ÖZLEM CANLI HALIKENT Bölge Gazetesi Yazı İşleri Md.


ÖRNEK HİKÂYELER // ZİYARET


               Bir haftadır hastahanede olduğunu ve bu arada ameliyat edildiğini söylemişlerdi.

               Kısaca:

               - Geçmiş olsun, demiştim. iyileşir inşallah.

               Çocukluk arkadaşım olmasına rağmen, esasında onun için fazla üzüldüğümü söyleyemezdim. Zaten son yıllardaki hareketlerine sinirlenmeye başlamış ve onu görünce yolumu değiştirmeye karar vermiştim. Bu kararımda haklı olduğumdan da zerre kadar şüphe etmiyordum. Çünkü dindar bilinmesine rağmen ne benim okuduğum kitap ve dergileri okuyor, ne sohbet ettiğim arkadaşlarla konuşuyor, ne de benimle aynı görüşleri paylaşıyordu. Onu sık sık camide görmeme rağmen samimiyetinden şüphe ediyor ve hatta namaz saflarını boşuna işgal ettiğine inanıyordum.

               Hasta olduğunu duyduğum gece, nedense uykum kaçmış ve bu arada farkında olmadan onu düşünmeye başlamıştım.

               Sonunda:

               - Bu arada herkes hasta, dedim.  Hem biraz yatarsa, belki aklı başına gelir. Hastaneyi düşünürken, lise çağlarında geçirdiğim apandist ameliyatını hatırlamıştım. Çekdiğim acıya rağmen ziyaretime gelenlerin çokluğundan ve bir bebek gibi alaka görmekten nasıl da hoşlanmıştım.

               Peki ya, aman Allahım! Şimdi hastahanede yatan arkadaşımın da beni ziyaret ettiğini nasıl unutmuştum?

               Başucumda saatlerce duran ve bana acılarımı unutturmak isteyen o değil miydi?

               Ya hastahaneden çıktıktan sonra?

               Eksik kalan derslerim için, günlerce yardım etmemiş miydi?

               Hatıralar, gözümün önünden bir film şeridi gibi geçiyor ve bana çocukluğumu tekrar yaşatıyordu. Ve o güzel günlerim, şimdi hastahanede neden yattığını bilemediğim arkadaşımla dop doluydu.

               Belki de kimsesiz olduğu için beni bir kardeş gibi bağrına basan ve bütün zor anlarımda bana destek olan arkaşımla.

               Yarabbi ne olmuştu bize? Neden birbirimize düşman keşilmiştik?

               Yoksa ikimiz de bütün Müslümanlar gibi aynı Allah’a ve Peygambere inanmıyor muyduk?

               Dilimiz, bayrağımız, kıblemiz ve gayemiz bir değil miydi?

               Ve neden gerçek düşmanlarımıza karşı aynı kin ve nefreti duymuyorduk?

               Yattığım yerde dönüp duruyor ve çok zor gibi görünen sorulara cevap arıyordum.

               Evet evet, onu mutlaka görmeli ve kendimi affettirmeliydim. Üstelik bir hafta sonra bayram olduğu için, bunu da iyi bir sebebe dayandırabilirdim.

               …

               Arkadaşımla barışmak için neden yıllarca beklediğimi ve sonunda neden bir hafta geciktiğimi hâlâ anlamış değilim. Fakat kendisini o bayramdan beri her fırsatta ziyaret ediyor ve beni bağışladığını ümid ederek, kabri başında Kur’an okuyorum.

YAZARLAR