MİNE KIRDAR


ORDA, BİR YER VAR UZAKTA


Dağ başlarında unutulmuş kızdılar, oğuldular.

Yazgısına küs topraklarda, birer serçe kuşuydular.

Geldiler;

En uzak kıvrımlı yollardan,

İğde ağaçlarının, mayıs çiçeklerinin kokusunun peşine düşüp Gönen’e, Aksu’ya, Kepirtepe’ye, Hasanoğlan’a geldikleri gibi geldiler Demirci’ye;

İstanbul’dan, Ankara’dan, Kula’dan, Antalya’dan, Bolu’dan, Uşak’tan, Salihli’den, İzmir’den, Akhisar’dan, Ayvalık’tan, Gördes’ten…

50-60 yıl öncesinin coşkusuyla, sevgisiyle geldiler; bir çağrıyla 300 kişinin çoğulluğuyla hem de…

Ve en çocuk, en genç;

Birlikte büyüyüp paylaştıkları en güzel, en anlamlı yılları, bir kitabın sayfaları arasında kurutulan çiçekler gibi, kuruttukları yerden çıkartarak 50 yıl sonra ilk gençliğin tazeliğinde yeniden yeşerttiler.

Öyle içten,

Öyle yürekten,

Öyle gerçekten,

Aynı çocuklar gibi yalansız kucaklaştılar.

Kaldıkları yerden, özlemle sarılıp sarmaladılar birbirlerini. Omuzlarına dokunan her ele, şaşkınlıkla dönerek “Sen misin?...” sevinciyle…

Anılarını korudukları yerden çıkararak,

Tanınmayı kolaylaştırıcı yaka kartları olsa da birbirlerini gözlerindeki muzip ışıktan tanıyarak,

“Yıllar sonra rastlanılan o aşina bakışların içlerini delişleri” misali…

1962 - 63 yılları

Prof. Dr. Şevket Raşit HATİPOĞLU…

Manisa Milletvekili - Milli Eğitim Bakanı kapatılmış olan Astsubay Hazırlık Okulu TAŞ binaları için: “Burası Milli Savunma Bakanlığının… Bu bakanlıktan milli eğitim bakanlığına alabilirsek Demirci’ye öyle bir eser bırakacağım ki beni ebedi anacaksınız. Demirci durdukça o da duracaktır...” (Resimli alıntı kaynakça Ali ÖZKAHRAMAN' Demirci’nin "O" Anları'  sayfa: 145)

 

Öyle de oldu;

O eserle halı tezgahı başından yaşama açılan her evden bir kız, bir oğul öğretmen kazandı Demirci; her eve bir gelin ve damadı da kazandırarak; bölgenin sınavlarla seçilmiş öğrencilerine bir gelecek vererek…

2 Aralık 1964…

Demirci ilköğretmen okulu, bu girişimle açılır.

O açılışta ben, insan kalabalığında kaybolma kaygısıyla annesinin elini sıkıca kavramış sevimli, ürkek bir çocuk yüzüyüm sadece… Sonra öğrencisi, daha sonra da öğretmeni olmanın onuruyla…

İşte, bugün bir tren vagonu gibi Demirci’ye yukarıdan bakan, Demircimizin can suyu okulumuzun bahçesi tarihsel bir buluşmaya tanıklık ediyor. Çocukken bağrında bilgiyle donatarak ulusal- evrensel değerler kültürüyle yoğurduğu, aydınlanma devriminin birer ışığı olarak Anadolu’nun dört bir yanına uğurladığı 50-60 yıl öncesinin mezunlarını konuk ediyor. Bölünmüş bir hatıra gibi birbirlerine hasret kalsalar da uzaklarda, dayanışmalarının örgütlü gücü DİOMEDERîn bir çağrısıyla 300 kişi oluveriyorlar. Aitlik duygusuyla, vefa borcuyla; onları bir çimento misali bir arada tutan “Demirci İlköğretmen Okulu” mezunu olmanın verdiği onur, kıvanç ve o ruhla kenetlenerek beklentisiz, hesapsız dostluklarının gönül yoldaşlığıyla…

Daha Antalya’dan yollara düşmeden, yer bulamayız kaygısıyla Halıkent otobüs yazıhanesinden yer ayırtmak istiyoruz; Demirci’ye erişimi garantilemek için. “Merak etmeyin, öğretmenlerimizin geleceğinden haberimiz var. Her şekilde, sizi mutlaka Demirci’ye ulaştırırız.” Diyor yazıhanedeki görevli.

