ÖZLEM CANLI HALIKENT Bölge Gazetesi Yazı İşleri Md.


ÖRNEK HİKAYELER // SANZOTU


Kapı komşusu sayılırdık. Fakat onu ancak mahallemizdeki kahvehanede görürdüm. Her zaman pencere kenarındaki bir masada oturur ve arkadaşlarıyla birlikte sabahtan akşama kadar kâğıt oynardı.

               Bir gün beni yanına çağırarak:

               - Gel bir çayımı iç, dedi. Sadece selam verip geçmek olmaz. Yalnız olduğu için gittim. El sıkışırken:

               - Sigara dumanı dokunduğundan pek uğrayamıyorum, dedim. Hem yapacak o kadar çok işim var ki.

               Çok alıngan bir insandı. Küskün bir ifadeyle:

               - Doğru, dedi. Bizim yapacak bir işimiz yok.

               - Esasında hepimizin işi çok fazla, dedim. Ebedi hayatımızı, bu kısa ömrümüzde kazanmak zorunda değil miyiz?

               - Haklısın,dedi. Fakat bu illetten bir türlü kurtulamıyorum. Sebebini sordum.

               - Arkadaşlarımı kıramıyorum, diye cevap verdi. Her gün mutlaka çağırıyorlar. Parmağımla işaret ederek:

               - Karşıdaki caminin müezzinini  tanıyordun değil mi? Dedim.

               - 20 yıllık müezzini nasıl tanımam, diye atıldı. Neden sordun?

               - Öyle aklıma geldi işte, dedim. O da günde 5 defa camiye çağırıyor da. Yüzü hafifçe kızarmış ve başını öne eğmişti.

               - Ben eskiden böyle değildim, dedi. Fakat genç yaşta emekli olduktan sonra, kahvehaneden çıkamaz oldum. Artık kurtulacağımı da sanmıyorum. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra ,onu kahvehanede göremez oldum. Arkadaşlarına sorunca:

               - Çok hasta, dediler. Evinden dışarı çıkamıyor. O akşam ziyaretine gittim. Aşırı derecede zayıflamış ve sanki 10 yaş birden ihtiyarlamıştı. Başında Kur’an okuyan büyük oğlu beni görünce:

               - İyi ki geldiniz, dedi. Babam çok ağırlaştı.

               - Konuşabiliyor mu? diye sordum.

               - Hayır, dedi. Ama arada bir SANZOTU diye sayıklıyor.

               - O da ne? dedim.

               - Biz de anlamadık, diye cevap verdi. Fakat iyi duyduk  sanzotu diyor.

               - Semizotu olmasın, dedim? Sever miydi?

               - Ağzına  bile koymazdı, diye atıldı eşi. Benim de aklıma geldi ama.

               - Herhalde bir ilaçtır, dedim. Ben hemen gidip köşedeki eczaneye bakayım. Eczaneden elim boş döndüm. Eve geldiğimde, herkes ağlıyordu.                                            Büyük çocuk:

               - Babam biraz önce öldü, dedi. Üstelik hep o ilacı sayıklayarak. Bulabildiniz mi?

 

               Artık önemi yok, diyerek lafı değiştirdim. Çünkü eczanede bana gülmüşler ve sanzotunun, iskambil oyunlarında geçen bir kelime olduğunu söylemişlerdi.

YAZARLAR