın zirvesinden, muhafazakâr bir ailenin çocuğuydu, “Efem” derdik bibrbirimize.

         Tutucu ya da ön yargılı değildi. Fikir yelpazesinin her noktasındaki insanlarla iletişim kurarar, samimi muhabbetler yapar, kimseyi ayırmazdı.

         Dindardı, dinin icablarını yerine getirirdi, ancak bunu şova çevirmezdi. İnancını sadece Allah’a, insanlığını ise herkese gösterirdi.

         Tevazu sahibi, teknolojiyi iyi kullanan, meraklı bir yapısı vardı.

         Salihli’ye taşındıklarında, Hocam bizim aileye, Kula-Salihli Jeoparkı’nı ve Sart’ı tanıt, gezdir demişti.

         Kendisi, eşi ve tıp öğrencisi oğluyla birlikte yarım gün birlikte gezmiştik Sart’ı. Her şeyi merakla dinler, izler hocam bunları o zaman nasıl yapmışlar, diye hayret ederdi.

         İlerki bir tarihte Kula’yı da gezmek istiyordu.

         Gezdirmeye söz vermiştim…!

         XXX

         Çok iyi yetiştirdiği, başgöz ettiği biri eğitimci, diğeri sağlıkçı iki kız evladı ve tıp öğrencisi oğlu, kesinlikle, biz hayatta en çok babamızı sevdik diyenlerdendi. Çocuklarıyla araları çok iyiydi. Herkesin imrendiği sıcak bir yuvaları vardı. Aile ilişkileri de gayet dostane vefalıydı.

         Dostlukları benden daha kadim olan Prof. Dr. Nurettin Gülmez Hoca, sosyal medya taziyesinde duygularını paylaştı.

         “Bugün değerli kardeşim, gönül insanı, kimsenin kötülüğünü düşünmeyen, herkes için iyilikler düşünen, güzel insan, dedikodusu olmayan, işini en güzel şekilde yapan, sorumluluk sahibi olan Demirci Eğitim Fakültesi öğretim görevlisi Kadir Akcan'ı covid-19 nedeniyle kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyim. Allah rahmet eylesin. Mekânın cennet olsun güzel kardeşim. Aramızdan erken ayrıldın. Seni özleyeceğiz. Peygamberimize komşu olasın. Seni tanımak ve dostun olmak ayrıcalıktı. Emanetlerin emanetimizdir. Çok üzgünüm çok…”

         Onu benden sonra tanıyan meslektaşımız, Öğr. Gör Saniye Ağgül Hoca da içtenlikli duygularını sosyal medyada dile getirdi:

         “Hocamızla aynı dönem Salihli’ye yerleşince yıllar yılı olan iş arkadaşlığımıza bir de yol arkadalığımız eklendi. Böylesi bir dünyada ve dönemde insan kalabilmeyi başarabilen, bir karınca incitmekten çekinen, her daim pozitifti. Baharda, Virajlı yollardaki tepeden tırnağa bahara bürünmüş tarlaları görünce. Bir edebiyatçı olarak, durun burada tam burada israrlarım… Haftaya duralım… Sonra duralım… geç kalmadan duralım… Başka bahara kalmıştı.

         Hocamızla bir ay önce Demirci’ye toplantıya geliyoruz ( son yolculuk) bana diyor ki tam oradan geçeken “söz Hocahanım bu bahar kesin duracağız” hocamızı aniden iki gün önce covit 19 aldı bizden, ailesinden, tıp fakültesinde okuyan, kepi fırlattığı gün emekli olacağını bildiği oğlundan, hayallerinden, öğrencilerinden… yaklaşık bir ay direnip her gün bizi umutlandıran hocamızı çok özleyeceğiz, yol göstericiliğini, sabrını, insan yüreğini çok arayacağız, ama şayet o ağaçları görürsek baharda arabamızı durdurmayacağız, sakın bize kızma Hocam…”

         XXX

         Dünyada ölümden başkası yalan.

         Bâki kalan bu kubbede, bir hoş sadâ imiş

         Her ölüm erken ölümdür derler ya, erken gittin be Hocam…

         Yalnız gittin be Hocam…

         Arkandan ağlattın be Hocam…

         Biliyorum yüzüne karşı övülmeyi sevmezdin.

         Eğitim Fakültesi çalışanları olarak, akedemisyeninden, personeline hepimiz iyiligine şehadet ederiz.

         Seni çok arayacağız….

         Ruhun şad olsun, Koca yürekli İnsan.

YAZARLAR