Organizasyonda her türlü ayrıntının düşünüldüğünün ilk örneği oluyor bu yanıt…

Ve Demirci’deyiz…

Çereşe / Kereşe meydanı… Bildik esnafların yerlerini yeni yüzlere bıraktığı, biraz daha betonlaşmış, biraz daha yalnızlaşmış bayırlı ara sokaklarına her yıl biraz daha yabancı kaldığımız;

Bakir doğasının sadeliğinde, kendi dinginliğinde, insanı; içten, samimi, doğal, duyarlı, üretken, yardımcı, ilgili, sevgili…

Ruhumuzu dinlendiren serin havasıyla, dost sıcaklığındaki insanlarıyla güzelim ilçem…

 

18 Mayıs Cumartesi…

Atatürk’ümüzün portresi ve bayrağımızla bezenmiş okulumuzun kapısından soluk alışlarımızın sıklığını duya duya ilerliyoruz. Yalnız değiliz; daha önce gelenler ve gelmekte olanlarla kalabalıklaşıyoruz.

Kollarını açarak tüm sevgisiyle özlem sarılışı Ali ÖZKAHRAMAN’dan; her anı belgelemek için çekime hazır…

Sonra Rıza DURUL ağabey, sevgili kızı Dilek, Ülkü ACAR, Halil TEMUR, İlkay - Mustafa Bülent AKPINAR, Zerrin EKŞİ, İlknur BURSALI, Hüseyin  KINCI Demircili ev sahipleri karşılamak için oradalar.

Bundan sonrasıysa rastladığın her yüzü, yılların aldıklarına rağmen tanımak, coşkuyla sarıp kucaklaşmak;

Diktiğimiz fidanların dallarında kuşlar, gölgesinde bizler; Demirci keşkeğinin ve helvasının damaklarımızda bıraktığı tatla bir arkadaştan diğerine geçiş…

Okulun konferans salondayız. Buluşmanın anlamına vurgu yapılan konuşmalar, anıların anlatımı… En vurucu an; piyanoda öğretim görevlisi Hayati CEZAYİRLİOĞLU, sunumda Haldun CEZAYİRLİOĞLU, büyük bir emek, birikim, titiz bir araştırmayla belgesele dönüştürdüğü, yüreğe ve göze ince ince dokunan görsel slayt gösterimiyle Raşit SELÇUK…

Ve sahnenin önünde kişiliklerimizin emektarı bizi yetiştiren öğretmenlerimiz. Onlarla birlikte salonu dolduran onlarca yarım asır öncesinin öğrencileri de ayakta… Hüzün, gurur, duygu, coşku dorukta… Birlikte dillendiriyoruz…

“Alnımızda bilgilerden bir çelenk

Nura doğru can atan Türk genciyiz…”

……….

O gençler, o öğretmenlerce öyle nitelikli öyle ulussever - yurtsever yetiştirildiler ki gittikleri her yurt köşesinde varlıklarıyla fark yarattılar; her daim Atatürkçü düşüncenin ve bilimin aydınlığında yürüyerek.

50 - 60 yıl sonrasının duygu yoğunluğundaki herkes, yatakhanelerini, sınıflarını, taş binalarını, çınar ağacını ve altındaki çeşmeyi, karavanlardaki paylaşılan yemeklerin sıcaklığını, yaşanmışlıklarını aradı. Kaldıkları evlerin duvarlarını sıvazladı kimisi…

Ve Hüsamettin GÖNENÇ öğretmenimiz, adına dikilen anı fidanıyla, ömrünün de ayak izini bırakıyor Demirci’ye…

Akşamına, yemek zili çalmadan doluyor yemekhanemiz. Yitirdiğimiz arkadaşların fotoğrafları, anılarına saygıyla “Biz de seninleyiz…” der gibi bakıyorlar tümümüze.

Raşit SELÇUK arkadaşımızın bir arşiv taramasıyla bulup cımbızla bulup çıkarttığı, belki de tümümüzün ilk kez gördüğü ilk kayıt günümüzün, okulumuzun her yerinden çekilmiş “AN”ların fotoğrafları… Tümü de bir çocuğun masumiyetinde… Herkes tüm dikkatiyle kendini tanımaya çalışıyor görüntülere eşlik eden fon müziğin hüznünde.

Emek ve zaman verilerek bir belgesele dönüştürülen bu slayt gösterisinin bugünlere nasıl geldiğinin, o sevgi, vefa ve dayanışma bağlılığının nasıl sürdürüldüğünün örneği olarak eğitim fakültemizin öğrencilerine de izlettirilmeli önerisi geliyor belleklerimize; belki esin kaynağı olur, onlara da yeni ufuklar açar umuduyla.

Sonrası 50. yılın plaket sunumu, gülüşlerin sıcaklığına katılan, müziğin ritmine, çağrısına uyan, yerinde duramayan oynayışlar…

19 MAYIS

Ve 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramıyla taçlanan ertesi gün…

Ellerimizde bayraklarla, Atatürk anıtının önündeyiz. Meydan, belki de ilk kez böylesi bir kalabalığa, eğitim ordusuna tanıklık ediyor.

Şaha kalkmış atın üzerinde Mustafa Kemalce gülümsüyor cumhuriyetin öğretmenlerine Atatürk…

Gösterileri izlemek üzere gideceğimiz “top sahasına” giden yolda, beden eğitimi öğretmenimiz Levent ŞEN Bey’e yaklaşıyorum.

50 yıl öncesi ayak seslerimizin, büyük bir disiplinle, başlar ve gövdeler dik, kendisinin komutuyla nasıl inlettiğini anımsatıyorum.

Gözlerinden yuvarlanan yaşları elimle, elini tutarak siliyorum; birlikte yürüyoruz.

Hastane duvarlarının altındayız. Bir arkadaşım yanaşıyor: “Mine, annen tam bizim okul geçerken,  bu duvarların üstünden elindeki sepetten güller atardı üstümüze, anımsadın mı?”  Onu, yanıma gelen bir başka arkadaşım onaylıyor. Elimi kalbimin üstüne koyuyorum…

Biliyorum; annem Saime KIRDAR yine hastane duvarlarının üstünde, elinde yine gül sepeti aydınlık yüzüyle gülümsüyor. Hüzün, gurur gözlerimle buluşuyor.

Tören alanına girişiyle birlikte  tribünlerden bize  doğru akan bir sevgi seli… Alkışlar… Ellerimizdeki bayraklarla tribünlerin bütünleşmesi…

Bir zamanlar tören alanını aylarca süren, yemekhanenin bile top sahasına taşındığı saha çalışmalarıyla kaplayan o genç bedenler, şimdi tribünlerde; onurlu, duygulu, anı yüklü…

Atatürkçü düşünceye ve Cumhuriyetin kazanımlarına yapılan vurgulara, Kuvayımilliye ruhunu canlandıran bugünün genç kuşaklarına olan inançlarını, umutlarını alkışlarıyla destekleyerek gösteriyorlar.

Bu buluşmayı değerli ve önemli kılan, varoluşumuzun nedeni okulumuzun olduğu ilçemizde, Demircimizde gerçekleştirilmesi,

Yarım asır sonra sadece fiziksel görüntülerimizin değiştiği ama Demirci ilköğretmen okullu olmanın anlamının ve kıvancının değişmediğinin bir kez daha duyumsanması,

İlk kez bu kadar çokça katılımın herkesin hoşnut kaldığı bir memnuniyete dönüşmesi ve 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramıyla taçlandırılmasıydı.

Okulumuz kuruluşunu 60.,

1974 yılı mezunlarının 50. Yılını kutlamak, bir olmak, birlikte olmak ve dayanışmak adına,

Ellerinin taşın altına koyma yürekliliğiyle zaman - emek koyarak profesyonelce bir özen ve özveriyle, öğretmen ve öğrencilerini birleştiren tarihsel bir buluşmaya imzalarını atan Haldun CEZAYİRLİOĞLU, Raşit SELÇUK, Ahmet Ali YILDIZ ve DİOMEDER yönetimindeki tüm arkadaşlarımıza;

Demirci aşamasında evlerini açan, içtenlikle konuk eden değerli arkadaşlarımıza;

Destekleyen, yanımızda olan yerel yönetim, sivil toplum kuruluşlarına, fakültemiz yönetimine;

Demircimizde ilk kez bu denli çok sayıda güzel insanı bir araya getirdikleri, O, 2 günü belleklerimizde bir anıya dönüştürdükleri, olanakları sınırlı olan bir kentte en zoru başardıkları için;

Birer birer eksilmeye başladığımız bu süreçte, birbirimize değer ve anlamlar katarak çoğaltan örgütlü dayanışmanın mimarı oldukları için;

Bir işi aşkla, sevgiyle, tutkuyla yapmanın mutlak başarıya götüreceğine ve buna değecek insanların var olduğuna inanıp eyleme geçerek rol model oldukları için, kezlerce teşekkür ediyoruz.

“Anısı bizsek eğer bu kentin,

Her şey, güzel olacak…” demiştik.

Her şey, çok güzel oldu…

Her şey, nitelikli, saygın, birikimli, deneyimli,

Cumhuriyetimizin değerler kültürüyle yoğrulmuş erdemli varlıklarınıza; söylem ve eylemlerinize yakıştığı gibiydi.

“İzmir’in dağlarında çiçekler açtıracağımız” gelecek buluşma nın umuduyla,

Mandolinlerimizin tellerinden, yüreklerimize akan dostluk şarkılarımızla:

" İzmir'in dağlarında çiçekler açtıracağımız gelecek buluşmanın umuduyla.."                                                                        

* Mine KIRDAR

 

YAZARLAR